Название: Mısır'ın Kutsal Kedisi
Автор: G. A. Henty
Издательство: Maya Kitap
isbn: 9786258361452
isbn:
Kadınların söyledikleri bir tercüman yardımıyla krala iletildi.
“Direniş tamamen bitti mi?” diye sordu kral. “Bütün erkekler silahlarını bıraktı mı?”
Kadınlar feryat figan şehirde bir tane bile silahlı erkek kalmadığını, tüm cephanelerin gece toplatılıp sarayın girişindeki açık alana yığıldığını söylediler.
“O halde ben de hayatlarını bağışlıyorum,” dedi kral cana yakın bir şekilde. “Korkaklarla savaştığımda onlara hiç merhamet göstermem çünkü cesur davranmayan erkeklerin yaşamaya hakkı yoktur ama gerçek erkeklerle savaştığımda onlara gerçek birer erkek gibi davranırım. Rebulular yürekli insanlar ama çakal aslanla ne kadar dövüşebilirse Rebulular da Mısır’ın kudretine o kadar direnebildi. Savaş alanında yiğitçe dövüşüp surlarını yiğitçe korudular, bu sebeple erkek, kadın, çocuk, şehirdeki herkesin canını bağışlıyorum. Kralınız nerede?”
“Dört gün önce savaş alanında öldü,” dedi kadınlar.
“Peki ya kraliçeniz?”
“Dün gece zehir içerek şehrin işgalini görmektense kocasına katılmayı seçti.”
Thutmose şehrin bütün sakinlerinin ovaya çıkarılıp gözetim altında tutulmasını emretti. Bunun üzerine kent baştan aşağı arandı ve değerli her şey toplatıldı. Kral, tapınak törenleri için bir miktar altın tas bıraktı, bir kısmını kendine ayırıp diğerlerini komutanlarına sunduktan sonra geri kalanların birliklere dağıtılmasını emretti. Daha sonra üst sınıftan elli genç erkek, elli genç kız, toplam yüz esirin Mısır’a köle olarak götürülmek üzere seçilmesini emredip Rebuluların gelecekte ödeyecekleri haracı belirledi. Tüm bunlardan sonra ordu şehirden çekildi ve halkın şehre geri dönmesine izin verildi.
Ertesi gün diğer Rebu kentlerinden ulaklar geldi. Ele geçirilemez olduğuna inanılan başkentin bu kadar kısa süren bir kuşatmanın ardından çökmesi herkesi dehşete düşürmüştü, ulaklar da krala sunmak üzere adaklar getirip kendileri için hazırladığı her türlü haracı ödeyeceklerine dair söz verdiler.
Başarısından oldukça memnun kalan ve neredeyse iki yıldır uzak kaldığı Mısır’a bir an önce geri dönmek isteyen kral birçok temsilciye iyi niyetli bir şekilde karşılık verip ülkenin yıllık ödeyeceği haracı çoktan belirlediğini söyledi ve tez vakitte her şehrin büyüklüğüne göre vergi vermesini emretti. Birkaç gün içinde istenen miktar, kısmen parayla kısmen altın taslar, işlemeli kaftanlar ve diğer değerli eşyalarla tamamlanıp getirildi. Vergilerin tamamı ele geçirildiğinde kamp toplandı ve ordu Mısır’a doğru uzun yolculuğuna başladı, yeni ele geçirilmiş vilayete on bin askerlik bir karargâh eşliğinde üst düzey bir subay vali olarak bırakıldı.
Amuba köle olarak seçilen elli erkek arasındaydı. Amusis birçokları gibi kargaşa anında kaçmayı başarmıştı. Jethro da seçilen grubun içindeydi. Amuba bir müddet başına gelenlere aldırış etmemişti. Son âna kadar savaştıktan sonra saraya döndüğünde kendisini karşılayan annesinin ölüm haberi, babasını kaybetmenin ve ülkesinin yenilgiye uğramasının hemen ardından onun için korkunç bir darbe olmuştu. Annesi ona bıraktığı mektupta yaşamın kendisi için bir anlamının kalmamasından ötürü ölümü, Mısır’a bir mahkûm olarak götürülmenin utancına tercih ettiğini ama Amuba’nın halkının ve kendisinin başına gelen talihsizliklere göğüs gereceğine inandığını, oğlunun daha genç olduğunu ve geleceğin kendisi için neler getireceğini bilmediğini söylüyordu.
“Şüphesiz Mısır’a esir olarak götürüleceksin oğlum,” diye devam ediyordu mektubu, “ama bir gün kaçıp halkına dönebilir, huzuru hatta mutluluğu bulabileceğin bir hayata sahip olabilirsin. Her halükârda sana son sözlerim şunlar; başına gelen her şeye sabırla dayan, babanın Rebu kralı olduğunu hiç unutma ve hayattaki konumun ne olursa olsun doğduğun sınıfa layık olmaya çalış. Bir tahtta bulunan mutluluğun bir kulübede bulunan saadetten farkı yoktur. İnsanlar mutluluklarını kendileri inşa eder, bir erkek yalnızca bir köle bile olsa saygıdeğer olabilir. Ülkenin tanrıları sana yol göstersin, seni hep korusun.”
Mektubu doğduğu günden beri kraliçenin yanından ayrılmayan yaşlı bir kadın getirdi; annesinin ölümüyle üzüntüden yıkıldığında bile Amuba bu kaybın, halkı tarafından bu kadar sevilen ve saygı duyulan bu kadının galip gelen Mısırlıların kafilesinde bir köle olarak sürülme utancını yaşamasından daha iyi olduğunun farkındaydı. Ama üzüntüden o kadar perişan haldeydi ki şehri terk etme emrine kayıtsız kaldı ve köle seçimini yapan Mısırlı subaylar kendisini Mısır’a götürülecek grubun arasına aldığında hiçbir tepki vermedi.
Fakat ne kadar perişan hissederse hissetsin Jethro’nun da seçilen grupta olduğunu öğrenmek içini rahatlattı.
“Biliyorum Jethro, senin de köle olarak götürülmene sevinmem çok bencilce,” dedi, “ama yanımda olman benim için büyük bir teselli olacak. Gruptaki diğer herkesi tanıyorum ama seninle o kadar uzun zamandır birlikteyiz ki babam, annem ve memleketim hakkında hiçbiriyle seninle olduğu kadar rahat konuşamam.”
“Köle olarak seçildiğim için üzgün değilim,” dedi Jethro, “çünkü geride bırakacağım hiçbir akrabam yok, Rebulular da artık mağlup bir halk olduğundan burada mutlu bir hayat yaşayamazdım. Mısır’a vardığımızda muhtemelen birbirimizden ayrılacağız ama önümüzde daha aylarca sürecek bir yol var, en azından bu süre boyunca birlikte olabiliriz; sizin de söylediğiniz gibi prensim, burada oluşum size bir teselli olacaktır, bu yüzden seçildiğim için gayet memnunum. Karımın evliliğimizden birkaç hafta sonra ölmesi beni derinden etkilemişti. Şimdi böyle olmasına seviniyorum çünkü artık kimsenin kalbini kırmadan buradan gidebileceğimi biliyorum. Prensim, siz ve ben seçilenler arasında başımıza gelen bu felaket yüzünden en az acı çekecek olanlarız. Buradakilerin birçoğu arkalarında karılarını ve çocuklarını bırakıyor, en gençlerinden bazıları henüz evli değil ama onlar da anne babalarından ayrılacaklar. Bu yüzden kaderimize üzülmeyelim, daha kötüsü de olabilirdi, ayrıca Mısır’daki hayatımız düşündüğümüz kadar kötü olmayabilir.”
“Sevgili annem de tam olarak böyle söylemiş Jethro,” dedi Amuba ve kraliçenin mektubunda yazdıklarını Jethro’ya anlattı.
“Sevgili hanımım haklıymış,” dedi Jethro. “Başka yerlerde de, Mısır’da da mutluluğu bulabiliriz, şimdi gelin dostlarımızı teselli etmeye çalışalım, onları teselli ederken kendi talihsizliklerimizi unuturuz.”
Jethro ve Amuba, birçoğu üzüntüden perişan olmuş diğer esirler arasına katılıp onları içinde bulundukları bu sersemlikten çıkarmak için ellerinden geleni yaptılar.
“Mısırlılar, Rebuluların yiğit erkekler olduğunu gördüler,” dedi Amuba bazılarına dönüp. “Onlara makûs talihimizi de yiğit erkekler gibi göğüsleyebileceğimizi gösterelim. Yas tutmak başımıza gelenleri hafifletmeyecek, aksine yükümüzü ağırlaştıracak. Mısırlılar kendi kendimize sızlanmak yerine kaderimizi gerçek birer erkek gibi kabullendiğimizi görürlerse bize daha fazla merhamet göstereceklerdir. Unutmayın, önümüzde yorucu СКАЧАТЬ