Mısır'ın Kutsal Kedisi. G. A. Henty
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Mısır'ın Kutsal Kedisi - G. A. Henty страница 9

Название: Mısır'ın Kutsal Kedisi

Автор: G. A. Henty

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 9786258361452

isbn:

СКАЧАТЬ diye sordu Amusis kabaca.

      “Hiçbir fikrim yok Amusis. Keşke bilebilseydim ama tüm bu zahmete boşuna katlanmadıklarından gayet eminim.”

      III

      Tutsak

      Mısırlılar surları delip geçse ya da surların altını kazıp onları devirse bile Rebulular bu saldırıları geri püskürtebileceklerinden o kadar eminlerdi ki surların eteğine inşa edilen kulübeleri neredeyse hiç dikkate almadılar, yalnızca surların arkasına güçlü bir asker topluluğu yerleştirilmişti ve bunların yarısı Mısırlıların surların altını kazarak ilerlemesi halinde onları püskürtmeye hazır bir şekilde her daim silahlı olarak bekliyordu. Bu özgüven onların sonu oldu. Mısırlılar kazı işlerine tamamıyla hâkimdi ve surları delip geçtikleri takdirde Rebuluların anında ufak kazı ekibini alt edebileceklerinin farkındaydılar, bu yüzden toprak setin büyük kısmını deldikten sonra sağa sola ilerleyerek oldukça geniş bir çukur oluşturdular ve gece olduğunda kiriş ve kalaslarla destekledikleri çatıyı çektiler.

      Kazı işleminde görev alanların sayısı kendilerine hızla yer açıldıkça arttı; Rebulular ise her bir korunaklı alanda en fazla bir düzine adamın çalıştığını düşünürken bir gün sonra toprak setin tam ortasında, her bir bölgede tam tamına iki yüz adam çalışıyordu. Mısır kralı astsubayına üçüncü günün sonunda şehrin ele geçirilmesi için her şeyin hazır edilmesini emretmişti.

      Her gece işçi sayısı artıyor, kazı işlemleri gittikçe ilerliyordu. Çalışma sırasında hiç kazma kullanmıyor, toprağı geniş hançerlerle parçalıyorlardı. İşçilerin tamamen sessiz olması yasaktı, böylece çıkan gürültü yüzünden ne kadar yaklaştıklarını sur muhafızları anlayamadan kazı işlemini yüzeye yakın bir şekilde sürdürebiliyorlardı. İç yüzeyle aralarındaki mesafeyi geceleyin mızrakla toprağı delerek öğreniyorlardı. Üçüncü günün sonunda kazı çalışmaları o kadar ilerlemişti ki geriye otuz, otuz beş santimetrelik bir toprak yığını kalmıştı, bunun da kirişlerin desteklediği bir kereste kaplaması yardımıyla dışarıdan baskı yapılarak çökertilmesinin önüne geçilmişti. Böylece Mısırlılar yirmi farklı noktadan hiçbir şeyden haberi olmayan muhafızların arasına dalmaya hazır vaziyete geldiler.

      Karanlık çöker çökmez saldırı hazırlıkları başladı. Çok sayıda yüksek ve geniş merdivenin yanı sıra muazzam uzunlukta bir sürü iskele hazırlandı. Merdivenler kayalığın eteğine sessizce yerleştirildi ve daha surlardakiler tehlike çanlarını çalamadan çok sayıda Mısırlı surlara tırmandı. Çok geçmeden çukurların hepsi Mısır askerleriyle doldu. Mısır ordusu artık naralar atarak saldırıya geçmişti. Binlerce adamın uğraşıyla devasa iskeleler taşınıp kayalıklara yaslanıyordu.

      Kuşatma altındaki Rebulular bunun üzerine surları korumak için koşuşturuyor, merdiven ve iskelelerden tırmanmaya çalışan Mısırlıların üzerine atabilecekleri her türlü şeyi yağdırıyordu. Kimse surların eteğinde uzanan küçük sığınaklardan herhangi bir tehlike gelebileceğini düşünememişti, ayrıca o kadar çok gürültü vardı ki kalan toprak yığınının kazıldığını hiç duymamışlardı. Bu noktaları özellikle takip etmeleri emredilen birlikler surlardaki silah arkadaşlarına katılmıştı, böylece hiçbiri yirmi farklı noktadaki toprak setten akın akın çıkmaya başlamış olan bir dizi karanlık sureti fark etmemişti.

      Sonunda üstlerine yağan ok yağmurunun altında bocaladığı görülen Mısırlıların karşısında umutları artan kuşatma altındaki Rebulular, arkalarından gelen borazan sesiyle irkildiler, bu sesi anında birçok farklı noktadan gelen sesler takip etti. Korku dolu çığlıklarla surların arkasına koşturan Rebulular çok sayıda esmer askerin düzenli bir sırada içeri yığılmış olduğunu gördüler ve bir ok yağmuruna tutuldular. Bir anlığına da olsa tereddüt etmeyen Rebulular nasıl olduğunu anlayamadıkları şekilde kalelerine adım atmayı başarmış olan düşmanlarına saldırmak için atıldılar. Fakat Mısırlıların her bir bölüğü dört yüz kişilik güçteki seçilmiş birliklerden oluşuyordu, bunlar da Rebuluların dağınık saldırılarını bir müddet kolayca püskürttü.

      Amusis ve diğer Rebulu liderler adamlarını sağlam bir düzene sokmaya çalıştı çünkü ancak bu şekilde Mısırlı birlikleri dağıtma umutları olabilirdi ama etrafta feci bir kargaşa hâkimdi. Bu esnada dışarıda bulunan Mısırlılar içeride yürütülen saldırının yarattığı dikkat dağınıklığından istifade edip surlara çok sayıda merdiven ve iskele yığdılar. Bazıları peşlerinden sürükledikleri merdivenleri surlara dayarken bazıları da kazılan geçitlerden içeri akın etti ve yeterli kalabalığa eriştikleri anda arkadan toprak setlere tırmanıp hâlâ surları koruyan Rebuluların üzerine atladı.

      Rebulu erkekler muazzam bir mertlikle savaştı ama gafil avlandıkları bu baskında, arkalarında toplanan çok sayıda Mısırlı destek gücünün surların içinden ve üzerinden sürekli bastırması yüzünden kalelerini kurtarmaları imkânsız hale geldi; bu kargaşa ve karanlığın içinde ise dostu düşmandan ayırt edemez oldular. Birçok tabur ve bölük telaşla birbirine karıştı, liderlerinin ve subaylarının emirleri ise o gürültünün içinde duyulmaz olmuştu.

      Mısırlıların tarafında ise her şey dikkatlice planlanmıştı. İçeri girmiş olan ilk bölüklerden biri sessizce surların eteğine doğru ilerlemiş, kale kapılarından birindeki muhafızların üzerine aniden atılana kadar da kimse tarafından fark edilmemişti. Bu kapıyı ele geçirdikleri anda devasa bir ateş yaktılar, kiriş ve kalas taşıyan astsubayların öncülük ettiği muazzam büyüklükte bir Mısır birliği harekete geçti. Arabaların geçtiği yol boyunca karşılaşılan çukurlar, köprüler yardımıyla aşıldı ve Rebulular daha kale kapısını ele geçiren askerleri uzaklaştıramadan Mısırlılar kapıya akın etti. Her geçen dakika yaşanan karmaşa daha da büyüyordu. Sanki ayak bastıkları yerden düşman bitiyormuş gibi geliyordu Rebululara, kaybettikleri topraklarını geri alma ümitleri de kesilince dağılmaya başladılar; bazıları evlerine, bazıları da Mısırlılar artık kentin üç tarafından da bastırdığı için gidebilecekleri tek yön olan şehrin denize bakan tarafına doğru kaçtı. Kumsalda uzanan kayıklar hızla firarilerle dolup kıyıdan ayrıldı, daha sonra kumsala varanlar ise kaçmak için ortada hiçbir kayık kalmadığını gördü. Kimi zırhlarını çıkarıp evlerine giderken kimi de Mısırlılarla yüzleşip savaşarak ölmek için savaş alanına geri döndü.

      Çatışma birkaç saat sonra sona erdi çünkü Mısırlılar da karanlıkta şaşkına dönmüştü, birçok tabur gözü dönmüş bir şekilde birbiriyle çarpışıyor, sonradan bu taburların aynı tarafta oldukları anlaşılıyordu. Surlara en yakın yerlerde bulunan çok sayıda ev ateşe verilerek etraf aydınlatıldı ama Mısırlılar aydınlık bölgelerin ötesine geçtiği anda öfkeli Rebuluların saldırısına uğradılar, sonunda borazan sesiyle birliklere gün ağarana kadar ele geçirdikleri yerlerde kalma emri verildi.

      Sabah olur olmaz kalabalık bir kadın topluluğunun kent merkezinden geldiği görüldü. Mısırlıların yanına yaklaştıklarında kendilerini yerlere atıp merhamet için ağlaşıp yakardılar. Bir süre bekledikten sonra birkaç Mısırlı subay öne çıkıp bir grup kadına kralın huzuruna çıkmak üzere kendilerini takip etmelerini emretti. Thutmose kale kapısından şehre giren birlikle gelmişti ama bu karmaşanın içinde belki de kendi askerleri tarafından atılan bir okla öldürülebileceğinden kendini riske atmaması için yalvaran subaylarına uyup ovaya çekilmiş, şehrin işgaline katılmak СКАЧАТЬ