Название: Mısır'ın Kutsal Kedisi
Автор: G. A. Henty
Издательство: Maya Kitap
isbn: 9786258361452
isbn:
“Şimdi ne yapacaklar acaba?” diye bağırdı Amuba yayını indirirken.
Jethro kafa salladı.
“Bir planları var,” dedi. “Çok geçmeden öğreneceğiz. Dinleyin.”
Yoğun kalabalığın çıkardığı gürültüye rağmen bir süre sonra çeliği döven çok sayıda çekicinkine benzer keskin ve metalik bir ses duyulmaya başladı.
“Herhalde kayalıkları kazmayı düşünmüyorlardır!” diye bağırdı Amuba. “Bütün Mısır halkı burada olsa bile çok ağır bir iş bu.”
“Mümkün değil,” diye onayladı Jethro, “ama başka ne niyetleri olabilir, bilmiyorum.”
Bir saat geçmedi ki, gizem çözüldü. Mısır kralının konumlandığı ve tüm hattı kontrol ettiği alanda duyulan gürültülü bir borazan sesiyle beraber surların eteğindeki kayalığın sırtında çok sayıda kafa göründü. Mısırlılar sivri uçlu demirlerle kayalıktaki çatlakların içini oymakla meşguldü. Oyulan ilk çatlakta durup birbirlerini bir metre yukarı çıkardılar ve bir grup asker kayalığın önüne tırmanana kadar bu işleme devam ettiler. Askerler aşağı halat sarkıtıp en dik yerlere merdiven dayadılar. Tırmananlara yardımcı olmak için çok sayıda halat sallandırdılar, tepeden ilk görünen askerlerin ardından diğerleri akın akın takip etti, sonunda en fazla birkaç metre genişliğindeki çıkıntılar bile askerlerle dolmuştu.
Şimdi merdivenleri kaldırıp surlara dayayan Mısırlılar bir güruh halinde surlara tırmanıyordu ancak Rebulular da bu saldırıya karşı hazırlıklıydı; kaya, kalas parçası, ok, cirit ve atılabilecek her şey Mısırlıların üzerine yağdı. Üzerindeki çok sayıda adama rağmen merdivenlerin birçoğu muhafızlar tarafından itildi ve kayalığın sırtından aşağıdaki ovaya düşüp parçalandı. Rebulular bu cüretkâr saldırı karşısında yaşadıkları şaşkınlığı üstlerinden atamadan Mısırlılar bazı yerlerde surları aşmayı başardılar ama Rebulular kendilerine gelir gelmez Mısırlılara öyle bir öfkeyle saldırdı ki düşman her seferinde ya çatışma sırasında katledildi ya da siperlerden aşağı düştü.
Mısırlılar saatlerce uğraşmaya devam ettiler ama dişe dokunur bir başarı sağlayamadan çok sayıda adam kaybedince borazan sesiyle geri çekilmeleri emredildi.
“Çok ciddi bir saldırı olmadı Jethro,” dedi Amuba alnındaki teri silerken; bu sırada devasa kayaları ve kalas parçalarını kaldırıp taşımada yardımcı olacak askerleri cesaretlendirmişti.
“Bu şartlar altında onları geri püskürtmek zor olmadı,” dedi Jethro; “ama saldırma biçimleri gerçekten de şaşırtıcıydı, çok da yiğitçe savaştılar. Göreceksin, bir sonraki sefer bundan ders çıkarmış olarak dönecekler, bizim de alt etmemiz gereken yeni bir numaraları olacak. Kayalıkları tırmanmanın bir yolunu bulduklarına göre, bize artık dinlenmek yok.”
Savaş akşama kadar başlamadı, karanlık çöktüğünde ise çok sayıda Mısır askeri yeniden kayalıkları tırmanmaya başladı. Öncesinde olduğu gibi Rebulular, Mısırlıları ok yağmuruna tuttu ama bu sefer yalnızca surların eteğine yakın bir yerde durmaya yetecek kadar Mısır askeri tırmandı, burada yukarıdan gelen oklardan büyük oranda korunuyorlardı. Karanlık bir geceydi, tüm bu süre boyunca Rebulular ara sıra duydukları sesler yüzünden hep orada olduklarını bildikleri görünmez düşmanlarını ok yağmuruna tutmaya devam ettiler.
Şafakla birlikte Rebu askerleri surlarının eteğinde ne olup bittiğini gördüklerinde şaşkınlık ve dehşet içinde bir feryat kopardılar. Mısırlılar kuşatma girişimiyle uğraşanlar için sığınak yapımında kullanılmak üzere yanlarında getirdikleri çok sayıda keresteyi gece boyunca halatlarla yukarı taşımışlardı. Kerestelerin hepsi kesilmiş ve birbirine uyacak şekilde hazırlanmıştı, böylece karanlıkta bile kolayca birbirine geçirilmişti. Bunun üzerine kuşatma altındaki Rebulular etraflarına baktıklarında kırk elli tane sığınağın, surlarının eteğine dikilmiş olduğunu gördüler. Bu sığınaklar öyle inşa edilmişti ki birer sundurma gibi aşağı doğru uzanıyordu ve üstleri sıkı bir şekilde hayvan postuyla örtülüydü.
Etrafı sarılmış askerlerin çok geçmeden fark ettiği üzere bu yapılar o kadar sağlamdı ki üstlerine attıkları kalas parçaları ve ağır kayalar sadece sekip ovaya düşmüştü. Mısırlılar birbirine tutturdukları merdivenleri her bir sığınağı birbirine bağlayıp aşağıdaki ovaya uzanacak şekilde sabitlemişlerdi, böylece sığınak yapımıyla uğraşan askerler gerektiğinde dinlenip diğerlerinden yardım alabilmişti.
Rebulular boşuna onca oku fırlatmış, hazırda beklettikleri kazanlarca kaynar yağı boşuna boca etmişti. Hayvan postunun gücü kaynar yağınkini geçmişti, üst üste atılmış hayvan postları yağın alttakilere geçmesine engel olmuştu.
“Düşmanlarımız sahiden de tüyler ürpertici prensim,” dedi Jethro. “Yeni yol ve yöntemlerle karşılaşabileceğimizi söylemiştim size ama kuşatmanın başladığı günün hemen ertesi günü elimizdeki savunma hamlelerinin tüm zorluklarını aşıp surlarımızın eteğinde kendilerini güvene alabileceklerini hiç düşünmemiştim.”
“Peki, ne yapacağız Jethro? Bu sığınaklarda çalışan askerler surların etrafındaki kayaları kolayca yerinden çıkarıp, sonra da hiç zorluk çekmeden arkasındaki toprak dolguyu delip geçebilirler.”
“Durum ciddi,” diye onayladı Jethro; “ama şimdilik paniğe kapılmamız için bir sebep yok. Birliklerimizin büyük kısmı surların arkasında toplanacak, Mısırlılar içeri girmenin bir yolunu bulursa açtıkları deliklere akın edeceğiz; yavaş yavaş toparlanmak zorunda kalacakları için de hepsini uçurumun kenarından aşağı fırlatabiliriz. Benim korktuğum bu değil.”
“Peki, neden korkuyorsun Jethro?”
“Korkuyorum prensim çünkü neden korkmam gerektiğini bilmiyorum. Böyle bir savaşta Mısırlılara kıyasla çocuk gibiyiz. Yaptığımız bütün hesapları çoktan alaşağı ettiler, beni asıl korkutan bir sonraki hamlelerinin ne olduğunu bilmemek. Surları kazarak geçerlerse üzerlerine atılıp haklarından geleceğimizi bizim kadar onlar da iyi biliyor olmalı.”
“Belki de surları alaşağı etmek için sağdan soldan kazmayı planlıyorlardır, böylece surların büyük bölümü çökünce gedik açmış olacaklar.”
Jethro kafasını iki yana salladı.
“Bu Mısırlıların sığınaklarını yok edip işçilerini toprak altına gömer, surlar çökmeden önce geri çekilmeyi başarsalar bile bundan bir şey elde edemezler. Aslına bakılırsa keşke surlarımızı kendimiz yıkabilsek; bu şekilde toprak ve kaya yığınları tam da kayalığın kenarından kalkar, Mısırlılar da tek seferde yalnızca ufak gruplar halinde tırmanabildikleri için hiç zorluk çekmeden hepsini öldürebiliriz. Ustalarımızın şehri yüksek surlarla çevreleyerek bir hata yaptıklarını şimdi anlıyorum, çevredeki bütün uçurumların kenarına yalnızca birer göğüs siperi СКАЧАТЬ