Mısır'ın Kutsal Kedisi. G. A. Henty
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Mısır'ın Kutsal Kedisi - G. A. Henty страница 14

Название: Mısır'ın Kutsal Kedisi

Автор: G. A. Henty

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 9786258361452

isbn:

СКАЧАТЬ ciddi kızmayacağını gayet iyi biliyordu.

      “Onları senin yanında tutmayı düşünmüyorum Amense,” dedi sakin bir şekilde karısına. “Aslına bakarsan, her türlü gereksinimin için gereğinden fazla hizmetçin var bana göre. Delikanlıyı özel olarak Chebron için seçtim, diğerine gelince, onun ne yapacağına henüz tam olarak karar vermiş değilim.”

      “Onu bana verir misin babacığım?” diye sordu Mysa tatlı dille. “Fatina hiç eğlenceli değil, şu Nübyeli kız, Dolma ise sadece uysal uysal durup beyaz dişlerini göstere göstere gülümsüyor ama birbirimizi hiç anlayamadığımız için bana hiçbir yararı yokmuş gibi geliyor.”

      “Peki, bu uzun Rebulunun sana ne gibi bir yararı olacağını düşünüyorsun?” diye sordu rahip gülümseyerek.

      “Tam olarak bilmiyorum babacığım,” dedi Mysa başını belli belirsiz döndürüp Jethro’yu ciddiyetle incelerken, “ama görünüşünü beğendim, eminim elinden bir sürü şey geliyordur; mesela dışarı çıkmak istediğimde benimle yürüyebilir, beni kayıkla gezdirebilir, topumu yakalayıp getirebilir, evcil hayvanlarımı besleyebilir.”

      “Kendin besleyemeyecek kadar tembel olduğunda yani,” diye ekledi rahip. “Pekâlâ, Mysa, bir deneyelim bakalım. Jethro senin özel hizmetçin olacak, ona yaptıracak bir işin olmadığında da, ki bu günün en iyi kısmı olacak, su kuşlarıyla ilgilenebilir. Zunbo onlarla hiç düzgün bir şekilde ilgilenmiyor. Söylediklerimizi anladın mı?” diye sordu Jethro’ya.

      Jethro bir adım öne çıkıp kızın elini tuttu ve cevabını alnı eline değene kadar eğilerek verdi.

      “İşte cevabın Mysa.”

      “Çocuklara çok yüz veriyorsun Ameres,” dedi karısı sinirli bir şekilde. “Herhalde koca Mısır’da bizimkiler kadar şımarık çocuk yoktur. Başkalarının evlatları kendileriyle konuşulmadan ağızlarını açmıyor, babalarının karşısında oturmayı akıllarından bile geçirmiyor. Mısır’ın en bilge insanlarından biri olarak saygı duyulurken çocuklarının senin yanında bu kadar rahat davranmalarına izin vermen beni gerçekten hayrete düşürüyor.”

      “Sevgilim,” dedi Ameres durgun bir gülümsemeyle, “belki de Mısır’ın en bilge insanlarından biri olduğum içindir. Çocuklarım bana en az altımızda çalışan köleler kadar saygı duyar. Sorular sormazsa bir oğlanın zihni nasıl gelişir, peki ya onun sorularını babasından daha iyi kim cevaplayabilir? Haydi çocuklar, gidebilirsiniz artık. Yeni arkadaşlarınızı da yanınızda götürüp onlara bahçeyi gezdirin, evcil hayvanlarınızı gösterin.”

      “Gerçekten çok şanslıyız Jethro,” dedi Amuba, Chebron ve Mysa’yı bahçeye doğru takip ederken. “Buraya olan yolculuğumuz sırasında geceleri kumlarda uzanıp kendi kendimize hayatımızın nasıl olacağını düşünürken hiç böyle bir şey hayal etmemiştik. Toprak sürmeyi, büyük baraj ve setleri yükseltmeye yardım etmeyi, kamu binaları için taş çıkarmayı, ağır ve sefil bir köleliği düşünüyorduk, hayal bile edemediğimiz tek şey ise yan yana çalışmaktı, şimdi ise baksana tanrılar bize ne iyi davranıyor. Birlikte olmakla kalmadık, üstüne üstlük efendilerimizle dost olduk, bu yabancı ülkede bir yuva bulduk.”

      “Gerçekten de öyle Amuba. Ameres denen bu rahip harika bir insan, onu tanıyan herkesin sevdiği biri. Bizi seçtiği için gerçekten çok şanslıyız.”

      Ağabey kardeş bir dizi meyve ağacının arasından geçerek sonunda yüksek bir sazlık çitten yaklaşık beş metre karelik kapalı bir alana açılan bir kapıya vardılar. Burası ağaç ve çalılarla çevriliydi, gölgelerinde ise çok sayıda ahşap yapı duruyordu.

      Tam ortasında alanın üçte birini kaplayan bir havuz bulunuyordu ve evin önündeki geniş gölet gibi su bitkileriyle çevriliydi. Kenarında iki çeltik kargası duruyor, suyun üzerinde ise muhteşem tüyleri olan bir sürü su kuşu yüzüyor, kıyıdakiler de tüylerini temizliyordu.

      Kapı kapandığında su kuşları arasında büyük bir hareketlenme oldu, çeltik kargaları genç hanımlarını karşılamak için usulca ilerledi, ördekler bir hoş geldin nidası attı, suda yüzenler kıyıya çıktı, kıyıda olanlar ise yüksek sesle vaklayarak çeltik kargalarını takip etti. Fakat yanlarına ilk gelen ahşap kulübelerden birine bağlı olan ve anında yanlarında biten iki ceylan oldu; ceylanlar yumuşak burunlarıyla Chebron ve Mysa’nın ellerini dürttü; bu sırada diğer kulübelerden de bir sürü farklı ses çıkıyor, köpekler havlıyor, çeşit çeşit hayvan hoş geldiniz der gibi bağırıyordu.

      “Henüz beslenme vaktinizin gelmediğini biliyorsunuz,” dedi Chebron ceylanlara bakarken, “ilk kez de böyle boş elle geliyoruz ama size ambardan bir şeyler verebiliriz. Bak Jethro, burası onların ambarı,” diyerek diğerlerinden çok daha geniş olan kulübeye ilerledi, duvarlarda çok sayıda ve farklı boyutlarda kutular vardı, altlarında ise kocaman sandıklar duruyordu. “Şuraya bak,” diye devam etti sandıklardan birini açıp içlerinden bir avuç yeni kesilmiş burçak çıkarırken; daha sonra kapıya ilerleyip ceylanların önüne serpiştirirken devam etti, “bu özel yemler her sabah altı mil ötedeki çiftliğimizden taze taze getirilir. Yandaki sandıkta ise su kuşlarının yemi var. Burada hepsi karışık, görüyor musun? Buğday, nohut, baklagiller ve diğer tohumlar. Mysa, bir iki avuç yemek ver kuşlara, yaygaralarından kendimi bile duyamıyorum.

      Şu yukarıdaki kutuda kediler için bir tepsi ıslak ekmek göreceksin. Suya bulanmış biraz ekmek var, ama çok değil, yoksa bozuluyor. Oradaki küspeler de kediler için. Yandaki kutuda duran büyük, düz, sert küspeler ise köpekler için, haftada iki üç kere et ve kemik de veriliyor. Bu kafesteki su ve kara kurbağaları da küçük timsah için, onun kendine ait bir havuzu var. Kalan tüm kutularda da gördüğün diğer hayvanlar için çeşit çeşit yemler var. Her birinin üstünde ait olduğu hayvanın resmi var, yani karıştırma riskin yok. Evdeyken genelde günde üç kez kendimiz besliyoruz ama dışarıda olursak sen besleyeceksin.”

      “Bir de,” dedi Mysa, “hepsinden önemlisi, lütfen tüm hayvanlara taze su vermeye dikkat et, taze suyu çok seviyorlar, bazen de burası o kadar sıcak oluyor ki su kapları doldurulduktan bir saat sonra kupkuru kalıyor. Gördüğün gibi ceylanlar susadığında gölete gidip su içebiliyor ama diğer hayvanlar olması gerektiği gibi barış içinde bir arada yaşayamadıkları için bağlı duruyorlar, yine de evde olduğumuzda ara sıra onları salıyoruz. Köpekler su kuşlarını kovalayıp korkutuyor, kediler küçük ördek yavrularını yiyor, ki yiyecek bir sürü düzgün yemleri varken bu yaptıkları çok yanlış; ayrıca evde olduğumuzda bile firavunfaresini eve alsak yılanlarla kavga ediyor. Bizle araları iyi olsa da tüm hayvanlar birbirlerine gelince tam bir baş belası oluyor. Sabahları bütün yuvaların titizlikle temizlenmesi gerekiyor.”

      Hayvanların yuvalarını bir bir gezerken çeşit çeşit hayvanı inceleyip hepsiyle titizlikle ilgilendiler. Chebron, Nübye cinsi olan köpeklerin ava giderken kullanıldığını söyledi, bu sırada taze hasırotundan yapılmış rahat yataklarında, kocaman minderlerin üzerinde uzanıp göz kırpan üç büyük kedi ayağa kalkıp hoş geldin dercesine Mysa ve Chebron’a sürtündü. Çevrede birbirleriyle oynayan birkaç kedi yavrusu dik kuyrukları ve yüksek sesli miyavlamalarıyla koşturarak geldiler. Amuba Mysa’yla Chebron’un kedilerin olduğu yuvaya saygı dolu bir tavırla girdiğini fark etti; aynı ifadeyi köpekler, tarlafaresi, timsah için de yapmışlardı, tüm bu hayvanlar Teb’de kutsal kabul ediliyordu.

      Mysa, Jethro’ya СКАЧАТЬ