Eserde tarihî kişiliklerin ele alınmasında ve işlenmesinde de farklı bir bakış ile karşılaşmaktayız. Romanın ilk sayfasında yazar tarihî karakterleri işlerken onları değiştirdiğini söylemiştir. Bunda yazarın bir maksadı vardır. Bu maksat, romanı okuyunca anlaşılıyor. Yazar tarihî kişilikleri değiştirmek ve onları kurgu şahsiyetler hâline getirmek suretiyle okuyucuya bazı şeyler anlatmak istemiştir. Karakterler vasıtasıyla yaptığı eleştirilerle ve sorgulamalarla, ortaya koyduğu tezatlı bakış tarzlarıyla yazar, gerçek düşüncelerin ne olması gerektiği konusunda okuyucuyu uyarmakta ve ipucu vermektedir. Bu ipucu, milliyet konusunda insanların hassasiyet göstermek zorunda olduklarıdır.
Yazar millî kimlik hakkındaki görüşlerini özellikle Mahmut üzerinden vermektedir. Mahmut’un modern bir milliyet anlayışına sahip olduğu görülüyor. O devirde henüz böyle bir düşüncenin mevcut bulunmadığını söyleyebiliriz. Mahmut ile Suharyov’un millî kimlik hakkındaki düşüncelerinin benzerlikleri, romanda dikkati çeken noktalardandır. Bu suretle yazar, millî kimliğin önemine işaret etmiş bulunmaktadır. Yazar her iki kişiliğin milliyetçi bakışından hareket ederek, okuyucunun ilgisini bu noktaya çekmek istemiş ve gerçek bakışın ve düşünüşün bu olması gerektiği hakkında bir eleştiri de getirmiş olmaktadır. Bu suretle tarihi sorgulamış, yanlış yapılan olaylara dikkat çekmek istemiş, okuyucunun bu olaylar üzerinde geriye dönerek yeniden düşünmesini sağlamaya çalışmıştır.
Mahmut’un Türk birliği hakkındaki düşünceleri romanda Abbas Mirza tarafından sorgulanır ve manasız olduğu, hayata ve gerçeğe uymadığı belirtilir. Yazarın Abbas Mirza’ya söylettiği eleştiriler, aslında bugünkü dünyaya ve insanlara, gerçekler hakkında yapılan uyarılar olarak kabul edilebilir. Burada iki zıt düşüncenin ortaya konulmasıyla gerçekler hatırlatılmakta ve bu konuda yapılan yanlışlar sorgulanmış olmaktadır.
Üzerinde durulması gereken bir başka nokta, mitlerin kullanılmasıdır. Yazar, Feth Ali Şahın Sisianov’a büyü yaptırdığına dair bir söylentiye de romanında yer vermiştir. Azerbaycan hanlıklarının Rusya tarafından birer birer işgal edilmesini duyan Feth Ali Şah, inanmadığı hâlde büyüye başvurur. Mirza Muhammet Ekbari Azerbaycanî’yi huzura çağırır ve Sisianov’u büyüyle öldürtebilir misin diye sorar. Kafasını kestiririm, cevabını alır. Mirza kendisinden 40 gün mühlet istemiş ve odaya kapanmıştır. Aradan 30 küsur gün geçtikten sonra Sisianov’un kesik kafası kendisine getirilir. Feth Ali Şahın, Mirza Muhammet’in büyüsünün tesirinden korktuğu ve onu ülke dışına sürdüğü belirtiliyor.
Elçin usta bir yazardır ve Azerbaycan edebiyatının tanınmış romancılarından biridir. Eserlerinden, onun zengin ve derin bir felsefî birikimi olduğu anlaşılıyor. Yazar burada da o felsefî derinliğini gösterecek nitelikte bir yaklaşım tarzı kullanmıştır. Romanında felsefi bakışın ve düşünüşün hâkim olduğu görülüyor. Bu durum yalnız Azerbaycan edebiyatından ve sanatından değil, Rus kültüründen de gelen bir birikimin neticesidir. Romanda derin ruh tahlilleri yapılmış, karakterlerin psikolojileri, iç dünyaları ustaca yansıtılmıştır. Kafa, alışılan ve bilinen tarihî romanlardan çok farklı, orijinal ve yer yer fantastik boyutlarda bir eserdir. Tarihî olayları sorgulayan ve eleştiren, tarihe yeni bir bakış getiren orijinal bir eserdir.
Roman, günümüzde sadece edebiyatın bir ürünü değil, içinde bulunduğumuz dünyanın her türlü değerini kapsayan, psikolojik, sosyolojik problemleri de içine alan bir eser olma vasfını kazanmış, edebiyatın dışına taşarak araştırma ve inceleme boyutlarına varan bir tür olmuştur. Romanların, bu özellikleriyle yazarlar ve toplum tarafından gittikçe artan bir ilgi görmeye devam edecekleri, açık bir hakikat olarak görünmektedir.
Elçin. Kafa, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul 2018.
ELÇİN’İN AK DEVE ROMANI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
Prof. Dr. Alev Sınar Uğurlu41
Stalin tarafından uygulanan baskıcı rejim, onun ölümünden sonra git gide hafiflemiş, bu yumuşama edebiyata da yansımış ve 1960 itibarıyla Sovyetler Birliği’nde bazı yazarlar güdümlü edebiyat çizgisinden uzaklaşmaya başlamışlardır. Bu yazarlardan biri de Elçin Efendiyev’dir. Çağdaş Azerbaycan edebiyatının “en önemli ve en üretken yazarlarından biri”42 olan, hikâye-roman-tiyatro-eleştiri türlerinde verdiği eserlerle Azerbaycan’da “edebî sürecin de önemli bir parçası”43 olarak değerlendirilen Elçin Efendiyev, II. Dünya Savaşı’nın tüm şiddetiyle dünyayı kasıp kavurduğu bir tarihte, 1943’te Bakü’de dünyaya gelmiştir. II. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan yeni dünya düzeni içinde iki büyük kutuptan biri hâline gelen Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde bir yandan edebî eser kaleme alırken bir yandan da aktif olarak siyasetin içinde yer almış, milletvekilliği, başbakan yardımcılığı yapmış ve Bakü Devlet Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak ders vermiştir. Gerek siyasî konumu gerek Sovyetler Birliği içinde yer alan tüm ülkelerin edebiyatlarında geçerli olan sosyalizm realizmi dolayısıyla dikkati sosyal meseleler üzerinde olan Elçin Efendiyev, Azerbaycan’da gelenek ile moderni birleştiren bir kalemdir. N. L. Bayramova, onun hikâye ve romanlarında ahlâkî değerlerin ve psikolojik tahlillerin ön planda olduğunu belirtir.44 Elçin Efendiyev, sosyalist rejimin içinde siyasî aktör olarak yer almakla birlikte edebî eserlerinde “Sovyet ideolojisine hizmet etmektense Azerbaycan edebiyatına hizmet etmeyi amaçlamış”45 usta kalemi sayesinde bu amacını başarıyla gerçekleştirmiştir. “Eserlerinde Azerbaycan Türklerine özgür olma bilinci ve millet olma duygusu aşılamaya çalışmıştır. Romanlarında ve hikâyelerinde Azerbaycan Türklerinin yaşamları, hayat hikâyeleri, çektiği sıkıntılar, Sovyetler Birliği döneminde yaşanılan zulümler bütün objektifliği ile okuyucuya sunulmuştur. Eserlerinde Azeri Türklerine mesajlarını simgeler yoluyla ve halk kültürüne ait unsurları kullanarak ulaştırmayı amaçlamıştır. Azerbaycan Türklerine ait kültürel unsurları çok iyi bilen Elçin, kültürel unsurlarını edebi eserlerine yerleştirirken büyük bir ustalık göstermiş; insanların bu kültürün bir parçası olduğunu hissettirmiştir.”46 Bu romanlarından biri de Ak Deve’dir. Romanda Bakü’de geleneksel çizgide bir mahalle II. Dünya Savaşı öncesi, savaş sırası ve savaş sonrasındaki hayatıyla anlatılmıştır. Bu yazıda, Elçin’in 1985 yılında yayınladığı ikinci romanı olan ve sosyolojik açıdan zengin veri içeren Ak Deve47, romanın merkezinde yer alan mahallenin ve mahallelinin II. Dünya Savaşı öncesinde yerleşmeye başlayan sosyalist rejimden ve ardından savaştan etkilenmesiyle yaşadığı değişmeye odaklanılarak değerlendirilecek ve bireyin hayatına etkisiyle cephe gerisindeki yıkım yansıtılacaktır.
Cemil Meriç’in ifadesiyle “[h]er edebi eser sosyal bir olaydır.”48 Bu bağlamda Ak Deve romanı da yazıldığı toplumun, Bakü odaklı Azerbaycan’ın, II. Dünya Savaşı sırasındaki adıyla Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin, СКАЧАТЬ
41
42
Sedat Adıgüzel. “Azerbaycan Edebiyatının Postmodernist-Yeni Tarihselci Yaklaşımın Romanı: Kafa”
43
Sedat Adıgüzel. “Azerbaycan Edebiyatının Postmodernist-Yeni Tarihselci Yaklaşımın Romanı: Kafa”, s. 10.
44
Laden Nergiz Bayramova.
45
Mehmet Öztürk.
46
Mehmet Öztürk.
47
Elçin Efendiyev.
48
Cemil Meriç.