Elçine Armağan. Анонимный автор
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Elçine Armağan - Анонимный автор страница 13

Название: Elçine Armağan

Автор: Анонимный автор

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn:

isbn:

СКАЧАТЬ ruhu vasıtasıyla gerçekleşmiş bulunuyor. İşte bu anda o “hem yok hem de vardır.” Fakat artık bu durumun anlamını kavrayacak durumda değildir.

      Sisianov artık hiçbir şey hissetmez. Tamamen bilinmezlik içindedir. Hiçbir şeyin anlamı kalmamıştır. Ama bu anlamsızlık arasında yine de “niçin” diye düşündüğü bazı şeylerin varlığını hissetmiştir.

      “Hiçbir şey hissetmiyordu. Ne ağrı, ne açlık, ne susuzluk, ne acı, ne huzursuzluk.

      Bu durum şeffaflığını ve yerçekimsizliğini daha dingin, daha özgür kılıyordu sanki.

      Bir tek, gitgide şaşkınlığa dönüşen bir ilgi ve aynı şaşkınlıkla beraber giderek artan hüzün aynı dinginlik ve özgürlüğe asla uymuyordu. Şimdi büsbütün uyanmış olan hafızasından geçen her şeyde, görünen mekândaki tüm anılarında bu şaşkınlık ve hüzün bir anlamsızlığa dönüşüyor, O’nu niçin’in bilinmezliğine çekiyordu”30

      Romanda anlatılan diğer siyasi ve tarihi olaylar şunlardır: Nadir Şah 1747’de öldürüldükten sonra ülke hanlıklara bölünmüştür. Karışıklık ve çatışma uzun süre devam eder. 1789’da Ağa Muhammet Şah Kaçar devletin başına geçer ve Kaçar hanedanını kurar. Ama bölgedeki karışıklık ve çatışmalar devam eder. Bakû, Gence, Karabağ, Guba, Şirvan, Lenkeran, Şeki hanlıkları ortaya çıkmıştır. Ayrıca Gürcistan’da da karışıklıklar vardır ve Gürcü prensleri taht kavgalarına devam etmektedirler. Sisianov Gürcistan’ın tamamını zapt etmiş, ayrıca Gence, Karabağ gibi Azerbaycan hanlıklarını da ele geçirmiştir. Kuzey Azerbaycan’da kurulan bu hanlıklar, Ağa Muhammet Şah Kaçar’dan korkuları yüzünden Rusya’dan medet umar hâle gelmişlerdir. “Kuzey Azerbaycan’ı sarmış olan Ağa Muhammet Şah Kaçar korkusu yüzünden o yıllarda en beceriksiz ve acemi Rus generaller bile çoğu zaman hiç kan akıtmadan küçük yerel zaferler” kazanmakta, “bu küçük zaferler büyütülerek Majestelerine birer kahramanlık örneği olarak” sunulmakta “ve bunlar sayesinde büyük mevkiler elde” edilmektedir.31

      Bu olaylar Sisianov’dan başka Hacı Muhtar Bey, Hüseyin Kulu Han, Mahmut Bey vasıtasıyla da anlatılıyor. Romanda Hüseyin Kulu Hanın düşünceleri vasıtasıyla siyasi durum ve içinde bulundukları çıkmaz verilmektedir. Han yıllardır Rusya ile Kaçarlar arasında bir seçim yapmaya zorlanmış ve bu baskılar arasında bunalmıştır. Hafızası birkaç yıl öncesine gider: Ağa Muhammet Şah Kaçar, hanedanını kurunca bütün Kuzeydeki Azerbaycan hanlıklarının da güneydekiler gibi kendi emrine girmesini istemiştir. Hüseyin Kulu Han onu oyalayarak zaman kazanmak ister. Fakat gaddar ve çok akıllı olan Muhammet Şah Şamahı’yı zapt ederek yağmalar. “Bakü’den de o kadar yüklü bir tazminat, para, altın ve mücevher aldı ki hanlığın top atsan yıkılmayacak olan hazinesi tamtakır kaldı.32

      Romanda devrin havasını verebilmek için bazı küçük ve önemsiz olaylardan da bahsedildiği görülüyor. Bunlar o devrin halkını, o yıllarda hâkim olan ortamı hissettirmek için anlatılmış olaylar gibi görünüyor. Bunlardan birinde Cafer adlı birinden bahsediliyor. At hırsızlığı yapan Cafer, çaldığı atları satarak geçimini temin etmektedir. Rus ordusu geldikten sonra da işine devam eder. Yakalanmamak için hep uzak yerlere gitmeyi tercih eden Cafer bir gün Ruslara yakalanır. İyice bağlanarak uyuz bir eşeğe bindirilir. Köyüne yaklaştığı bir sırada Cafer debelenir ve eşekle beraber uçuruma yuvarlanarak hayatını kaybeder. Bir diğeri Harami Ovasında yaşayan Sarı Çoban’dır. Sarı Çoban’ın kızını Abbas Mirza almıştır. Sarı Çoban’ın daha sonra sık sık ovada melekle karşılaşması anlatılır (Burada Tepegöz hikâyesini hatırlatan bir başlangıç bulunuyor ama yazar bu hikâyeyi burada bırakmış, devam ettirmemiştir).

      Kafa İmajı: Burada kafa kelimesinin yarattığı anlamlar üzerinde düşünmek lazımdır. Yazar romanına da bu adı koymuştur. Kafa kelimesinin burada birden fazla anlam taşıdığını düşünebiliriz. Kafa ölümün sembolü olarak, ölümü çağrıştıracak biçimde kullanılmıştır, çünkü aynı zamanda idamı hatırlatmaktadır (Bu yıllarda idamların giyotinle yapıldığını hatırlamak lazımdır). Aslında burada kafa, kelle manasına gelmektedir. Ama bir roman adı olarak kelle kelimesi çok itici olurdu. Burada kafa kelimesi yerinde görünüyor. Ayrıca kafa kelimesinin hem fiziki hem de mecazi bir manası bulunuyor. Romanda “kafa”, gerçek manasıyla kullanılmakla beraber, ona bir imaj anlamı da yüklenmiş olmaktadır.

      Romanda ölüm olgusu ile kafanın gövdeden ayrılması konusunun birbirinden farklı olduğu söylenmek istenmiştir. Ölüm bir bakıma normal karşılanabilecek bir olgudur. Özellikle böyle bir tarihî romanda, savaşların ve çatışmaların hâkim olduğu bir olaylar zincirinde ölüm, alışılmış ve sıradan karşılanabilen olağan bir durumdur. Ama öldükten sonra veya ölüm anında kafanın kesilmesi insana bambaşka duygular verebilir ve insanın düşünmesine ve irkilmesine yol açabilir. Kesilen bir kafa daima insanı ürküten ve insana dehşet duyguları veren bir olgu, bir görüntüdür. Romanda idamların olması ve bunların giyotinle yapılması da bu dehşeti artıran bir durum olarak karşımıza çıkıyor.

      Romanda Sisianov’un kesik başı, insana dehşet ve korku veren görüntüsünden çok daha derin ve felsefî anlamlar yüklenmiştir. Onu gören her insanın bütün korkuları, düşünceleri, duyguları ve hırsları ortaya dökülüyor. Dünyanın faniliğini, her şeyin geçiciliğini, bütün isteklerin önemsiz ve anlamsız olduğunu düşündürmektedir. Kafayı gören insanın bütün iç dünyası ortaya dökülmekte, hiçbir şeyi gizli kalmamaktadır. Bu bakımdan kafa, insanın beynine tutulmuş bir röntgen makinası görevini taşımaktadır. İnsanlar bu kafanın karşısında kontrollerini kaybetmiş ve çözülmüş bir durumda kalmışlardır. Kafa, onların iç dünyalarındaki kötülükleri ve fırtınaları gösteren, sınırsız ihtiraslarını itiraf ettiren bir obje hâline gelmiştir. Bütün bunlara rağmen bu insanların bu tavırlarından hızla kurtulmuş ve kendi ihtiraslarına kaldıkları yerden devam etmiş olduklarını da görmekteyiz. Kesik kafanın görüntüsünden etkilenmeyen tek kişi Ağabegüm Ağa’dır. O, dehşete kapılmamış, şaşkınlığa uğramamış, ne düşünüyorsa onu söylemiştir.

      Sisianov’un kafası karşısında etkilenenlerden biri Abbas Mirza’dır. Herkesi dışarı çıkardıktan sonra çadırda yalnız kalmış, Sisianov’un kesik kafası karşısında düşünmeye başlamıştır. Onun düşünceleri ve yorumları şöyle anlatılıyor.

      “Büyük Rusya ülkesinin büyük komutanının kesik kafası aylarca, yıllarca devam eden bu savaşların, bu uykusuz gecelerin, bu iktidar hırslarının, bu toprak kavgalarının, kırda, bayırda, dağda kurulan kamplarda günlerce, hatta aylarca kalmak zorunluluğunun miskinliğini anlatıyordu sanki. Bazı geceler uykuya dalmadan önce kendini babasının tahtında hayal edişi ve bu hayalin sıcaklığı içinde uykuya dalışı şimdi şu kesik kafayla çadırda yalnız kalan Veliaht’in gözünde yeryüzünün en saçma rüyasına dönüştü. Sonrası nedir? Er ya da geç ölüp gideceksin. Senden hiçbir şey kalmayacak geriye. Ne kalacak? Saltanat mı? Dünya yaratıldığı günden beri nice saltanatlar kuruldu, sonra da yok oldu gitti… Az önce çadırdan çıkan şu Bakülü genç, tüm Türklerin bir araya gelerek büyük bir Türk devleti kurmasından bahsediyordu. Türk birliğinden bahseden aptal Bakü beyi! Azerbaycan’ın şu cüce hanlıklarının birbirine neler yaptığını görmüyor musun? Ağa Muhammet СКАЧАТЬ



<p>30</p>

Elçin, Kafa, s. 142.

<p>31</p>

Elçin, Kafa, s. 24.

<p>32</p>

Elçin, Kafa, s. 8.