Hasta bir kadın olan Kübra ile evlidir; ona çok iyi davranır ancak hafifmeşrep bir kadın olan Şevket ile ilişkisi vardır. Kübra ölünce dinî tören yaptırmadan gömer ama gizlice Molla Esadullah’a para verip Yasin okuttuğu söylenir. Kübra’nın ölümünden sonra son derece güzel ve hassas bir genç kız olan Adile ile evlenir. Bu evlilik gönlü, Hanım Teyze’nin oğlu Koca’da olan Adile’nin intiharına sebep olur.
HAYIRSIZ EVLAT İBADULLAH: Gözleri görmeyen Emine Teyze’nin tek oğludur. Uzun süre çocukları olmayınca baba Hamdullah adak adamış ve İbadullah doğunca yolun dibine kara dut ağacı dikmiştir. İbadullah için adak olarak dikilen ağaca İbadullah ağacı denmiştir. Ama baba öldükten sonra İbadullah kendisinden on beş yaş büyük bir Ermeni ile evlenmiş; domuz eti yemeye, içki içmeye, küfretmeye başlamıştır. Yaşlı annesine bakmak şöyle dursun sürekli para ister, olumsuz cevap alınca annesini tartaklar. Etrafa korku saçar. Mahalleli bu davranışları nedeniyle İbadullah’tan nefret eder. Karadut ağacı İbadullah’ın adıyla anılmaz olur. Kendisi için dikilmiş olan bu ağacı kesen yine İbadullah olur. Yaptığı çirkinliklerin farkındadır ve zaman zaman gözlerinden yaş akarak hayatının mahallelinin bilmediği tarafından söz eder:
“Beni alçak bir adam sanıyorsunuz değil mi? Biliyorum otuz yıl sonra büyük adam olacaksınız. O zaman da hatırınıza gelecek benim bu ağacı kestiğim. Mezarıma söveceksiniz benim. Bir rezil adam vardı diyeceksiniz, İbadullah’tı o rezilin adı. Kemiklerim çürümüş olacak o zaman benim!… Ancak bilmeyeceksiniz ki İbadullah bu ağacı kesecek, odun yapıp satacak, anaları ölmüş evlâtlarını geçindirecek… Bilmeyeceksiniz ki, rezil olan İbadullah değil, dünyadır…”68
Sol elinin başparmağı olmadığı için orduya çağrılmayan İbadullah bir erkek olarak savaşa katılamamanın ezikliğini yaşar. Cepheden gelen haberleri düzenli olarak takip eder. Alman işgali altında olan Voronezh’in Rusların eline geçmesi üzerine “Hurra-aa-aa!… Hurra-aa-aa!… Faşistleri kovduk Voronej’den! Hurra-aa-aa!…”69 naralarıyla, sanki tek başına Voronezh’i kurtarmış gibi gurur ve heyecanla mahallede koşar. Kendi payından vererek mahalledeki sarı kediyi doyurması, onunla dertleşmesi, kedinin ölümü üzerine ağlaya ağlaya “Niye dünyada insanlar insan olmuş? Niye kediler insan olmamış?”70 diye söylenmesi bu mahallede yetişen İbadullah’ın mayasının aslında temiz olduğunu gösterir. Ama bu maya işlenmemiştir. Sonunda annesinin beyaz bir bez parçasının içinde sakladığı bir avuç altın sikkeyi gasp ederek mahalleden kaçar; mahalleli onun karısını da terk ettiğini öğrenir.
AİLESİNE İHANET EDEN SOSYALİST REJİMİN İŞBİRLİKÇİSİ MEHMETBAKIR:
Evde döşemenin altında gizli bir bölme olduğunu fark edince babasının para sakladığını düşünerek rejimin yetkililerine babasını ihbar eder. Bu ihbar üzerine bir gece yarısı evleri meşin montlu askerler tarafından basılır. Her yer, odalar, mutfak, hol, döşekler didik didik aranır. Döşemenin altındaki gizli bölmeden para yerine Kur’an-ı Kerim çıkar. Asılsız ve hain ihbarından sonra bir daha babasının ve annesinin gözüne görünmeyen Mehmetbakır esrarkeşlere, sarhoşlara, kumarbazlara dadanır. Babasına ve annesine yaşattığı trajediden sonra kendi akıbeti de son derece trajik olur. Kumarda kaybettiği parayı ödememek için kaçınca 1923 yılının kışında yoldaşları tarafından bıçaklanır ve cesedi mahalledeki dut ağacının dibine atılır. Babası onun ölüsünü görmeyi reddeder ve cezasını bulduğunu söyleyerek Allah’a şükreder.
MEYRANKULU EMMİ: Dövmecilikle hayatını kazanırken Hanım Teyze’nin vücuda yazı yazıp şekil çizmesine şiddetle karşı çıkması üzerine sakız, çiledi, horoz şekeri, bülbül kafesi, oklava, tahta kaşık ve kendi yaptığı tahta oyuncakları satarak geçinmeye başlar. Yüzü hep asıktır ve yaptığı işten hoşnut olmadığını hissettirir. Daima söylenir. Kendisine uzatılan paraya daima dikkatle bakar. Tek derdi altı kızdan sonra dünyaya gelen biricik oğlu İbrahim’in en iyi şekilde yaşaması, rahat etmesidir. Şair zannettiği oğlunun yazdıklarıyla övünür. İbrahim’in ölüm haberi onu yıkar.
MEYRANKULU EMMİ’NİN OĞLU İBRAHİM: Şair olduğunu iddia eder. Eski tanınmış şairlerin mısralarını kendisi yazmış gibi gösterir, onların şiirlerini sahiplenir. Mahallede tek başına yaşayan Şevket’te gönlü vardır. Kendisine aitmiş gibi gösterdiği çalıntı şiirleri Şevket’e ithaf eder. Savaşa giden gençler içinde ilk olarak İbrahim’in ölüm haberi gelir.
KOCA: Mahallenin yüksek tahsil gören ilk gencidir, Tıp fakültesi öğrencisidir. Bütün anneler çocuklarına onu örnek gösterirler. Mahallenin en güzel kızı Adile ile mektuplaşır. Ancak annesi Hanım Teyze’nin sert müdahalesinin önüne geçemez. Annesinin Adile’ye hakaret etmesini durduramaz ve Adile’nin yanında yer alamaz. Şahsiyetsiz davrandığı için Aliekber daha önce hayran olduğu Koca’dan soğur:
“Ben, Koca’nın bana bakmak istemediğini hissediyordum. Ama artık bunun bir manası yoktu. Koca bana isterse baksın, isterse bakmasın; ben artık Koca’yı sevmiyordum. (…) Koca’nın yanından uzaklaşıp Ağarahim’in yanında yürümeye başladım, sadece bunu yapabildim. Koca da kendini tutamayıp bana baktı, ben ise ona doğru bakmadım. Ben aslında Hanım teyzeden çok Koca’ya kırılmıştım.”71
FARKLI HAYATLAR ORTAK KADER: SAVAŞ-YOKLUK-ÖLÜM
Geleneksel yaşam çizgisini sürdüren insanların yaşadığı bir mahallenin sakinleri arasında sosyo ekonomik bir denge vardır ve bu anlamda mahalle homojen bir yapı arz eder. Bu homojen yapının içinde farklı hayat hikâyeleri yer alır. Bu romandaki hikâyelerin de her birinde farklı hayatlar, farklı dramlar vardır. Bu farklı hayatların ortak noktası II. Dünya Savaşı öncesi ve savaş esnasındaki Bakü’den insan manzaralarının parçaları olmasıdır. Bu insan manzaraları, siyasal ve sosyal çizgide sosyalist rejimin halkı ezmeye başladığı süreç ile savaşın hayatları ezip alt üst ettiği sürecin izlerini taşır. Özellikle mahallenin değişim ve dönüşümü II. Dünya Savaşı ekseninde yansıtılır.
Bu mahalle cephe gerisini temsil eder. Bu temsiliyet Bakü özelinde СКАЧАТЬ
67
Elçin Efendiyev.
68
Elçin Efendiyev.
69
Elçin Efendiyev.
70
Elçin Efendiyev.
71
Elçin Efendiyev.