ADİLE’NİN ANNESİ FATMA TEYZE: Gençliğinde Hanım Teyze’nin kardeşi Abuzer’in evlenme teklifini reddederek Papakçı Ebulfeth’e varmıştır. Kardeşini reddettiği için öfke duyan Hanım Teyze ne Fatma ile ne Ebulfeth ile ne de onların kızları ile konuşur. Bu nedenle Fatma Teyze de Hanım’ın bulunduğu yerlerde olmaktan çekinir.
TALİHSİZ ADİLE: Mahallenin en güzel ama en talihsiz kızıdır. Mahallenin enstitüde okuyan ilk genci olan ve bütün annelerin çocuklarına örnek gösterdikleri Koca’ya sevdalıdır. Koca’nın Aliekber, Adile’nin de sırdaşı Tamara ile birlikte 1941 baharında geldikleri sirkte Adile ve Koca mektuplaşırlar. Bu mektuplaşmaya çocuk Aliekber aracılık eder. Adile’nin güzelliğine ve zarafetine hayran olan Aliekber, kızın kendisine verdiği şekerleri kutsal bir emanet olarak saklama kararı alır. Ancak sirk çıkışında Adile ve arkadaşı Tamara’nın karşısına çıkan Hanım Teyze “Ne hayasız kızsın sen, a kız!”63 haykırışıyla mahallelinin önünde Adile’ye oğlundan uzak durmasını emreder. Adile’nin yapabildiği tek şey koşarak oradan uzaklaşmaktır. Koca’nın bu ilişkiye sahip çıkmaması üzerine, yaşça kendisinden çok büyük Muhtar’ın evlenme teklifini kabul eder. Ancak ne sevdasını unutabilir ne bu evliliği benimseyebilir. İntihar ederek çileli hayatına son veren Adile’nin ölümü anne ve babası kadar Hanım Teyze’yi de üzer ve Hanım Teyze, Adile’nin ölümü üzerine vicdan azabı çeker.
AĞAHÜSEYİN EMMİ VE SAFURE TEYZE: Aliabbas Kişi’nin komşusudurlar. Oğulları Aynullah’ın savaştan yaralı dönmesi üzerine Safure Teyze’nin bütün altınlarını satarak Ağahüseyin koyun alır ve yarımşar kilo olarak pay ettikleri eti uzun süredir et yiyemeyen mahalleye dağıtır. İyileşince tekrar savaşa giden Aynullah bir daha geri dönmez.
OTORİTER VE BİLGE KADIN FİGÜRÜ HANIM TEYZE: Romanın en güçlü karakteridir. Kocası ölmüştür. Altı oğlunu tek başına yetiştirmiştir.1915 doğumlu Cafer, 1917 doğumlu Adil, 1919 doğumlu Abdülali, 1923 doğumlu Cebrail, 1925 doğumlu Ağarahim ve doğum tarihi belirtilmeyen Koca adını taşıyan oğullarıyla birlikte yaşar. Oğullarını o idare eder. Sadece oğullarını değil mahalleyi de idare eder. Mahallede sadece babasının arkadaşı Aliabbas Kişi’ye özel saygı gösterir; ona yemek gönderir, sağlığı ile yakından ilgilenir. Evi, anlatıcı Aliekber’in yaşadığı ev ile aynı avluya bakar. Otoriterdir, adildir, soğukkanlıdır, sözünü esirgemez, asidir, aklına koyduğu şeyi mutlaka yapar. Dedikodu sevmez, yanında dedikodu yapılmasına izin vermez. Çaresizin, yoksulun yardımcısıdır. Haksızlığa tahammül edemez. Tek başına bir ordu gibidir. Komşusu Emine Teyze’nin hayırsız oğlu İbadullah para vermediği gerekçesiyle annesini tartaklayınca mahalleli gibi seyirci kalmaz, bir amir edasıyla İbadullah’a haddini bildirir. Oğullarından Abdülali kamyonu ile Muhtar’ın arabasını geçtiği için hapse düşünce mahallenin erkeklerinin işe karışıp başlarını derde sokmalarına engel olduğu gibi meseleyi kendi halleder. Muhtar’ın arabasını takip eder, onun çalıştığı yeri öğrenir, günlerce karda-tipide-ayazda bekler, kapıdaki Ermeni bekçiyi kendinden emin tavrıyla haklılığına inandırır, onun yardımıyla Muhtar’ın amirini bulur, sosyalist rejimin üst düzey resmi görevlilerinden olan bu şahsa “Sendendir şikâyetim!.. Bir de senin memurlarından.”64 diyerek oğlunun haksız yere hapiste tutulduğunu anlatır. Muhtar’ın cezalandırılmasını sağlar.
Kendi doğrularının dışına çıkmayan Hanım Teyze çoğu zaman akl-ı selim davransa da kindarlığı zaman zaman aklın hükümlerine göre hareket etmesini engeller. Örnek olarak Tıp fakültesinde okuyan oğlu Koca, yıllar önce erkek kardeşini reddedip başka biriyle evlenen Fatma’nın kızı Adile’ye gönlünü kaptırınca duruma müdahale eder. Koca ve Adile’nin sadece birbirlerini görebilmek ve mektup alışverişinde bulunabilmek için gittikleri sirkin çıkışında Koca’nın ve mahallelinin yanında Adile’yi azarlar ve oğlundan uzak durmasını emreder. Duygularını dışa vurmaz. Adile’nin sevmediği biri ile evlendirilmek üzereyken intihar etmesi Hanım Teyze’yi üzer ve vicdan azabı verir; ancak bu üzüntüyü dile getirmez.
Oğullarını savaşa gönderdikten sonra asla gözyaşı dökmez. Derdini, kederini içine atar. Hep metin görünür. Oğullarının sağ salim dönüp geleceklerine inanır. Gerçekten de Hanım Teyze’nin oğulları dönebilenler arasındadır. Ancak Cafer, Adil, Abdülali, Cebrail, Ağarahim ve Koca savaştan döndüklerinde annelerinin mezarı ile karşılaşırlar.
AKSAKAL ALİABBAS KİŞİ: Mahallede saygınlığı çok fazladır. Evinin kapısı gece gündüz sürgüsüzdür. Sosyalist rejim hakim olana kadar mahalledeki hamamın sahibidir. Özel mülkiyet kaldırılınca kendi hamamının müdürü olur; yaşlanınca emekliye ayrılır. Kızı Nisa’yı evlendirmiştir. Karısı Halime ve 18 yaşındaki oğlu Mehmetbakır ile yaşar. Çok değer verdiği biricik oğlunun evde para gizlendiğini söyleyerek kendisini ihbar etmesi Aliabbas Kişi’yi yıkar. Bu ihbar üzerine gece yarısı hükümet adamlarının yaptığı baskın sırasında Aliabbas Kişi’nin en çok üzüldüğü karısı Halime’nin yabancı erkeklerin karşısına başı açık, gece kıyafetiyle çıkmak zorunda kalması ve bu duruma oğullarının sebep olmasıdır. Oğlunun ihaneti karşısında taş kesilen Aliabbas Kişi onun cezasını Allah’a havale eder. Yıllarca oğlunun yüzünü görmez. Mehmetbakır kumarbaz arkadaşları tarafından öldürülünce Aliabbas Kişi şükreder, yas tutmaz, cenazeye katılmaz, taziye kabul etmez. Karısının ölümünden sonra tek başına yaşar. Mahallelinin gönderdiği yiyecekleri kabul etmez; mahalleli de ona asla kırılmaz. Aksakal Aliabbas sadece Hanım’ın gönderdiklerini yer, hatta canının çektiği bir şey olursa Hanım’dan ister.
KASAP DADAŞBALA: Savaş başlayınca et satamayan Dadaşbala kasap dükkanını kapatmak zorunda kalır. Ama kafası ticarete çalıştığı için Gürcistan’dan aldığı çayı semaverde demleyerek yas çadırlarının etrafında çay satarak para kazanır.
MAHALLENİN MECZUBU BALAKERİM: Belki 40, belki 50 yaşındadır. Gündüzleri kırda, bayırda olur. Geceleri Sarı Hamamın avlusunda kümes gibi küçük bir yerde yatar. Mahalleli Balakerim’e saygı duyar, karnını doyurur, onu sever ve korur. O da mahalleliye odun yarar, dam aktarır. Çevresindekilere insanın kâinatta ne kadar küçük ve aciz olduğunu, insanın bir başka insanı gözünde büyütmesinin ve kibirin abesliğini anlatır: “Her adamın arada bir gökyüzüyle baş başa kalması gerek, göğe bakması gerek…İşte şu yıldızlara bakmalı, şu aya bakmalı… O zaman kendinin ne kadar küçük olduğunu anlar. O zaman başkalarının da ne kadar küçük olduğunu bilir.”65
Balakerim karadut altında kaval çalar. Onun kavalı mahalleye huzur, saflık, temizlik getirir. Çocuklara Ak Deve hakkında hikâyeler anlatır. Çocuklar onun Ak Deve ile ilgili anlattıklarını tam olarak anlamasalar da dünyada “bembeyaz bir Ak Deve” olduğuna inanırlar. Balakerim’in anlattıklarından o kadar etkilenirler ki özellikle Balakerim’in “Ölenleri Ak Deve götürür ve kimi öbür dünyaya götürmek isterse gece gelip o adamın kapısının önünde yatar”66 cümlesinin etkisiyle 7 yaşındaki Aliekber’in rüyalarına boynunda çıngırağı ile Ak Deve girer.
Kimsesiz ve meczup Balakerim, kendisini Sarı Hamamın avlusundaki kümes gibi yerden çıkarıp üstünü başını temizleyen, karnını doyuran Şevket’e minnet, saygı ve sadakatle bağlanır.
ALİEKBER’İN СКАЧАТЬ
63
Elçin Efendiyev.
64
Elçin Efendiyev.
65
Elçin Efendiyev.
66
Elçin Efendiyev.