Elçine Armağan. Анонимный автор
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Elçine Armağan - Анонимный автор страница 8

Название: Elçine Armağan

Автор: Анонимный автор

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn:

isbn:

СКАЧАТЬ 38 dereceydi; mekân: “Bakü-Buzovna” elektrikli treni” Bu cümleyle Elçin, sanatsal dünyasını pencerenin arkasından görülen gerçeklikle sıkı bir şekilde ilişkilendirdi ve okuyucuyu (izleyiciyi) karakterlerin gerçek olduğuna tamamen ikna etmeye çalıştı.

      “Hovsan Sogani” oyunundaki olay “Bakü-Buzovna” treninin hareketidir. Bu gerçek bir hareket ve gerçek insanlar onun içinde oturuyor ve bir yerden bir yere gidiyorlar. Ancak Elçin, sanki farklı zaman dilimlerinden geçiyormuş gibi bu treni Buzovna köyüne gönderir. Trenin yolcularını trende yaşayan ruhlarla ustalıkla karıştırır, oraya Nadezhda Krupskaya, Anastas Mikoyan, Karl Marx, Mihail Gorbaçov figürlerini getiriyor. Yani bu elektrikli tren sadece bir Buzovna treni değil, aynı zamanda Sovyetler Birliği’nin tarihi geçmişinden bir zaman treni.

      “Hovsan Soğanı”nda tüm bölümler uzaktan bir sesin anlattığı komik bir hikâye etrafında mozaikleniyor. Ses seyircileri ve aynı zamanda trenin yolcularını bilgilendirir: “Büyükbabam 1914’te dinlenmek için Kislovodsk’a gitti. Bir gün soğanı hatırladı. Mokarini’yi Bakü’den bir torba Hovsan soğanı getirmesi için göndermişti… Hizmetçi de gitmiş soğanları getirmişti. Bakın bu hikâyenin devamı oyun boyunca uzaktan bir ses ile anlatılacak: Dede her seferinde soğanı beklememiş. Bakü’ye gelecek ve ardından efendisinin peşinde Bakü-Kislovodsk yolu boyunca soğanı taşıyacak. Sonunda dede Bakü’de oturup hizmetçiyi bekler, hizmetçi soğanı efendisine getirir, torbanın ağzını açtığında soğanın çürük olduğunu görür. Sonra, “Dedem hizmetçinin yüzüne tükürdü ve ey “aptal oğlu aptal” dedi. Tanrım, saçmalığından dolayı harika bir hikâye. Kendisi “Posta Kutusu” (J. Mammadguluzade), “Bamba”, “Çeşmak” (A. Hagverdiyev) öykülerine benzer bir öyküdür. Öte yandan “Gittim, bir vadide bir berber gördüm, bir berber bir berberi kesiyordu, teker teker, teker teker” ritmik yapısında işlenmiş bir öykü. Bunlar sadece dernekler olmasına rağmen. Oyundaki habercinin öyküsünü Azerbaycan edebiyatının gelenekleri ve ulusal folklor ile ilişkilendirme girişimidir.

      Aslında Bakü-Kislovodsk güzergahında yaşanan soğan hikâyesi Bakü Buzovna güzergahına bir göndermedir, her güzergâh yıllar içinde tekrarlanır ve hatta tekrarlar absürtlüğün simgesi hâline gelir.

      “Hovsan Soğan” oyunu, Bakü-Buzovna güzergahında çalışan elektrikli trendeki absürt sohbetler çerçevesinde dönemleri, insanların yaşam tarzlarını, toplumsal acılarını, dertlerini, aile içi komedileri resmetti. Unutulmamalıdır ki, bu tek perdelik absürt oyunlar, Elçin’in yaşadığı döneme, çağdaşlarına, çevresinde gelişen olaylara, bir sosyo-politik oluşumdan diğerine geçişin anti-hümanist özelliklerine karşı refleksiydi.

      Elçin ayrıca “Özel Sipariş” oyununu absürt olarak nitelendirdi ve aynı yıl (1990) Ağustos’ta yazdı: İki adam arasındaki bir diyalog olarak yazdı, sahnede kalkınmanın küreselleşmesi kupasını açtı ve bunların insan ruhu üzerindeki etkilerinden, sanallaştırmanın olumsuzluklarından bahsetti ve onlarla internette konuştu. Bunlardan sonra Elçin, 1991’de “Tiyatro”, 1992’de “Yalan”, “İntikam”, “Su” ve 2006’da “Gece Penceresinden Görülen Dağlar” adlı tek perdelik oyunlarını yazıp yayımladı. Bu oyunlar arasında yazarın Araz Dadaşzade’ye adadığı “Su” oyunu, sanatsal mükemmelliğiyle öne çıkıyor.

      “Su” oyunu yapısı itibariyle bir tek oyunculu, metin ise yapı itibariyle bir kadın monoloğudur. Ancak bu monologda tüm hayatı bir filmdeki kadar canlı görünüyor.

      Bir kadın kendi eski çoktan tamir yüzü görmemiş evinde oturmuş çorap dokuyor ve ilk cümlesinde okuyucuya anımsatıyor. Üç gündür evlerinde su yok Kadın şikayetçi ve hayatından bezmiş bir durumdadır çorap dokuya dokuya söylendiği anda musluktan su damlamaya başlar kadın karşılaştığı bu olaya sadece sözle tepki verir. Bir iş yapmak için Yerinden kımıldamaz, musluğu kapatsın, suyu durdursun, evi toparlasın… Su ise olduğu gibi durmadan damlar su kovasını doldurur yere dağılır ve durmadan artar ve kadının topuklarına kadar yükselir. Kadın ise sanki su ile konuşup suya hayatını anlatır suya dünyadan bahseder ve bir anda anlaşılıyor ki kadının su ile kendi hesabı var.

      Elçin, bu defa da folklor denizine bir taş atar ve oyunun (piyesin) başlangıcına bir eğigraf gibi atasözü yazar. “Su harda dirilik orda (Su nerede dinamik orada)” Eser ise bu düşüncenin tam tersini yansıtır “Su harda ölüm orda” (Su nerede ölüm orada) Elçin atasözünü inceler ve suyun her zaman pozitifliğin algılanmasını dağıtmaya çalışır gerçekten de su odayı basar ve anbean kadını daha çok içine alır. Elçin oyunda sanki bir şiir ortaya koyar ahirette ateşin değil suyun yardımıyla gerçekleştirir böylelikle su kadına ölüm getiren bir unsur olarak anlaşılır. Oyundaki kadının monoloğu size ulaştığında Elçin burada bir romancı olarak mükemmel bir yorum yapar ve bu yorumda hayatın bütün anlamının ötesinde hala tüm anlamlara sahip bir su olduğunu gösterir bu anlamda kadının durumunu belirterek Elçin bunları kaydeder “Ağzı burnu da suyun altında kalır. Sadece gözleri etrafa bakar ve kadının bembeyaz saçları suyun yüzeyine yayılır. Suyun içinden bir telefon sesi duyulur kısa bir süre içinde kadının kafası tamamen suda kaybolur telefon çalmaya devam eder.

      Bu bir kadının intihardır, hayattan bıkmış, yorgun yaşama umutlarını yitirmiş yeryüzünde gezmekten bacaklarında ağrı hisseden birinin intihar etmesidir.

      Kadını intihar öncesi monoloğu ise onun yaşadığı hayatını gözlerinizin önünde ve hayal gücünüzde yeniden yaşayabilirsiniz kadını anlamaya, onun dertlerine ortak olmaya çalışırsınız. Bu makaleyi yazmaya hazırlanırken şunu açıkça belirttim ki Elçin’in bir perdelik oyunları( piyesler) eğitim niteliğindedir. Elçin teoride sırlarının edebiyat eleştirmeni gibi iyi bilse de doğrudan bu sırların farkına varmaya çalıştı. Büyük hacimli piyesler yazmadan önce bu alanda başarılı olmak için kendini eğitti bu konunun önemli olduğuna kanaat getirdi.

      Bu doğrudan Elçin’in kişiliği ile ilgilidir hem yaratıcı bir insan gibi Elçinin kendisine karşı talepler bir maksimalist olduğunu bildirir.

      Elçin bunu açıkça belirtir: O “Edebiyat Gazetesinde verdiği röportajında “Sizin için yazar kimdir?” sorusunu böyle cevaplamış: Tereddüt etmeden sadece kendi çıkarlarını düşünmeyen kişidir. Onj hem halkın kaderi rahatsız eder ne zaman her şey kökünden yok edilir onu şüpheler yer. Bunu o zaman doğru olup olmadığını anlarsınız

      Diyelim ki 90’lı yılların ocağında bu kadar insan neye göre yok edildi. Bu kurbanların anlamı nedir? Böylece olayların azap ve eziyetle felsefi ve ruhsal olan sürecini belirtir. Tereddüt eden insan şüphelenen insan denektir. Kesinlikle elçinin şüphe ve tereddütleri onun geniş hacimli piyesler yazma arzusundandır. Posta Şubesinde Hayal’den sonra yavaşladı.

      Hiç şüphesiz ki bu konuda bir tiyatro eleştirmeni olarak bunları çıkarılmasına dayanarak söylüyorum. Elçin bu sonuçlarına kesinlikle katılmayanlar ve onları hiç kabul etmeye bilir bu duruma bağlı olarak tamamen başka deliller getirsin.

      Ancak her durumda, inkar edilemez bir gerçek su ki yaratıldığı 16 yıl boyunca (1973-1989) zamanları arasında drama türüne müracaat etmiyor doğru etmiyor. Ancak büyükelçinin yaratıcılığına geriye dönük bakıldığında bu dönemde sadece dramatik değil tiyatro eğitimi aldığı tiyatro eleştirmenliği yapmayı planladığı ve zorlu bir göreve hazırlandığı bir dizi ünlü oyun yazarının eserlerinin dilimize çevirdiği açıktır. 1989 yılında Elçin’in СКАЧАТЬ