Название: Yazgi
Автор: Морган Райс
Издательство: Lukeman Literary Management Ltd
Жанр: Героическая фантастика
Серия: Vampır Mektupları
isbn: 9781632910660
isbn:
Aiden beni bunun işe yaramayabileceği konusunda uyardı. İşe yarasa bile tekrardan birlikte olamayabilirmişiz. Ancak ben ısrar ettim. Israr etmek zorundaydım.
Şimdi, işte buradayım; tek başıma, yabancı bir zaman ve mekânda, çocuğum yitmişken, hatta belki Caleb bile gitmiş- ken. Geri gelmekle hata mı ettim?
Babamı ve zırhı bulmak zorunda olduğumu biliyorum. Fa- kat yanımda Caleb olmadan, devam etme gücü bulup bulama- yacağımı bilmiyorum.
Kafam o kadar karışık ki bir sonraki adımda ne yapacağımı bilmiyorum.
Lütfen, Tanrım, bana yardım et…
Güneş ufukta kocaman bir gülle gibi doğarken Caitlin New York sokaklarında koşturuyordu. Kıyamet gelmişti. Arabalar ters dönmüştü, cansız bedenler yerde yatıyordu ve her yerde yıkım vardı. Hiç sonu gelmeyecekmiş gibi görünen bulvarlar boyunca Caitlin koştu.
O koştukça sanki dünya yörüngesi etrafında dönüyor, dün- ya döndükçe sanki binalar kayboluveriyordu. Manzara değiş- ti; bulvarlar çamurlu yollara, beton bloklar da inişli çıkışlı tepelere dönüştü. Kendini zamanda geriye doğru, modern çağ- dan başka bir yüzyıla gidiyormuş gibi hissetti. Ona öyle geli- yordu ki sanki daha hızlı koşsa babasını ufukta bir yerlerde bulabilecekti.
Ufak kır köylerinden geçti ve sonra bunlar da yok olup gitti. Çok geçmeden geri kalan tek şey beyaz çiçeklerle dolu bir alan- dı. Onların arasında koşarken babasının ufukta onu bekliyor olduğunu görünce keyfi yerine geldi. Bu onun babasıydı.
Her zaman olduğu gibi güneş siluetinin arkasından vuru- yordu, fakat bu sefer alışılmadık ölçüde yakınmış gibi geliyor- du. Bu defa Caitlin onun yüzünü, suratındaki ifadeleri gö- rebiliyordu. Gülümsüyor, onun gelmesini bekliyor ve kollarını açmış duruyordu. Caitlin ona yetişti. Onu kucakladı ve kaslı göğsüne tutunarak sıkıca sarıldı.
“Caitlin” dedi sevgi dolu bir sesle, “Ne kadar yakın olduğu- nun farkında mısın? Seni ne kadar sevdiğimi biliyor musun?”
Daha cevap vermesine kalmadan yan tarafta bir şey fark etti ve dönüp bakınca gördü ki arazinin öte yanında duran kişi Caleb’di. Ona doğru elini uzatmıştı.
Ona doğru birkaç adım attı, sonra durup babasına baktı. O da ona doğru elini uzatmıştı. “Beni Floransa’da bul” dedi babası.
Sonra Caleb’e döndü. “Beni Venedik’te bul” dedi Caleb.
Caitlin nereye gideceğini bilemez halde, bir ona bir diğerine çevirdi kafasını.
Caitlin sarsılarak uyandı ve yatağında doğrulup oturdu. Gözlerini kafası karışmış bir şekilde ufacık odanın içinde gezdirdi. Sonunda bunun bir rüya olduğunun farkına vardı.
Güneş doğarken pencereye gitti ve dışarı baktı. Sabahın erken saatlerinin ışığında Assisi öyle güzel, öyle dingin gö- züküyordu ki! Daha kimse dışarı çıkmamıştı ve halen baca- larda duman tütüyordu. Erken sabahın sisi arazide bir bulut gibi dolaşıp düşen ışığı kırıyordu.
Caitlin bir gıcırtı sesi duymasıyla aniden toparlandı ve kapının açıldığını görüp kendini hazırladı. İstenmeyen bir ziyaretçiye hazırlıklı olmak için yumruklarını sıkmış bekliyordu.
Gül gelmişti, burnuyla kapıyı açmaya çalışıyordu. “Gül!” diye bağırdı. Gül kapıyı tamamen açıp içeri koştu ve Caitlin’in kollarına atıldı. Caitlin mutluluktan ağlarken o onun suratını yalıyordu.
Caitlin kurdu kendinden biraz uzaklaştırıp inceledi. Daha da semirmiş ve büyümüştü.
“Beni nasıl buldun?” diye sordu Caitlin.
Gül onu yalayıp havladı. Caitlin yatağının kenarına otu- rup onu okşarken uzun uzun düşündü. Gül zamanda geri gitmekten kurtulmuşsa belki Caleb de kurtulmuştu. Bu ona cesaret verdi.
Aklı Floransa’ya gitmesi gerektiğini söylüyordu. Arama- ya devam etmeliydi. Babasını ve zırhı bulmaya giden yo- lun anahtarının orada olduğunu biliyordu. Fakat kalbi onu Venedik’e çekiyordu. Caleb’in orada olabileceğine dair en ufak bir şans varsa, onu bulmalıydı. Bulmalıydı işte, ötesi yoktu.
Kararını verdi. Gül’ü sıkıca kollarına alıp koştu ve cam- dan dışarı atladı. Artık iyileştiğini ve kanatlarının açılacağını biliyordu.
Daha saniyeler geçmişti ki Caitlin, Umbria tepelerinin üzerinde uçmakta ve doğruca kuzeye, Venedik’e gitmekteydi.
Bölüm Beş
Kyle Roma’nın kadim mahallelerinin dar sokaklarından yürüyordu. Çevredeki insanlar dükkânlarını kapatıp günü sonlandırıyordu. Gün içinde en sevdiği, kendini en güçlü hissettiği zaman hep gün batımı olmuştu. Kan ba- sıncının arttığını, her geçen dakika daha da güçlendiğini hissediyordu. Tekrardan Roma’nın sıkış tepiş sokaklarında, bilhassa bu yüzyılda olmaktan dolayı pek mutluydu. Bu za- vallı insanlar daha teknolojiden, herhangi bir gözetimden yüzlerce yıl uzaktaydı. Bu şehri yerle bir etse yakalanmaktan endişe etmezdi.
Kyle Via Del Seminario’ya döndü ve saniyeler sonra kendini kocaman kadim bir meydanda, Piazza Della Rotonda’da buldu.
İşte orada durmaktaydı. Kyle öylece dikilip gözlerini ka- padı ve derin bir nefes aldı. Tekrardan burada olmak çok iyi gelmişti. Tam karşısında duran yer asırlar boyunca evim de- diği, dünyanın en önemli vampir karargahlarından biriydi: Panteon.
Panteon yerli yerindeydi ve Kyle onu görmekten mem- nundu; her zamanki gibi büyük taş binanın kıç tarafı dışa doğru daire biçiminde çıkıntılı, ön tarafı ise devasa heybet- li taşlarla döşeliydi. Gün içinde, bu yüzyılda bile turistlere açıktı. Yakışık almayan bir insan kalabalığını barındırıyordu.
Fakat gece geldiğinde, tüm kapılar kapandıktan sonra, bu binanın gerçek sahipleri tüm güçleriyle ortaya çıkıyordu: Yüce Vampir Konseyi.
Büyüklü küçüklü meclislerden, dünyanın her yanından vampirler buraya tüm gece boyunca yapılan her toplantıya katılmak için akıyordu. Konsey tüm konularda hüküm veri- yor, izin çıkarıyor ya da yasak getiriyordu. Vampir dünyasın- da hiçbir şey onların haberi olmadan ve pek çok durumda da onların izni olmadan gerçekleşmezdi.
Her şey tam yerine oturuyordu. Bu bina ilk başta pagan tanrılar için bir tapınak olarak inşa edilmişti. Her zaman karanlık vampir güçleri için bir ibadet ve bir araya gelme yeri olmuştu. Gözünde sorun СКАЧАТЬ