Yazgi . Морган Райс
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Yazgi - Морган Райс страница 4

Название: Yazgi

Автор: Морган Райс

Издательство: Lukeman Literary Management Ltd

Жанр: Героическая фантастика

Серия: Vampır Mektupları

isbn: 9781632910660

isbn:

СКАЧАТЬ diye üsteledi. “Beni onlara verme.”

      Adam ağır ağır ayağa kalkıp kilise mihrabını işaret etti. “İşte orada” dedi. “Perdenin arkasında gizli bir kapı var. Fırla!”

      Caitlin adamın parmağının gösterdiği yönü takip etti, ne var ki sadece saten bir kumaşla kaplanmış geniş bir platform görünüyordu gözüne. Kumaşı çekti ve gizli kapıyı gördü. Ka- pıyı açıp vücudunu ufak boşluğa soktu. Ufak bir delikten dışarıyı görebiliyordu. Rahibin hızla yan kapıya doğru gidip şaşılası bir kuvvetle tekmeleyerek açışını seyretti. O sırada ana kapı kalabalık tarafından yıkıldı ve herkes koridora doluştu.

      Caitlin çabucak perdeyi geri çekti. Onu fark etmemiş ol- malarını umuyordu. Ahşap üzerindeki delikten dışarıyı iz- lerken kalabalığın koridor boyunca koşturarak doğruca ona gelmekte olduğunu görüyordu.

      “Şu taraftan!” diye bağırdı rahip. “Vampir şu taraftan kaçtı!” Eliyle yan kapıyı işaret etti ve kalabalık doğruca onun yanından geçerek gecenin içine doğru uzaklaştı.

      Birkaç saniye sonra sonu hiç gelmeyecekmiş gibi gözüken insan seli kiliseden çıkmış ve etraf nihayet sessizleşmişti. Ra- hip kapıyı kapayıp arkadan kilitledi.

      Caitlin ona doğru gelmekte olan ayak seslerini duyabiliyor- du ve korkudan titreyerek, soğuk terler döke döke kapağı açtı.

      Adam perdeyi çekti ve ona baktı. Nazikçe elini uzattı. “Caitlin” dedi gülümseyerek, “uzun zamandır seni bekliyor- duk biz de.”

      İkinci Bölüm

      Roma, 1790

      Kyle karanlıkta zar zor nefes alarak ayakta duruyordu. Kısılıp kalınan yerlerden daha fazla nefret ettiği pek az şey vardı, karanlıkta elini uzatıp onu çevreleyen taşı hissetti- ğinde terlemeye başladı. Kapana kısılmıştı. Onun için daha kötüsü olamazdı. Geri çekildi ve yumruğuyla taşın tam or- tasında bir delik açtı. Taş parçalara ayrıldığında Kyle içeri sızan gün ışığına karşı gözlerini eliyle kapadı. Eğer Kyle’ın kapana kısılmaktan daha fazla nefret ettiği bir şey varsa o da doğrudan gün ışığına maruz kalmaktı, özellikle de ten koruyucusu yokken. Çabucak molozların içinden çıkıp bir duvarın arkasına sığındı.

      Kyle gözlerindeki tozu temizlerken sersem bir halde de- rin derin nefes alarak etrafını inceledi. İşte zaman yolculu- ğunun bu yanından nefret ediyordu: Asla nereye düşeceği- ni bilemiyordu. Bu işe yüzyıllardır kalkışmamıştı ve şayet şu hiç bitmeyen baş belası Caitlin olmasaydı, bu sefer de kalkışmazdı.

      Caitlin’in New York’u terk etmesinin üstünden çok geç- memişti ki Kyle bu savaşın yalnızca kısmi olarak kazanıldı- ğının farkına vardı. Caitlin halen kayıpken, zırhın peşinden koşmaktayken asla rahat edemeyeceğini  anlamıştı. Savaşı kazanmanın, tüm  insan soyunu köleleştirmenin, vampir ırkının tek lideri olmanın kıyısına gelmişti oysa ki. Ancak o zavallı ufak kız yoluna taş koyuyordu. Zırh ortalıkta do- laşmaktayken asla mutlak güce erişmiş sayamazdı kendini. Onu takip edip öldürmekten başka çaresi yoktu ve bu, za- manda geri gitmesini gerektiriyorsa, onu da yapardı.

      Zar zor nefes alan Kyle çabucak bir ten koruyucusu çı- karıp kollarını, boynunu ve göğsünü sardı. Etrafına bakındı ve bir anıt mezarda olduğunu fark etti. İşaretlere bakılırsa Roma’da bir yere benziyordu. Roma.

      Asırlardır buraya gelmemişti. Mermeri kırdığında üstü başı toz olmuştu ve üstünden silkeledikleri gün ışığında ha- vada asılı duruyordu. Derin bir nefes aldı, kendini hazırladı ve dışarı çıktı.

      Haklıydı, burası Roma’ydı. Etrafına bakıp İtalyan servi ağaçlarını gördüğünde başka bir yerde olamayacağını anla- dı. Roma Forumu’nun tepesinde durduğunu fark etti; ye- şil çimenleri, tepeleri, vadileri ve harabe kalıntıları hafif bir eğimle önünde uzanıyordu. Bu, anılarını canlandırdı. Burası kullanılmaktayken bir sürü insanı öldürmüştü ve neredeyse bir keresinde kendisi de öldürülüyordu. Bu düşünce karşı- sında gülümsedi. İşte burası tam onun meskeniydi. Ayrıca konuşlanmak için kusursuz bir bölgeydi. Panteon çok uzak- ta değildi. Birkaç dakika içinde buranın en güçlü meclisi olan Yüce Roma Konseyi’nin yargıçlarının önünde olabilir ve istediği tüm cevapları alabilirdi. Çok geçmeden Caitlin’in nerede olduğunu bulur ve her şey yolunda giderse, onu öl- dürme iznini alırdı.

      Gerçi buna ihtiyacı yoktu. Sadece nezaketen, vampir etiği ve bin yıldan eski bir gelenek sebebiyle izin isteyecekti. Vam- pirler başkasının bölgesinde birini öldürmek için her zaman izin alırdı. Eğer onu geri çevirirlerse durması mümkün de- ğildi. Böyle bir durumda karşısına çıkan herkesi öldürürdü.

      Kyle derin bir nefes çektiğinde kendini evinde hissetti. Buraya en son gelişinin üstünden uzun zaman geçmişti. Çok uzun zamandır New York’ta, vampir politikasının için- de, modern bir zaman ve mekânda kısılıp kalmıştı. Oysa bu onun tarzına daha uygundu. Uzaktan atları ve kirli yolları seçebiliyordu, on sekizinci yüzyıl civarında bir zamanda ol- duğunu tahmin etti. Harika. Roma kentleşmişti fakat hâlâ saflığını koruyordu, geriye kalanlara yetişmesi için daha iki yüz yılı vardı.

      Kyle üstünü başını kontrol ederken zaman yolculuğunu oldukça ucuz atlattığını gördü. Öbür yolculuklarında çok daha beter hallere düşmüş, düzelmesi için çok daha fazla zamana ihtiyaç duymuştu. Ancak bu sefer öyle olmamıştı. Şimdiye kadar hiç hissetmediği kadar güçlüydü ve harekete geçmeye hazırdı. Sanki kanatları hemencecik açılacak ve şayet canı isterse doğruca Panteon’a uçup planını uygula- maya koyabilecekti. Ancak o kadar da hazır olduğu söyle- nemezdi. Uzun zamandır tatil yapmamıştı ve buraya geri dönmüş olmaktan memnundu. Birazcık etrafı keşfetmek, burada olmanın neye benzediğini görmek ve hatırlamak istiyordu.

      Kyle inanılmaz bir hızla tepeden aşağı sekerek indi ve neredeyse göz açıp kapayıncaya kadar Forum’dan  çıkıp Roma’nın kalabalık, itiş kakış sokaklarına daldı.

      İki yüz yıl önce Roma’nın bu kadar kalabalık olması karşısında şaşırdı. Kyle kalabalığın içine karışırken adım- larını yavaşlatıp onların hızına uydu. Bir insan kalabalığı dolanıyordu. Zemini hâlâ topraktan olan geniş bulvar her yöne koşturan binlerce insana ev sahipliği yapıyordu. Aynı zamanda her türden ve ebattan atı, at arabalarını, fayton- ları ve nakliye araçlarını barındırıyordu. Sokaklar buram buram ter ve at pisliği kokuyordu. Kyle şimdi hepsini ha- tırlamaya başlıyordu işte… Kanalizasyon yokluğu, yıkanma alışkanlığının yokluğu, eski zamanların pis kokusu. Midesi bulanıyordu.

      Kalabalık gittikçe büyüyüp her ırktan ve sınıftan insanlar oradan oraya koşuştururken Kyle her bir yandan itilip kakıl- maya başlandığını hissetti. Eski moda İtalyan şapkaları sa- tan mağaza vitrinleri hayretini uyandırdı. Üstü başı dökülen ufacık oğlanların ona doğru koşup meyve dilimleri satmaya çalışması onu şaşırttı. Bazı şeyler hiç değişmiyordu.

      Kyle eski zamanlardan iyi hatırladığı dar ve biçimsiz bir ara yola saptı, önceki halini korumakta olduğunu umuyor- du. Öyle olduğunu görmek pek hoşuna gitti. Önündeki so- kakta duvarlara yaslanmış bir dolu fahişe yanlarından СКАЧАТЬ