Yazgi . Морган Райс
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Yazgi - Морган Райс страница 5

Название: Yazgi

Автор: Морган Райс

Издательство: Lukeman Literary Management Ltd

Жанр: Героическая фантастика

Серия: Vampır Mektupları

isbn: 9781632910660

isbn:

СКАЧАТЬ bile. Kadın bağır- maya çalıştı fakat Kyle serbest olan eliyle ağzını kapayıp onu daha yakına çekerek kanından doyasıya içti. Damarlarında insan kanının dolaştığını ve yenilendiğini hissetti. Susamış, içi kavrulmuştu. Zaman yolculuğunda yitirdiği gücünü geri kazanması için ihtiyacı olan şey tam da buydu.

      Kyle kadının  bedeninin  gevşediğini hissetti, ihtiyacı olandan daha fazlasını alıyordu ondan. Susuzluğunu gider- diğinde kadının cansız bedeninin yere düşmesine izin verdi. Tam dönmüş ve sokaktan çıkmaya hazırlanıyordu ki devasa, tıraşsız, tek dişi eksik bir adam ona doğru yaklaştı. Keme- rinden bir hançer çıkardı. Adam önce ölü kadına, sonra da Kyle’a bakıp yüzünü buruşturdu.

      “O benim malımdı” dedi adam. “Umarım bunu ödeye- cek paran vardır.”

      Adam, Kyle’a doğru iki adım atıp hançeri ona saplamaya çalıştı. Kyle refleksleri sayesinde kolayca yana çekilip ada- mın bileğini kavradı, tek bir hamlede geri çekti ve kolunu ortadan kırdı. Adam çığlık atmaya kalktı, ne var ki çığlığı- nın sonu gelmeden Kyle hançeri elinden kaptı ve aynı hare- ketin bitiminde boğazını kesiverdi. Cesedin yere düşmesine izin verdi.

      Kyle sapı fil dişinden olan çatallı hançere bakıp kafasını salladı. Hiç de fena değildi. Onu belindeki kemere takıp ağzında kalmış olan kanı elinin tersiyle sildi. Derin bir nefes aldı ve sonunda keyfi yerine gelmiş bir şekilde ara yoldan çıkıp sokağa geri döndü.

      Ah, Roma’yı nasıl da özlemişti!

      Üçüncü Bölüm

      Rahip ön kapıyı ve tüm diğer girişleri sürgülerken Cait- lin onu kilise koridoru boyunca takip ediyordu. Güneş batmıştı. Rahip yürürken meşaleleri yakarak geniş salonu yavaş yavaş aydınlattı.

      Caitlin  kafasını kaldırıp asılı duran  büyük  haçları fark edince burada neden bu kadar huzurlu hissettiğini anlayamadı. Vampirlerin kiliselerden  ve haçlardan kor- kuyor olması gerekmez  miydi? Ak Meclis’in New York Cloisters’daki  evini ve duvarlarda sıra sıra duran haçları hatırladı. Caleb ona birtakım vampir ırklarının kilisele- ri benimsediğini  söylemişti. Hatta vampir ırkının tarihi ve Hristiyanlıkla olan ilişkisi üzerine uzun bir monoloğa girişmiş fakat o zamanlar ona fazlasıyla âşık olan Caitlin bu kısma pek kulak asmamıştı. Şu anda bu yüzden çok pişmandı.

      Vampir rahip Caitlin’i yandaki bir kapıdan geçirdi ve Ca- itlin kendini taş merdivenlerden inerken buldu. Kemerli bir Orta Çağ geçidinden ilerlerlerken rahip meşaleleri yakmaya devam ediyordu.

      “Geri geleceklerini sanmıyorum” dedi yürüdükleri sıra- da başka bir girişi kaparken. “Seni bulmak için köyü arayıp tarayacaklar ve seni bulamadıklarında  evlerine geri dönecek- lerdir. Her zaman böyle yaparlar.”

      Caitlin burada kendini güvende hissediyordu ve yar- dımları için bu adama minnettardı. Ona neden yardım et- tiğini, onun uğruna neden hayatını tehlikeye attığını me- rak ediyordu.

      “Çünkü ben senin türündenim” dedi adam dönüp ona bakarak, gözlerinin mavisi Caitlin’i delip geçiyordu.

      Caitlin diğer vampirlerin zihnine ne kadar kolay erişebil- diğini sürekli unutuyordu.

      “Hepimiz kiliselerden korkarız diye bir şey yok” dedi ra- hip onun düşüncelerine cevap vererek. “Irkımızın bölünmüş olduğunu biliyorsun. Bizim türümüz -yani iyi olan tür- kili- selere ihtiyaç duyar. Buralara yerleşiriz.”

      Bir koridordan dönüp bir başka kısa merdivenden daha indiklerinde Caitlin nereye gitmekte olduklarını merak etti. Aklından o kadar fazla soru geçti ki önce hangisini soracağı- nı bilmiyordu. “Neredeyim ben?” diye sordu ve tam o anda fark etti ki tanışmalarından beri bu ona söylediği ilk şeydi. Aklındaki tüm sorular bir çırpıda dökülüverdi. “Hangi ülke- deyim? Hangi yıldayız?”

      Yürümeye devam ederlerken rahip gülümsedi. Yüzündeki ince çizgiler iyice belirginleşmişti. Kısa, narin, beyaz saçlı, tıraşlı ve büyükbaba görünümlü bir adamdı. Rahiplere has zarif bir örtü kuşanmıştı ve bir vampir için bile yaşlı gözükü- yordu. Onun kaç asırdır bu dünya üzerinde olduğunu me- rak etti. Ondan dışarı yansıyan bir nezaket, sıcaklık seziyor ve onun yanında kendini oldukça huzurlu hissediyordu.

      Rahip, “Çok sorun var” dedi sonunda gülümseyerek. “Anlıyorum. Bu kadarı senin için çok fazla. Pekâlâ, ilk başta, şu an Umbria’dasın. Assisi’nin küçük bir kasabası.”

      Caitlin oranın nerede olduğunu bulmak için kafasını zor- ladı. “İtalya mı?” diye sordu.

      “Gelecekte evet, bu bölge İtalya adını alacak bir ülkenin parçası olacak fakat şu an değil. Hâlâ bağımsızız. Unutma” derken gülümsedi, “o köylülerin kıyafetlerinden ve hallerin- den de anlamış olabileceğin gibi artık 21. yüzyılda değilsin.”

      “Hangi yıldayız?” diye sordu Caitlin, neredeyse alacağı cevaptan korkuyordu. Kalbi daha hızlı çarpmaya başladı.

      “18. Yüzyıldasın” diye yanıt verdi. “Daha kesin olmak ge- rekirse 1790 yılında.”

      1790, Assisi, Umbria, İtalya.

      Bu düşünce ona fazla geldi. Her şey gerçeküstü geliyor- du, rüyadaymış gibi. Bunun gerçek olduğuna, bu zaman ve mekânda olduğuna inanamıyordu. Zaman yolculuğu gerçek- ten işe yaramıştı. Ardından biraz rahatladı. Düşebileceği tüm zaman ve mekânları düşününce  1790 İtalya’sı çok rahatsız edici durmuyordu. Tarih öncesi dönemlere dönmemişti en azından. “Neden o insanlar beni öldürmeye çalışıyordu? Ve sen kimsin?”

      “Tüm ileri yönlerimize rağmen bu çağ hâlâ baskıcı ve ba- tıl inançlı bir zaman” dedi. “Bu lüks ve eğlence çağında ne yazık ki hâlâ bize karşı korku içinde yaşayan bir dolu insan var. Görüyorsun ki Assisi’nin bu küçük dağ kasabası her za- man türümüz için bir barınak olmuştur. Burası vampirlerle dolu ve her zaman da öyleydi. Bizim türümüzden vampirler sadece onların çiftlik hayvanları üzerinden beslenir. Yine de zaman geçtikçe köylüler duruma anlamaya başlıyor. Bazen birimizi açığa çıkarırlar ve böyle olduğunda durum katlanıl- maz hale gelir. O yüzden arada sırada bizi gömmelerine izin veririz. Onların aptal insani törenlerini gerçekleştirip bizden kurtulduklarını sanmalarına müsaade ederiz. Onlar kafala- rını çevirdiğindeyse tekrardan kalkar ve hayatımıza devam ederiz. Ne var ki bazen bir vampir çok erken kalkmaya ça- lışır, yahut kalkarken biri görür ve sonra kalabalık toplanır. Bu şeyler hep olur. Türümüzün üstüne istenmedik bir dik- kat çeker fakat sadece geçici olarak.”

      “Üzgünüm” dedi Caitlin kendini kötü hissederek.

      “Üzülme” dedi. “Bu senin ilk zaman yolculuğundu. Bunu kontrol edemezdin. Alışmak biraz zaman alır. En iyilerimiz bile zamanda geri gitmeyi iyi kontrol edemez. Her defasında kendimizi ne zaman ve nerede bulacağımız muammadır. Sen iyi iş çıkardın” dedi nazikçe elini Caitlin’in bileğine koyarak. Başka bir koridordan daha geçtiler, bu seferkinin alçak kub- beli bir tavanı vardı. “Hem o kadar da kötü gitmedi işlerin” diye ekledi. “Ne de olsa buraya gelmeyi akıl edebildin.”

      Caitlin СКАЧАТЬ