Название: Yazgi
Автор: Морган Райс
Издательство: Lukeman Literary Management Ltd
Жанр: Героическая фантастика
Серия: Vampır Mektupları
isbn: 9781632910660
isbn:
Caitlin Venedik’in uç kısımlarına nihayet ulaştığında bu yükseklikten bile altındaki kentin modern zamanlardaki resimlerine ne denli şaşırtıcı bir benzerlik gösterdiğini gö- rerek sarsıldı. Tarihsel ve nam salmış mimarisini, tüm ufak köprüleri, kanalların kavşak ve dönemeçlerini hemen tanı- dı. İşin aslı 1790’daki Venedik’in, en azından dış görünüşü itibariyle 21. yüzyıl Venedik’inden pek farklı olmadığını görünce çok şaşırdı.
Bunun üstüne daha fazla düşündükçe her şey yerli yeri- ne oturuyordu. Venedik mimarisi yalnız yüz ya da iki yüz yıllık bir şey değildi: Yüzlerce yıllıktı. Gittiği bir sürü okul- dan birindeki bir tarih dersinde Venedik’in ve 12. yüzyılda inşa edilmiş bazı kiliselerinin öğretildiğini hatırladı. O der- si daha iyi dinlemiş olmayı diliyordu içinden şimdi. Sere serpe yayılmış binalardan oluşan altındaki Venedik yepye- ni bir şehir değildi. 1790’da bile nereden bakılırsa bakılsın yüzlerce yıllıktı.
Caitlin bu olgu karşısında rahatladı. 1790 yılının bam- başka bir gezegen olacağını hayal etmişti ve bazı şeylerin as- lında o kadar değişmediğini anlayınca içi rahatlamıştı. 21. yüzyılda da gelse ziyaret edeceği şehir esasen aynıymış gibi duruyordu. Görebildiği tek doğrudan fark su yollarının, tek bir motorlu taşıt bile barındırmadığıydı. Tek bir hız mo- toru, feribot, bir tane bile vapur yoktu. Bunun yerine su yolları direkleri metrelerce yüksekliğe uzanan yelkenli tek- nelerle doluydu.
Caitlin aynı zamanda kalabalık karşısında da hayrete düş- müştü. Alçalıp artık sadece otuz metre yukarıdayken baktı- ğında sabahın bu erken saatinde bile sokakların insanlarla dolu olduğunu görebiliyordu. Su yolları da tamamen tek- ne trafiği içerisindeydi. Hayretler içindeydi. Bu kent Times Meydanı’ndan daha kalabalıktı. Oysa önceden zamanda geri gitmenin hep daha az insan, daha küçük kalabalıklar anlamına geleceğini düşünmüştü. Bu konuda da yanıldığını tahmin ediyordu.
Şehrin üzerinden uçup tekrar ve tekrar etrafında tur attı- ğında onu şaşırtan şey daha çok Venedik’in tek bir kent, tek bir ada olmayıp birçok adaya yayılmış olması, hepsi kendi binalarını ve kendi ufak kentlerini barındıran bir sürü ada- nın her yöne doğru uzanmasıydı. Venedik’in üstünde yük- seldiği ada en çok binayı barındıran ve en gelişmiş olanıydı. Fakat hepsi birbirine bağlı görünen bir sürü diğer ada şehrin yaşamsal bir parçasını oluşturuyordu.
Onu şaşırtan diğer bir şey de suyun rengiydi, parlayan bir mavi. Öyle açık, öyle gerçeküstüydü ki onun Karayip civar- larında bir yerde görmeyi umacağı türdendi.
Nereye ineceğini düşünüp kendini ayarlamaya çalışarak adaların üstünden tekrar ve tekrar uçarken burayı 21. yüz- yıldayken hiç ziyaret etmediğine pişman oldu. Neyse ki en azından şimdi bir şansı vardı.
Caitlin biraz sersemlemişti. Burası çok büyük ve kalabalık bir mekân gibi gözüküyordu. Nereye ineceği, bir zamanlar tanıdığı insanlar için -şayet onlar buradaysa tabii- aramaya nereden başlayacağı konusunda hiçbir fikri yoktu. Budala- ca bir şekilde Venedik’in daha küçük ve daha tanınmadık olacağını düşünmüştü. Buradan baktığında kenti günlerce gezse de bir uçtan diğerine gidemeyeceğini görebiliyordu.
Venedik’in esas adası üzerinde göze görünmeden inebi- leceği hiçbir yer olmadığını fark etti. O kadar kalabalıktı ki göze batmadan yaklaşmanın imkânı yoktu. Dikkat çekmek istemiyordu. Orada başka hangi meclislerin olduğunu ve bölgelerine ne derece düşkün olduklarını bilmiyordu, iyi ya da kötü olup olmadıklarına dair bir fikri yoktu ve buradaki insanların Assisi’dekiler gibi vampirlere karşı gözlerini dört açıp açmadıklarını ya da onun peşine düşüp düşmeyecek- lerini bilmiyordu. İhtiyacı olan son şey peşine düşmüş bir başka gruptu.
Caitlin adadan epey uzakta olan anakara parçasına inme- ye karar verdi. İnsanlarla dolu büyük teknelerin karadan de- mir aldığını gördü ve işe başlamak için buranın en iyi nokta olacağını düşündü. En azından tekneler onu doğruca kentin kalbine götürebilirdi.
Caitlin göze batmadan teknelerin yakınındaki bir ağaç korusunun içine indi. Gül’ü yere bırakır bırakmaz en yakın çalılığa koşup çişini yaptı. İşini bitirdiğinde Gül Caitlin’e bakıp havladı. Caitlin gözlerinden onun aç olduğunu anla- yabiliyordu. Kendisi de acıkmıştı.
Uçmak onu yormuştu ve Caitlin henüz tam anlamıyla kendine gelmediğini fark etti. Aynı zamanda belirli bir lez- zete alıştığını da fark etti. Beslenmek istiyordu fakat insan üzerinden değil.
Etrafına baktı fakat civarda hiç geyik göremedi. Araştır- maya girecek zamanı yoktu. Vapurdan yüksek bir düdük sesi çıktı ve Caitlin onun ayrılmak üzere olduğunu anladı. Bes- lenmek için biraz bekleyeceklerdi.
Karnına bir sancı saplanan Caitlin Pollepel’in güvenli ve rahat ortamını özledi, Caleb’in yanında olmayı özledi, Caleb’in ona nasıl avlanılacağını öğretip kılavuzluk edişini hatırlayıp iç çekti. O yanındayken her şeyin yolunda gide- ceğini hissetmişti. Oysa şu an, kendi başınayken, o kadar da emin değildi.
Caitlin yanında Gül ile beraber en yakın tekneye yürü- dü. Bu, uzunca bir iple kıyıya bağlanmış kocaman bir yol- cu teknesiydi ve Caitlin kafasını kaldırıp baktığında içinin tamamen insanlarla dolu olduğunu gördü. Son yolcular da rampadan çıkıp içeri girerken Caitlin hızlanıp tekne kalk- madan yetişmeye çalışıyordu. Ne var ki kocaman, çelik gibi bir elin göğsüne vurup onu durdurmasıyla şaşkınlığa uğradı. “Bilet” dedi bir ses.
Caitlin kafasını çevirdiğinde kaslı, uzun bir adamın ters ters kendine baktığını gördü. Adam pespaye görünümlü ve tıraşsızdı, ayrıca o mesafeden bile kokuyordu.
Caitlin sinirlendi. Beslenemediği için iyice sinirlenmişti ve onu durduran bu el dah çok canını sıkmıştı.
“Biletim yok” diye çıkıştı Caitlin. “Bıraksan da geçsek?”
Adam sertçe kafasını sallayıp başka tarafa dönerek onu görmezlikten geldi. “Bilet yoksa tekne de yok” dedi.
Caitlin’in öfkesi bir kat daha arttı, kendini Aiden’ı hatır- lamaya zorladı. O olsa ona ne söylerdi? Derin nefes al. Gevşe. Aklını kullan, vücudunu değil. O olsa ona bu insandan daha güçlü olduğunu hatırlatırdı. Ona kendini merkeze almasını, odaklanmasını söylerdi; yani içsel yeteneklerini kullanması- nı. Gözlerini kapayıp nefesini ayarlamaya çalıştı. Düşünce- lerini bir araya toplayıp onları doğruca bu adama çevirme- ye çalıştı. Tekneye binmemize izin vereceksin, dedi içinden. Bunu biz sana ödeme yapmadan yapacaksın. Caitlin gözleri- ni açtı ve adamın orada durup onlara yol veriyor olmasını umdu. Ne var ki adam onu görmezlikten geliyor, son ipin de düğümünü çözmekle uğraşıyordu.
İşe yaramıyordu. Ya zihin kontrol etme gücünü yitirmişti ya da bu güç henüz tam olarak geri gelmemişti. Belki kafası СКАЧАТЬ