Yazgi . Морган Райс
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Yazgi - Морган Райс страница 7

Название: Yazgi

Автор: Морган Райс

Издательство: Lukeman Literary Management Ltd

Жанр: Героическая фантастика

Серия: Vampır Mektupları

isbn: 9781632910660

isbn:

СКАЧАТЬ Venedik’te  olduğu anlamına mı geliyordu?

      Gönlü Venedik’e  kayıyordu. Fakat mantıklı düşündü- ğünde kendinden beklenileni yapması için bulunması gere- ken yerin Floransa olduğunu biliyordu.

      Daha şimdiden bitap düşmüştü.

      “Artık yetişkin bir kadınsın” dedi. “Seçim senin. Ancak duygularını takip edersen kalbin kırılacak” diye uyardı. “Kalbin çizdiği yol asla kolay değildir. Ve hep umulmadık şekildedir.”

      “Kafam karıştı.”

      Rahip, “En iyi kararlarımızı rüyalarda veririz” dedi. “Yan tarafta bir dehliz var; bu gece uyuyup dinlenebilir ve yarın sabah karar verebilirsin. O zamana kadar tamamen kendine gelmiş olursun.”

      “Teşekkür ederim” dedi Caitlin uzanıp elini sıkarak.

      Rahip tam gitmek için arkasını dönmüştü ki Caitlin’in aklı başına geldi. Ona sorması gereken bir soru daha vardı, içlerinden en önemlisi hem de. Ama bir yanı bunu sormak- tan çok korkuyordu. Titriyordu. Konuşmak için ağzını açtı fakat dili damağına yapışmıştı.

      Rahip koridorda yürüyor ve köşeyi dönmeye hazırlanı- yordu ki tam o anda Caitlin cesaretini topladı. “Dur!” diye bağırdı. Sonra daha yumuşak bir sesle, “Lütfen, bir sorum daha var” dedi.

      Adam durdu fakat arkasını dönmedi. Sanki sormak üzere olduğu şeyi anlamış gibi tuhaf bir şekilde yüzünü ona dön- memişti.

      “Bebeğim” dedi titreyen bir sesle. “O…O…kurtuldu mu? Yani yolculuktan? Hâlâ hamile miyim?”

      Rahip yavaşça dönüp yüzüne baktı. Sonra göz kapakları- nı düşürdü.

      “Üzgünüm” dedi sonunda, bunu o kadar yumuşak söyledi ki Caitlin onu duyup duymadığından emin değildi. “Sen za- manda geri gittin. Çocuklar yalnızca zamanda ileri gidebilir. Çocuğun yaşıyor fakat bu zamanda değil. Sadece gelecekte.”

      “İyi ama…” diye söze girdi titreyerek. “Ben vampirlerin zamanda sadece geri gidebileceğini, ileri gidemeyeceğini dü- şünmüştüm.”

      “Doğru” dedi. “Korkarım ki çocuğun senin var olmadı- ğın bir zaman ve yerde yaşıyor.” Tekrar gözlerini yere indirdi. “Çok üzgünüm” diye ekledi. Bu son sözlerin ardından arka- sını dönüp çıktı. Caitlin ise sanki kalbine bir hançer saplan- mış gibi kalakaldı.

      Dördüncü Bölüm

      Caitlin Francis Manastırı’nın ıssız odasında otururken açık pencereden dışarı, geceye doğru baktı. Ağlamayı bırakmıştı. Rahibin yanından ayrılmasının, yitip giden ço- cuğuyla ilgili kötü haberleri almasının üstünden saatler geç- mişti. O saatten beri ne gözyaşlarına hâkim olabilmiş, ne de işler başka türlü olsa yaşayacağı hayatı düşünmeyi bırakabil- mişti. Her şey çok sancılıydı.

      Ne var ki geçen saatlerin ardından ağlamaktan bitap düş- müş ve geriye sadece yanağındaki  kurumuş gözyaşları kal- mıştı. Kendini oyalamak için pencereden dışarı bakıp derin bir nefes aldı.

      Önünde Umbria kırları uzanıyordu ve şu an bulunduğu tepenin üstünden Assisi’nin bir yükselip bir alçalan tepele- rini görebiliyordu. Gökte dolunay vardı ve buranın haki- katen güzel bir kırsal alan olduğunu görebilmesine yetecek kadar etrafı aydınlatıyordu.  Arazide nokta nokta duran köy kulübelerini, bacalardan çıkan dumanları görmesiyle daha şimdiden tarihin sessiz sakin bir noktasında olduğunu seze- biliyordu.

      Caitlin kafasını çevirip sadece ay ışığı ve duvardaki şam- danda asılı küçük bir mum tarafından aydınlatılan ufak odaya göz gezdirdi. Oda tamamen taştan yapılmıştı, köşede basit bir yatak vardı sadece. Her daim bir şekilde kendini bir manastırda bulmasının sanki kaderiymiş gibi gözükme- sini garipsedi. Burası Pollepel ile kıyaslanamazdı bile ancak bu ufak, Orta Çağ’dan kalma oda ona oradaki odasını ha- tırlatıyordu. Kalanın, kişisel bir muhasebeye girişmesi için tasarlanmıştı.

      Caitlin düz taş zemini incelerken pencereden yalnızca birkaç santim ötede, insan dizi şeklinde belli belirsiz iki iz gördü. Kim bilir kaç tane rahip orada diz çökmüş ve dua et- miştir diye düşünerek hayret etti. Bu oda muhtemelen yüz- lerce yıldır kullanılıyordu.

      Caitlin ufak yatağa gidip uzandı. Yatak denilen şey üs- tünde incecik bir hasır bulunan taş bir levhaydı. Bir tarafı- na uzanarak rahat etmeye çalıştı ve o sırada bir şey hissetti. Uzanıp o şeyi çıkardı ve ne olduğunu görünce keyfi yerine geldi: Bu, onun defteriydi. Ona tekrar kavuşmaktan duydu- ğu sevinçle defterini yukarı kaldırdı. Zamanda geriye doğru yaptığı yolculuktan hayatta kalan tek şey bu kadirşinas eski dostuydu. Bu temas edilebilir gerçek şeyi elleriyle tuttuğun- da tüm bunların bir rüya olmadığını anladı. Gerçekten bu- radaydı. Olan her şey gerçekten  olmuştu. Sayfaların arasın- dan modern zaman işi bir kalem kaydı ve dizlerine düştü. Caitlin onu kaldırıp inceledi ve düşündü.

      Evet, kararını vermişti. Yapması gereken şey tam da buy- du. Yazmalıydı. Kafasındakileri dökmeliydi. Her şey o kadar hızlı olup bitivermişti ki nefes alacak zaman bulamamıştı neredeyse. Bunları kafasında tekrar oynatmaya, tekrardan düşünmeye, hatırlamaya ihtiyacı vardı. Nasıl olmuştu da buraya gelmişti? Neler olmuştu? Nereye gitmekteydi?

      Cevapları kendisinin bildiğinden bile emin olamıyordu. Ancak yazmaya kalkışırsa hatırlayabileceği  umudu  vardı içinde.

      Caitlin dolu sayfaları çevire çevire sonunda boş bir sayfa buldu. Oturur pozisyona geçip sırtını duvara yasladı, dizle- rini göğsüne çekti ve yazmaya başladı.

*

      Nasıl oldu da buraya geldim, Assisi, İtalya, 1790? Bir ta- raftan, 21. yüzyılda New York’ta normal bir ergen hayatı yaşa- dığım dönemler çok uzak değilmiş gibi gözüküyor, diğer taraf- tansa sanki asırlar önceymiş gibi geliyor… Acaba  her şey nasıl başladı?

      İlk hatırladığım şey, açlık sancıları… Onların ne olduklarını anlayamamam… Jonah… Carnegie Hall… İlk kez beslenişim… İzah edilemez bir şekilde vampire dönüşmem…  Bana melez di- yorlardı. Ölmek istiyormuş gibi hissediyordum. Tek istediğim diğer herkes gibi olmaktı.

      Sonra Caleb çıktı ortaya. Beni o şeytani meclisten kurtar- dı. Onun meclisi Cloisters’daydı.  Beni kovdular çünkü in- sanlarla vampirlerin  ilişki kurmaları  yasakmış. Yine kendi başımaydım; yani, ta ki Caleb beni tekrardan kurtarıncaya kadar.

      Babamı  ve insan soyunu vampirler arası bir savaştan kur- taracak mitolojik kılıcı arayışım  Caleb ile beni bir tarihî mekândan diğerine,  oradan oraya sürükledi.  Kılıcı bulduk ama onu elimizden aldılar. Her zaman olduğu gibi işleri ber- bat etmek için Kyle dört göz bekliyordu.

      İşler düşündüğüm  gibi gitmedi. Caleb’i, eski karısı Sera ile gördüm ve aklımdan  olabilecek en kötü şey geçti.  Hatalıydım ancak artık çok geçti. O benden çok uzakta tehlikenin ortasına atıldı.  СКАЧАТЬ