Mısır'ın Kutsal Kedisi. G. A. Henty
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Mısır'ın Kutsal Kedisi - G. A. Henty страница 16

Название: Mısır'ın Kutsal Kedisi

Автор: G. A. Henty

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 9786258361452

isbn:

СКАЧАТЬ Ameres’in, tarikatından büyük ölçüde ayrıldığı tek bir konu vardı. En derin gizemlere hâkim olduğu için liderlerinden olduğu dinin asıl amacını öğrenmişti. Osiris ve İsis’in, diğer altı yüce tanrının ve Mısırlıların hayvan başlı ilahlar kisvesi altında ibadet ettiği sayısız ilahi gücün aslında hiçbirinin tanrı olmadığının, yalnızca tek bir yüce Tanrı’nın gücü, bilgeliği, ihsanı ve öfkesinin simgesi olduğunun farkındaydı; bu Tanrı öyle kudretliydi ki ismi bilinmiyordu ve insanlar yalnızca özelliklerinin her birine bir benlik kazandırıp bu özelliklere birer tanrı olarak ibadet ettiklerinde asıl yüce Tanrı’yı sınırlı da olsa algılayabiliyordu.

      Tüm bunları Ameres ve Mısır dininin en derin gizemlerine vakıf olan birkaç kişi biliyordu. Geri kalan Mısır halkı gerçekten inanarak hayvan başlı tanrılara ve onlar için kutsal olan hayvanlara tapıyordu ama bu hayvanlar konusunda bir fikir birliği yoktu. Krallığın bir vilayetinde ya da bölgesinde timsahlar kutsalken bir diğerinde nefretle bakılıyor, aksine avcısı olarak bilinen firavunfaresi yüceltiliyordu. Birinde keçiye tapılırken bir başka yerde keçiler kesilip yeniyordu; kutsal hayvanların hepsi için durum böyleydi, o vilayete özgü koruyucu ilahi güç olarak hangi tanrılar kabul ediliyorsa ona göre bu hayvanlara ya hürmet gösteriliyor ya da kayıtsız kalınıyordu.

      Ameres’e göre, sadece üst düzey rahiplerin vakıf olduğu bu bilgi daha geniş kitlelere yayılmalıydı; bunlara cahil köylü ve işçilerin dahil edilmemesinin şu an için doğru olduğunu da belirterek Mısır’ın bütün eğitimli ve kültürlü sınıflarına ibadet ettikleri tanrıların gerçek dünyasını ve dinlerinin en derin gerçeklerini anlatmak gerektiğini düşünüyordu. Sürecin adım adım işlenmesi gerektiğini, sırra hâkim olanların çevresinin yavaş yavaş genişletilmesinin elzem olduğunu da pekâlâ kabul ediyordu. Fakat önerileri meslektaşları tarafından şaşkınlık ve korkuyla karşılanıyordu. Üst düzey rahipler dışında başkalarının dinin derin gizemlerine vakıf olmasına izin vermenin feci sonuçları beraberinde getireceğini ileri sürüyorlardı.

      Her şeyden önce bu, rahipliğe duyulan bütün saygı ve hürmeti derinden sarsar, sahip oldukları otorite ellerinden alınırdı. Tapınaklar terk edilir, şu an tanrılara duydukları sarsılmaz inancı yitiren insanlar çok geçmeden dinlerinden tümüyle vazgeçerlerdi. “Dünya üzerinde Mısırlılar kadar ahlaklı, gözü tok, mutlu ve kolay yönetilebilen başka bir halk yoktur,” diye başlıyordu rahipler, “onların tüm inancını yok edip hepsini bir şüphe ve bilinmezlik denizine sürüklerseniz ne yaparlar? Bunca zamandır rehberleri, öğretmenleri olan ve onların akıllarının almayacağı bir bilgi ve irfana sahip olduğuna inandıkları insanlara artık saygı duymazlar. Bizi onları kandırmakla suçlar, şuursuz bir öfkeyle hem tanrıları hem de rahipleri yok ederler. Böyle bir şeyi düşünmek bile tüyler ürpertici.”

      Ameres ikna olmasa da daha fazla diretmemişti. Meslektaşlarının konuyla ilgili ortaya koyduğu görüşlerdeki gerçeklik payının gayet farkındaydı; insanların binlerce yıldır rahiplerin öncülüğünde aslında tanrı olmayan tanrılara taptıklarını öğrenmelerinin ardından muhtemelen dehşet verici sonuçların geleceğini de biliyordu, ayrıca insanların toplu olarak aydınlanmasından doğabilecek kötülüğün bu bilgiden elde edebilecekleri her türlü faydanın önüne geçebileceğini de anlıyordu. Meslektaşlarının da dediği gibi sistem gayet iyi işliyordu, insanların aslında sonsuz bir Tanrı’nın özelliklerini temsil eden hayali varlıklara gerçek ilahi güçler olarak tapmalarının onlara aslen bir zararı olduğu söylenemezdi. Zaten diğer rahiplerin desteği olmadan tek başına hiçbir şey yapamazdı. Yalnızca üst düzey rahipliğin genel onayıyla sırra hâkim olanların çevresi genişletilebilirdi, kendi başına atılacağı herhangi bir girişim gözden düşüp belki de ölümüne yol açmaktan başka bir işe yaramazdı. Bu yüzden sadece en üst düzey rahiplerden oluşan konseye fikirlerini açtıktan sonra Ameres sessizliğini korudu ve kendi halinde yaşamaya devam etti.

      Artık aydınlanmış olsa da kurban törenlerine başkanlık edip tanrılara hizmet etmek için tapınakta görev alırken yanlış bir şey yapmadığının farkındaydı. Ameres bu törenlerde hayvan kafalı putlara değil, temsil ettikleri niteliklere ibadet ediyordu. Mihraba adaklarını sunan cahil halka acıyordu ama taptıkları ilahi gücün gerçek olmadığını öğrenmelerinin onlara fayda sağlamaktan çok mutluluklarını paramparça edeceğini düşünüyordu. Karısı ve kızının tapınak törenlerinde rahibelere katılmasına izin veriyordu ve dinin derin gizemleriyle ilgili bilgilerin yayılmasının bu bilgiye erişenlerin hepsini mutlu etmeyeceğini savunanların haklı çıkacağını içten içe biliyordu. Kendisi bile karısı ve kızına tapınaktaki tüm dini hizmetlerin var olmayan tanrılara adandığını, besledikleri kutsal hayvanların hiçbir şekilde diğer hayvanlardan daha kutsal olmadığını, bu hayvanlarda sadece bilinmeyen Tanrı’nın özelliklerinin bir tür gölgesinin bulunduğunu söyleyerek akıllarını karıştırmaktan çekinirdi.

      Büyük oğlunun da kendisinin bu kadar düşünüp önemsediği sorunlarla uğraşacak bir kişiliğinin olmadığını görüyordu. Törenleri bilinçli ve düzgün bir şekilde yönetiyordu. Yüksek rahipliğe katılmasının ardından kralın danışmanlarından biri olduğunda saygın bir konuma gelecekti. Sağduyu sahibiydi ama zerre hayal gücü yoktu. Dinin bilinmeyen gizemlerini öğrenmek aklını ufacık da olsa karıştırmazdı, aydınlanmış insanların bütün halk üzerinde yürüttüğü bu korkunç aldatmacanın hiç haklı ve doğru bir tarafının olmadığını aklından bir an için bile olsa geçirmezdi.

      Fakat Ameres, Chebron’un tamamen farklı bir kişiliği olduğunu görebiliyordu. Chebron çok zekiydi, her türlü bilgiye karşı büyük açlık duyuyordu; bir yandan da babasının bir konuya farklı açılardan yaklaşıp kendi adına fikir edinme alışkanlığını da paylaşıyordu. Ameres’in oğlunun çalışmalarını bizzat denetlemesi, kendi fikriyle hareket etmeyi ve çalışmalarında ilerlemeden önce her kural ve ilkenin doğruluğunu test etmeyi öğretmesi sayesinde Chebron’un düşünme yetisi bir hayli gelişmişti. Bununla birlikte Ameres, halkı karanlık ve yanılgı içinde bırakmanın doğru hatta faydalı olduğu konusunda zihnini meşgul eden şüphelerin çok daha güçlü bir şekilde Chebron’un da zihnini kurcaladığının farkındaydı.

      Bu yüzden delikanlının rahipliğin en üst aşamasına kadar bütün basamakları tamamlamasının gerekli olmadığına, bunun yerine devlet görevleri için yeterli seviyeye eriştikten sonra herhangi bir önemli devlet makamına yönelmesi gerektiğine karar verdi.

      V

      Aşağı Mısır’da

      “Bir yolculuğa çıkıyorum,” dedi Ameres oğluna çiftlikten döndükten birkaç gün sonra. “Seni de yanımda götüreceğim Chebron, Goşen’deki arazimize yapılan yeni kanalın yapım sürecini denetleyeceğim. İşin başında duran görevlinin bent kapakları açıldığında kanalın tam olarak çalışıp çalışmayacağına dair kuşkuları var, korkarım yükselti ölçülerinde bir hata yapılmış olabilir. Sana işin teorisini zaten öğretmiştim, şimdi de pratiğinde biraz deneyim kazanman iyi olur, Nil taşkınlarının kurak toprağa taşınması için yapılan çalışmalar ülkemizdeki en yararlı ve onurlu iş.”

      “Teşekkürler baba. Ben de çok isterim,” dedi Chebron sevinçle çünkü daha önce hiç Teb’in güneyinden öteye gitmemişti. “Peki Amuba da bizimle gelebilir mi?”

      “Evet, ben de onu götürmeyi düşünüyordum,” dedi başrahip. “Jethro da gelebilir, bana eşlik etmiş olur. Bana СКАЧАТЬ