Название: Ali Akbaş Armağanı
Автор: Анонимный автор
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6981-43-0
isbn:
Dağları kaplayan süt buharıdır
Yapayalnız kalmış kuğulu Göygöl
Ağlayan göz gibi buğulu Göygöl
Uzar kıyısında bir sarı kamış
Kendini seyreder sularda yaz kış
Şimal küleğiyle kar geliyor, kar
Sunamı tufandan koruyun dağlar.
Bu ölümsüz mısraları okudukça Yetik Ozan’ı ve onun “Atmaca Uçurumu” kitabını hatırlıyorum. O da zamanında Ali Akbaş gibi Türk Dünyası problemlerini şiirlerine yansıtıyor ve o yerlerin lehçesinden bazı kelimeleri de mısralarında aynen koruyordu. Eğer örnek aldığımız mısralara bakılırsa kullanılan “şimal” ve “külek” sözcüklerinin Anadolu Türkçesinde pek kullanılmadığını görürüz. Buradan yola çıkarak şairin neden “kuzey” yerine “şimal”, “rüzgâr” yerine “külek“ kelimelerini kullandığını anlıyoruz. Çünkü Azerbaycan’da “Şimal küleği” denildiğinde Rusya’dan gelecek bir bela kastediliyordu.
Aslında bakıldığında Ali Akbaş’ın şiirleri nerdeyse arı peteğine benziyor, peteklerde bir tane bile olsun, boş yüksüye rastlamak mümkün değil. Ali Akbaş da sanki her mısra ve hatta her söze özel bir anlam vermeyi, okuyucusunu simgelerle sınava çekmeyi başarıyor:
Mesnevi okuyup geçtik Gence’den
İçime bir sızı düştü inceden
Elveda bağlarda üzüm derenler
Üzümü unutup hüzün derenler
Elveda adını unutan şehir
Elveda akmayı unutan nehir
Ata yadigârı Gence elveda
Dalına kuruyan gonca elveda.
Ali Akbaş o yerlerden geçtiğinde Nizamileri, Mehsetileri büyüten, onlara adından ad veren Gence şehrinin adı değiştirilmiş, Gence adı unutturulmuştu. İşte o nedenle üzüm derenler “hüzün deriyordu” ve Ali Akbaş, o nedenle “adını unutan şehre”, “akmayı unutan nehre” “dalında kuruyan goncaya” ağıtla karışık bir veda ediyor, el sallıyordu.
“Kim diyor bir ömrün destanı bitir
Çay taşır, sel gider, sahiller kalır.
Adiler yıllara koşulup yitir,
Zamandan zamana dâhiler kalır…”
Sadece Göygöl şiiri bile, Ali Akbaş manalar şairi olduğunu söylemeye yeter. Manalar ebedi olduğu için Ali Akbaş da ebediyet şairidir.
TÜRK ŞİİRİNİN GÜNÜMÜZDEKİ YÜZ AKI
Dr. Mehmet GÜNEŞ
O; 4 Eylül 1942’de Maraş’ın Elbistan İlçesi’nin Maraba (Çatova) Köyü’n-de dünyaya gelmiş, ilkokulu köyünde, ortaokulu Elbistan’da, liseyi Maraş’ta okumuş, daha lisedeyken okulun açtığı marş yarışmasında birincilik kazanan şiiri “Maraş Lisesi Marşı” olarak bestelenmiş, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olmuş; ülkemizin çok çeşitli liselerinde edebiyat öğretmenliği ve Gazi Eğitim Enstitüsünde müdür yardımcılığı yapmış Kıble yürekli, “Gül” gönüllü, Hilâl bakışlı, turkuaz düşünceli ve Türk Dünyası’na sevdâlı bir güzel insandır.
“Kalemlerle ararız bilgi definesini
Tatmışız çalışmanın zevkini hevesini
Yakında bulacağız bu yolun zirvesini
Engizek Yaylasından çiçekler deriyoruz.
Çınlarken ufuklarda gençlerinin gür sesi
Adını duysun her yer yaşa Maraş Lisesi
Her sınıfın uğurlu birer mabet köşesi
Seni yükselteceğiz sana söz veriyoruz”3
O; 1979-1982 yılları arasında Film Radyo ve Televizyonla Eğitim Merkezi’nde program yazarlığı yaptıktan sonra araştırma görevlisi olarak Hacettepe Üniversitesi’ne geçmiş, 1985’te “Yapalak ve Ekinözü Ağızları” adlı teziyle yüksek lisansını tamamlamış, 1982 yılından îtibâren Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde Türk Dili Okutmanı olarak çalışmış, 1996’da emekli olduktan sonra 1999-2000 öğretim yılında Kazakistan Ahmet Yesevî Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak vazife almış, lise yıllarından günümüze kadar şiirle, kâğıtla ve kalemle ünsiyetini bir an bile koparmamış olan Türk edebiyatının seksen yıllık bir ulu çınarıdır.
O; “Kız Evi Naz Evi” isimli piyesi 1969 yılında İstanbul Radyosu tarafından radyo programına uyarlanan; muhteşem el yazısı gibi çok güzel karakalem resimler yapan; Divan, Doğuş Edebiyat ve Kanat dergilerinin yayınlanmasında öncülük eden; Ötüken, Töre, Hisar, Türk Edebiyatı, Türk Yurdu, Kardaş Edebiyatlar, Erguvan, Dolunay başta olmak üzere kitapların dışında kalan bâzı şiirleri de çok değişik dergilerde yayınlanan ve hâlen Kardeş Kalemler Dergisi’nin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini büyük bir titizlikle sürdüren, Türkiye’nin yaşayan en önemli şairlerinden birisidir.
O; “Masal Çağı”4, “Kuş Sofrası”5, “Eylüle Beste”6, “Turna Göçü”7, “Erenler Dîvânında”8 isimli beş şiir kitabı yayımlanan, 2018 yılında bunlar “Bütün Şiirleri”9 ismiyle bir araya toplanan ve “Gökte Ay Portakaldır”10 adlı bir masal kitabı da bulunan; Türkiye Yazarlar Birliği’nin “1991 Yılı Çocuk Edebiyatı Dalında Yılın Şâiri Ödülü”nü alan, 1993’te Kazakistan’ın başkenti Almatı’da gerçekleştirilen II. Türk Dünyası Şiir Şöleni’nde “Mağcan Cumabayulı Ödülü”ne lâyık görülen, Kosova’da yayınlanan Türkçem Çocuk Dergisi tarafından “2004 Yılı Şiir Ödülü” verilen, 2005’te İtalya’nın Venedik kentinde düzenlenen 57. Şiir Bianeli’nde ve 2007 yılında 20. Moskova Kitap Fuarında Türkiye’yi temsil eden, 2019’da “Selçuklu Vakfı Edebiyat Ödülü”ne, 2020’de Gönüllerde Birlik Vakfı “Muhsin Yazıcıoğlu Edebiyat Ödülü”ne ve 2022 yılında Türk Edebiyat Vakfı tarafından da “Yaşayan Dede Korkut Ödülü”ne lâyık görülen Türk şiirinin günümüzdeki yüz akıdır
O, edebiyat hocası olmasının verdiği dil hâkimiyetiyle Türkçenin bütün inceliklerini bilen; günümüz Türk şiiri içinde yeni bir ses, yeni bir nefes, yeni bir renk, yeni bir âhenk ve yeni bir mihenk olan; şiire mükemmeliyet hassasiyetiyle yaklaşan, şiirin teknik ve estetik yönüne önem veren, şiiri ciddî bir iş olarak gören, uykusuz gecelerini şiire hasreden, güçlü şâirliğini, СКАЧАТЬ
3
Ali Akbaş,
4
Ali Akbaş, Ocak Yayınları, Ankara, 1983.
5
Ali Akbaş, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1991; Kuş Sofrası, 2000 yılında Mariya Leontiç tarafından Makedonca’ya çevrilmiştir.
6
Ali Akbaş, Bengü Yayınları, Ankara, 2011.
7
Ali Akbaş, Bengü Yayınları, Ankara, 2011.
8
Ali Akbaş, Bengü Yayınları, Ankara, 2011.
9
Ali Akbaş, Bengü Yayınları, Ankara, 2015.
10
Ali Akbaş, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1991.