Ali Akbaş Armağanı. Анонимный автор
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ali Akbaş Armağanı - Анонимный автор страница 20

Название: Ali Akbaş Armağanı

Автор: Анонимный автор

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6981-43-0

isbn:

СКАЧАТЬ bu toprakların sahip olduğu medenî ve tarihî müktesebâtı, Anadolu insanın gönlündeki duygu birikimini, inanç değerlerini, kültürel zenginliklerini, köye ve köy hayatına dâir her türlü folklorik özellikleri, siyâsî ve sosyal temaları, geçmişe ve çocukluk dönemine yönelik özlemlerini şiirlerinde çok çarpıcı dizelerle dile getirmiştir. O; “makarr-ı ulemâ” ve “makarr-ı şuâra” olan “Şiirin Başkenti”nde yetişmiş; kelâmı “laf” olmaktan çıkartıp “güzel söz”e dönüştürmüş, duygu ve düşüncelerimizi farklı bir idrâk ve ifâde gücüyle buluşturmuş, kelimelerle hayâl ülkesinin esrârengiz ufuklarını tasvir ederken söz ipliğine mânâ incileri dizmiş ve şiiri; hayâtın teri, hayâtı da şiirin sermâyesi olarak görmüş olan -kelimenin kâmil mânâsıyla- ‘Maraşlı bir güzel adam’dır.

      O; şiirlerinde doğup büyüdüğü toprakları, köyünü, Elbistan’ı, Ceyhan’ı, Şar Dağı’nı, Maraş’ı anlatmayı da ihmâl etmemiş ve “Bakıra Övgü” şiirinde güneşin Maraş ufuklarına doğuşunu çok edebî bir üslupla şöyle dile getirmiştir:

      “Daha gün doğmadan uyanır Maraş

      Uyanır da mor dağlara yaslanır

      Ela gözlü bir Selçuk şehzâdesi

      Bir kumru hu husu ve ezan sesi

      Ökkeş sabah sabah bakır dövüyor

      Bir bakır sinide güneş doğuyor

      Çekiş sesleriyle, alın teriyle

      Küçük dükkânlara rahmet yağıyor.18

      O; basit gibi görünen, fakat çok güçlü bir şiir nefesini gerektiren, billûr duruluğundaki yalın güzellikleri yakalayıp ifâde edebilen, kudemânın târifiyle “sehl-i mümtenî” denilen ve Yunus Emre’ de ifâdesi bulan bu iddialı yalınlığı ve yumuşaklığı günümüz şâirleri arasında en güzel kullananlardan birisi olup, içindeki hikemî sesin dip dalgalarını muazzam bir biçimde mısrâlaştıran, az ama öz yazan, zarif, nâif şiirlere imzâ atan; düşlerini, hayâllerini, ideâllerini dizelerine yansıtan, aralarına çok güzel mecazlar sıralayan, “Kendi gönül çocuğuna şiirler yazan ve yazdıran”19; “Kutlu Taş”, “Göygöl”, “Kazak Mezarlığı”, Ana Şehir”, “Öksüz Yurt” gibi pek çok şiiri “gönlümüze dar gelen” hudutların çok ötelerine ulaşan, sesi Türkiye’nin sınırlarını aşıp medeniyet kültürümüzün hükümrân olduğu üç kıtaya yayılan, Turan illerine dâir çok fazla şiir yazan ve “gavim gardaş”ın kanayan her yarasını şiir ile sarmaya çalışan ‘Türk Dünyası Şâiri’dir:

      “Kerkük bir öbek kar, çöl ortasında

      Ah anamız ağlar el ortasında

      Sağır mısın sağır mısın Ankara

      Öldük güpegündüz yol ortasında

. .

      Deryâda yüzen Kıbrıs

      Bağrı kan sızan Kıbrıs

      Hangimizin derdi çok

      Ben Kerkük’em sen Kıbrıs20

      “Tuna altın, Tuna gümüş

      Savaşırken yere düşmüş

      Bir hanın saat kordonu

      Gün vurur da öğle sonu

      Baştan ayağa kan akar21

      O; şiir pergelinin merkez ucunu Anadolu’ya koymuş, diğer tarafıyla da Türk Dünyası’nı ve gönül coğrafyamızı kucaklamış; Kırım’dan Kazan’a, Aral’dan Çanakkale’ye, Bağdat’tan Kudüs’e, Türkistan’dan Kerkük’e, Altaylardan Tuna’ya, Göygöl’den Bosna’ya, Hazar’dan Harput’a, Erzurum’dan Maraş’a, Söğüt’ten Elbistan’a kadar kelimeleri göklere uçurarak ses bayrağımızı dalgalandırdığı gibi; Azerbaycan Türkü Ahmed Cevat’tan Bahtiyar Vahapzâde’ye, Özbek Türk’ü Çolpan’dan Tatar Türklerinin millî şâiri Tukay’a, Kazak Türk’ü Kasım Amancolov’dan, Saha Türkü Oyunskiy’e , Şehriyâr’dan Cengiz Dağcı’ya, Necdet Koçak’tan Erol Güngör’e, Serdengeçti’ye kadar turkuaz nakışlı şiirler yazmış ve darası alınmış kelimelerle, cümlesine gönül dolusu selâm göndermiştir:

      “Hazar kıyısında bir gönül eri,

      Göklere uçurmuş kelimeleri

      Kimi laçin olmuş, kimi güvercin

      Düşmüşler yolara ürkek tedirgin

      Nâmeler bağlamış ayaklarına

      Mesajlar yollamış düne, yarına

      İçlenmiş, içlenmiş denize dalmış

      Denizden bir kucak mavilik almış

      Boyamış kuşların kanatlarını

      Yazmış üzerine beratlarını

      Kartal gibi Kaf Dağı’ndan aşırmış

      “Erzurum’un Gediği”ne düşürmüş” 22

      O, güzel sanatların; insan rûhunun tecellilerinin bir tezâhürü olması hasebiyle, evrensel olduğuna inananlardandır. “Allah güzeldir, güzelliği sever23 hâdis-i şerifi mûcibince, güzel sanatların “Esmâ”dan insana yansıdığına îman edenlerdendir. Güzel sanatların, edebiyatın ve şiirin; Türk kültürü içinde çok önemli bir yeri bulunduğu için; dünya Türklüğünün birlik ve beraberliğini temin edecek olan en önemli unsurlardan birisinin de, güzel sanatların ve edebiyatın ortak paydasında Türk Dünyasının bir araya gelmesi gerektiğini düşünenlerdendir. Bu sebeple şiirlerinde bahar bekleyen düşlerimizi dizelere dökmüş ve “Dilde, fikirde, işte birlik” ülküsünü goncaya durdurmak için mısrâlarıyla zihinlere ve gönüllere rengârenk sevgi çiçekleri fidelemiştir.

      O; îmânın derûnî veçhesini oluşturan; takvâda derinleşilmesi, nefsin terbiye edilerek insan-ı kâmil olma istikametinde mesâfe kat edilmesi, kalbin maddî ve mânevî kirlerden arındırılması prensiplerini “bire bir eğitim” temelinde gerçekleştiren ve “İlâhî aşkla yaşanan bir hayat tarzı” olan tasavvufun derûnî iklimini, bu toprakların Türkleşmesini ve İslâmlaşmasını “Erenler Dîvânında” isimli şiirinde muhteşem dizelerle anlatmıştır. O; Efendi Barutçu’ya ithâf ettiği bu uzun ve mânâ yüklü şiirinde “gökyüzünü çadır, güneşi tuğ” bilerek gönül fethine çıkan, her gittikleri yerde karanlıkları aydınlığa tebdîl etmek için nice mânevî kandiller yakan, yetmiş iki millete aynı gözle bakan, irfan ateşinde şekillenen muhabbet nefesiyle gönüllere giren, Muhammedî bir sevdânın ruh enginliğine erişen, fütüvvet ahlâkını ve irfan geleneğimizin efsunkâr güzelliklerini her gittikleri yerlerde en güzel bir biçimde temsil eden ve “Kolonizatör Türk DervişleriСКАЧАТЬ



<p>18</p>

Ali Akbaş, Erenler Dîvânında, Bakıra Övgü, 56

<p>19</p>

Dr. Mustafa Tatçı, Ali Akbaş’ın Şiir Dünyasında Çocuk

<p>20</p>

Ali Akbaş, Erenler Dîvânında, Kerkük Üstüne, 101

<p>21</p>

Ali Akbaş, Erenler Dîvânında, Tuna, 102

<p>22</p>

Ali Akbaş, Erenler Dîvânında, Yankı, 46

<p>23</p>

Müslim, Sahih-i Müslim, Îman, I, 93