Название: Ali Akbaş Armağanı
Автор: Анонимный автор
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6981-43-0
isbn:
O, 1960’lı yıllarda “ekmek dâvâsı” için mâişet gurbetine çıkıp, Avrupa’ya giden Türk işçilerinin trajedisini, üniversite öğrencisiyken kaleme aldığı “Göç” şiiriyle; gurbeti, hasreti, anadan, babadan, yârdan yârandan, eşten dosttan, vatandan ayrılığın acısını bir ağıt hâlinde destanlaştırmış, bu derin yaranın kahır dolu, serzeniş dolu, hüzün dolu hazin hikâyesini; dünkü satvetli akıncı ruhuyla, bugünkü perişân hâlimizi karşılaştırarak yürek burkan şu mükemmel mısralarla dile getirmiştir:
“Su serperler ya
Gidenlerin ardından,
Dün askere,
Hind’e Yemen’e…
Bu gün ekmeğe
Yaban ellere…
Dönmezler de ondan;
Yoksa niye serpsinler…
Sirkeci’den tren gider,
Ona binen verem gider.
Biz hep atla geçtik Tuna’dan,
Böyle geçmedik
Avrat uşak,
Biz hiç böyle geçmedik,
Beyler utansın…
Sirkeci’den tren gider
Varım yoğum törem gider
Tuna bizden utanır
Biz Tuna’dan
Yüzüne kapatır ellerini
Aldırma be Tuna’m
Yiğit çıplak doğar anadan
Sirkeci’den tren gider
Erzurumlu Duran gider
Burada ezan var,
Orada çan;
Uyaan!
Uyan!
Uyan!
Sirkeci’den tren gider,
Bir yaldızlı Kur’ân gider…” 15
O, şiirlerinde; doğup büyüdüğü topraklara duyduğu hasreti, çocukluk günlerindeki duygularını, hâtıralarını; mensûbu olmakla iftihâr ettiği Türk milletin asâletini, değer yargılarını, kültürünü ve medeniyet anlayışını, inancını, irfanını şiir diliyle terennüm etmiş, kökleri çok sağlam ve çok güçlü bir şiir geleneğinden beslenerek yepyeni ufuklara yelken açmış ve anamızın ak sütü gibi tertemiz ve berrak bir Türkçeyle şiirler yazmıştır.
“Siz hiç
Kırda bir göze kadar berrak
Ve bir çocuğun gözleri kadar saf ve temiz
Bakabilir misiniz?
Daha kıyamet kopmuyorsa eğer,
Gökler başımıza çökmüyorsa
Onlar sayesindedir.
Onlar
Bize Rabb’in emânetleri
Onlar Bosna’da, Grozni’de
Uganda’da, Somali’de, Bağdat’ta
Fillerin ayakları altında ezilen karıncalar,
Onlar daha açmadan solan goncalardır.
Vakitsiz ölürse çocuklar
Bir yer altı nehri doğar
Anaların toprağa sızan gözyaşlarından
Bir gizli deniz oluşur yavaş yavaş
Ve sonra bir dağ koyağı,
Yâhut bir fay çatlağı bularak
Tekrar çıkarlar apansız
Berrak bir pınar gibi
Köhne dünyamızın herhangi bir yerinden” 16
O; Ahmet Cevat’a ithâf ettiği meşhur “Göygöl” şiirinde, Göygöl’e dair izlenimlerini tarihi ve kültürel arka plânıyla anlatmış, “Gök mavi, göl mavi, her şey semâvî” diyerek bizleri çok başka âlemlere götürmüş, Türk Dünyası’na dâir duygu, düşünce ve hayâllerini sembolik ifâdeler ve şâheser mısrâlarla dile getirmiş ve bir anlamda en güzel şiirine de imzâ atmıştır:
“Bir seher vaktinde vardık Göygöl’e
Burda kızlar gül takıyor kâküle.
Alev alev bir gül attım su yandı
Sunam derin uykusundan uyandı;
Yavaş yavaş araladı perdeyi
Gönlüm göle düşmüş yaban ördeği
Giyip kuşanmaya erinmiş Göygöl
İpekten tüllere bürünmüş Göygöl.
Gök mavi, göl mavi, her şey semâvi
Arşa çıkar Ateşgâh’ın alevi
Burası Kafdağı tezatlar evi
Çıkar her adımda bir masal devi
Dağlar deve olur bulut güvercin
Bir gümüş sakallı keçi olur cin
Yanılıp Göygöl’ü su sanmasınlar
Bismillah demeden yıkanmasınlar
Bir Nevruz sabahı sökerken şafak
Bir şehzâde gelip uyandıracak
Nal sesleri duyacaksın derinden
Öpecek usulca göy gözlerinden
Açma duvağını sır verme ele
Şu fırtına dinsin, yaz gelsin hele
Uyu nâtevanım yaralım uyu
Uyu bahtı kara maralım uyu
Mesnevî okuyup geçtim Gence’den
İçime bir sızı düştü inceden
Elvedâ bağlarda üzüm derenler
Üzümü unutup hüzün derenler
Elvedâ adını unutan şehir
Elvedâ akmayı unutan nehir
Ata yâdigârı Gence elvedâ
Dalında СКАЧАТЬ
15
Ali Akbaş,
16
Ali Akbaş,