İslam Tarihi. Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу İslam Tarihi - Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi страница 23

Название: İslam Tarihi

Автор: Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6865-04-4

isbn:

СКАЧАТЬ asla yağmur yağmayıp sıcaklık 37 dereceden aşağıya düşmez. Bununla beraber yüksek yerlerde hava kuru ve Tihâme’de ise rutubetlidir. Necid’in dahi yüksekliği sebebiyle havası ılıman ve kuru olup gayetle sağlamdır. Asla yağmur görmeyen çöllerde ise hararet derecesi gece vakti bile 38’den aşağı inmeyip öğle vakti 43’ten yüksek olur. Hicaz’da Yemen kadar yağmur yağmıyorsa da havası ılımanca olup özellikle Taif tarafında ve Medine-i Münevvere’de kışın kar yağdığı da olur. Hicaz’ın Tihâme’si de Yemen’inki kadar sıcak değildir. Geniş çöllerin içinden geçen rüzgâr Arap Yarımadası’nda gayet sıcak ve boğucu olup ‘Sam’ ve ‘Semum’ ismiyle bilinir. Bu rüzgâr Yemen’e doğudan, Umman’a batıdan, Bağdat’a güneyden, velhasıl çöl tarafından gelen yağmurların vücuda getirmiş olduğu yeşilliği kurutarak ortalığı çöle çevirir.

      f. Mahsulleri, Hayvanları ve Servet Kaynakları: Arap Yarımadası sanıldığı kadar mahsulsüz olmayıp birinci derecede Yemen’de ve ikinci derecede dahi Umman ile Hicaz ve Necid’de çok çeşitli ve kıymetli mahsulleri vardır. Hurma, Arap Yarımadası’nın genel ve en birinci mahsulü olup bu mübarek meyvenin pek çok türü yetişir ve çöllerde deve sütü ile beraber Arapların biricik geçim kaynağıdır. Buğday, arpa, devre denen bir tür darı, susam, mercimek, bakla, fasulye, mısır buğdayı ve diğer hububat da Arap Yarımadası’nın pek çok tarafında yetiştiği gibi pek çok yerde tütün de bol bol yetişir. Yemen’de kahvenin en âlâ cinsi yetiştiği gibi, çivit, pamuk, sarı ve kırmızı boyamaya mahsus, bazı bitkiler de yetişir. Tıpta kullanılan sinameki, vaktaihindi ve demirhindi gibi bazı nebatlar ile ‘kat’ denilen ve çiğnenmesi haşiş [esrar] gibi bir tesiri meydana getiren bir tür küçük ağaç ile Arap zamkını veren ağaçlar ve bazı baharat, Arap Yarımadası’nın pek çok bölgesinde bulunur. Umman tarafında fazla miktarda pamuk yetiştirilir. Hicaz’ın kınası meşhurdur. Şekerkamışı da Arap Yarımadası’nın temel mahsulleri arasındadır.

      Meyvelere gelince: Hurmadan başka nar, ayva, incir, badem, şeftali, zerdali, ceviz, karadut, elma, armut, erik, muz, hünnap, portakal, limon, turunç, mandalina ve diğer meyvelerin birçok türü, yerin hâline ve özelliğine göre, Arap Yarımadası’nın çoğu tarafında yetişir. Bağlar da çok olup pek lezzetli üzüm olur ve Yemen’de çok kaliteli şarap yapılır. Kavun ve karpuz da bahçelerde yetiştirilip pek büyük olur.

      Sebzeyle ilgili olarak da hindiba, enginar, bamya, mülhiye, kereviz, pazı, havuç, domates, patlıcan, pırasa, lahana, kabak, karnıbahar, turp, soğan, sarımsak vs. yetiştirilir. Yemen’de ziraat pek iyi işlenip halk fevkalade çalışkandır. Yağmur mevsimlerinde suyu depolayıp kuraklık zamanlarında kullanmak için ‘berke’ dedikleri birtakım setler ve havuzlar yaparak araziyi sulamak konusunda büyük dikkat ve becerileri vardır. Umman’da da böyle setler ve havuzlar çoktur. Bazı yerlerde de bahçe ve tarlalarını sulamak için pek derin kuyulardan su çekerler.

      Arap Yarımadası’nda anılmaya değer ormanlar olmayıp dağların çoğu taşlık ve çıplaktır. Ağaçlar, başlıca yukarıda sayılan meyvelerin ağaçlarından ibaret olup seyrek olarak bazı ılgın, ardıç, nebık (yaban kirazı), yabani zeytin ve yabani yasemin ağaçları da bulunur. Yağmur mevsiminde ortalık yeşil otlarla örtülüp hayli otlaklar ortaya çıkarsa da çok geçmeden Semum rüzgârı bunları kurutur. Sulak yerlerinde birkaç çeşit uzun kamış yetişir ve Araplar bundan hasır imal ederler ve içerden evlerinin duvarlarını kaplarlar. Tihâme’de kamıştan yapılmış evler de vardır.

      Evcil hayvanları birinci derecede at ile deve olup devenin asıl vatanı ve menşei Arap Yarımadası olduğu gibi, atlarının cinsi de meşhur olup dünyanın en güzel atları bu kıtada çıkar. Develerin en çoğu ve en iyileri Necid’de bulunup birçok çeşide ayrılmıştır. Umman’da gayet hızlı hareket eden hecin develeri yetiştirilir. Arap Yarımadası’nın güney sahilleri taraflarında da bazı iyi cins develer bulunur. Atların da en güzelleri Necid’de olup bu kıymetli hayvana her mevsimde otlak bulmak için Şammar ve Anze gibi bazı aşiretler Fırat ve Dicle vadilerine ve yarımadanın en yukarı taraflarına kadar yayılmışlardır. Şammar, Anze ve Müntefik aşiretlerinin soylu at ve kısrakları onar bin civarında olup Necid’de bulunanları da on binden aşağı değildir. Arap Yarımadası’nın diğer taraflarında ise daha az miktardadır. Arapların bundan başka evcil hayvanları koyun, keçi, eşek, sığır ve katır ile köpek, kedi vesaireden ibarettir. Vahşi hayvanlar arasında en başta çöllerin hükümdarı makamında olan arslan zikre değer olup kaplan, sırtlan, kurt, domuz, çakal, geyik, tilki, maymun cinsleri dahi çoktur. Haşeratının en külliyetlisi ve en zararlısı çekirge olup Hicaz tarafında ‘lâdiğ’ denilen zehiri gayet tesirli bir çeşit örümcek de bulunur.

screen_123_52_15

      Arap Yarımadası’nın arazisi çeşitli madenlere sahip topraklardan meydana gelmiş olup, çok eski zamanlarda da Yemen altın madenleriyle ve genel olarak Arap Yarımadası kıymetli taşlarıyla meşhur idiyse de şimdi, yalnız Umman tarafında bazı gümüşlü kükürt ve kurşun madenleri görülmüştür; bakır madeni de ahali tarafından çıkarılmaktadır. Mekke-i Mükerreme’nin civarında da bazı kükürt madeni damarları görülmüştür. Seyyahlar, şimdiye kadar öyle külliyetli ve kıymetli madenler görememişlerse de bu geniş kıtanın pek az yeri ve pek yüzeysel şekilde bilim tarafından keşfedilmiş ve araştırılabilmiştir. Kızıldeniz’de ve özellikle Yemen kıyılarında hayli tuzlalar bulunup çok miktarda tuz çıktığı gibi, o civardaki adalarda pek çok bağa [deniz kaplumbağası kabuğu] ve inci çıkar. Basra Körfezi’ndeki Bahreyn Adası ile o bölgedeki adaların ve sahillerin incisi ise meşhurdur.”29

      2. Araplar

      Araplar Sami milletleri adıyla meşhur olan kavimlerden oluşan büyük bir kola mensupturlar. Arapların bu kola dâhil olan İsrailoğulları, Keldaniler, Nebatiler, Asuriler, Süryanilerle gerek “seçkin ve üstün vasıflar” ve gerekse dil yönüyle benzerlikleri vardır.

      Tevrat’ın rivayetleri üzerine kurulmuş olan eski ilmi ensal [nesiller ilmi], insanlığın mevcut olan kavimlerini, düzenli silsilelerle Hazreti Nuh’un üç oğluna bağlar. Basit tarihî olayların bile doğru bir şekilde kaydedilemediği zamanlarda, nesillerin bu şekilde düzgün bir şekilde kaydı ve hele insanlık toplumunu Irak yöresine özgü bir şekilde düşünerek kavimleri ve gerekse her türlü medeniyeti oraya bağlamak, bugün artık bilimin eleştirmeye bile lüzum görmediği israiliyattandır [Yahudilere ait kitaplardaki yalan yanlış bilgiler, uydurmalar vs.].

      Dünyanın hangi noktasının ilk insanlığa beşik olduğu tarihsel olarak bilinmemektedir. Burası malum olmadığı gibi insanlığın özel ırklara ve bu ırkların çeşitli kavimlere ne zaman ve ne şekilde ayrıldığı da malum değildir.

      Pek fazla merak çekici olan bu bilinmezlikleri halletmek için ilmü’l-arz [jeoloji] ve eski ilmü’l ensal [nesiller ilmi] âlimleri mevcut olan bilgilerden bir sonuç çıkarmak suretiyle bazı tahminlerde bulunmuşlardır. Bu tahminlerin en akla uygun olanlarına göre insanlığın beşiği, bir vakit Asya ile bitişik olan Avustralya yahut Hint veyahut yine bir vakitler Asya’ya ve Avrupa’ya bitişik olan Afrika’dır.

      Fakat dediğimiz gibi bunlar hep tahminlerden ibaret kalıp hakikat, geçmişin bilinmeyen derinliklerinde gömülüdür. Tarih devirleri başladığı zamanlar “Sami kavimleri” adı altında toplanan kavimlerin İran hududundan Akdeniz sahiline ve güneyde Yemen’e kadar olan yerlere yayıldığı görülür. Bunlardan Araplar Ceziretü’l-Arap (Arap Yarımadası) denilen ülke ile bunun kuzey СКАЧАТЬ



<p>29</p>

Şemseddin Sami, “Kamusu’l – A’lam”, İstanbul, 1316, III, 1806-1810)