İslam Tarihi. Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу İslam Tarihi - Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi страница 20

Название: İslam Tarihi

Автор: Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6865-04-4

isbn:

СКАЧАТЬ sihir ve büyüsü altına düşmesine dayandırıyor.

      Böyle bir zan ve iddia, bir fen ve ilim adamını tebessüme mecbur edecek kadar bayağı ve çocukçadır. Fakat basit akıl sahibi kimselerin ve aynı inanca bağlı olanların hoşuna gidiyor. Bu derece ilme ve fenne aykırı, akla uygun olmayan fikirler ileri süren bir adamın, bütün söz ve hükümlerinin bu türlü esaslardan oluşacağı ve bundan dolayı aynı kıymete sahip olacağı herkesin kabul edeceği şeylerden iken birçokları bu fikirlere ehemmiyet vermek tuhaflığını gösteriyor.

      Yahudilere göre Hristiyanlık bir tür dinden ayrılmadır. En insaflı şüpheciler, Müslümanlığın ancak Araplara mahsus bir din olduğunu itiraf ederler. Şu hâlde inancı bakımından bir Yahudi dahi İslam’ı tarafsızca değerlendiremezse de Yahudilerden İslam aleyhinde kalem oynatanlar çok görülmez.

      İkinci sınıf aşırı inkârcılar, hangisi olursa olsun bütün dinlerin düşmanları olup onlara göre hangi din olursa olsun hepsi ilerlemeye engeldir, insana ait aptallığı devam ettirmeye yarar, hayalî ve kuruntu olan şeylere hakikat ve kutsiyet rengi verir. Velhasıl din, akla ve bilime aykırıdır, insanlığın çocukluk asırlarının bir hediyesidir.

      Bu iddialarda hakikat var mıdır? Hakikaten bilim ile din, birbiriyle uzlaştırılması mümkün olmayan şeyler midir? Asla! Önce şurasını belirtelim ki bilim ile dinin konu ve zeminleri başka başka şeylerdir. Bilim, hadiselerin sebeplerinden ve kanunlarından bahseder. Bilim bu zeminde kaldıkça mutlak hâkimdir. Fakat bu zeminden çıktığı takdirde hiçbir önemi ve hâkimiyeti kalmaz. Hakiki ilim ve fen adamları burasını pek güzel bildikleri için hiçbir vakit bilimi, hikmet yani felsefe ve din alanlarına sokmazlar. Fakat çoğu yarım bilim adamı ve bir kısmı bilim adamı olmaktan ziyade varsayıma inanan filozof adamlar, bilimin yalnız hadiselere tatbikinde bir anlam ifade eden prensiplerin bütün meratib-i vücuda [varlık mertebelerine] ve nihayet vacibü’l-vücut’a [varlığı kendiliğinden gerekli olan Allah’a] tatbik etmek sevdasında bulunuyorlar.

      2. Dozy ve Benzerlerinin Fikirlerinin Özeti

      Bir İslam tarihi yazmış olan Dozy, bunlardan biridir. Onun ve benzerlerinin fikirleri şu şekilde kısaca anlatılabilir:

      1. Bilimsel kanunlardan başka bir kanun, hadiseler zincirinin üstünde incelenmesi mümkün olan bir şey yoktur.

      2. Aksi iddiada bulunanlar ya aldanıyorlar veya aldatıyorlar.

      3. Harikalar ve tabiatüstü şeyler bir zan ve hayalden ibarettir.

      4. Bundan dolayı dinler, insan yapısı olan alelade bir “bilgiler manzumesi”dir.

      5. O hâlde bir din ile bir tarihî olay arasında sebep ve gaye bakımından bir fark yoktur.

      6. Bundan dolayı dinde sembol, işaret, kutsiyet gibi özelliklerle anlamlandırılarak ifade edilen şeyler, bilim diline tercüme edilerek bilimin kanunları ve kuralları ile ifade edilmelidir.

      7. Dinlerden biri olan “İslam dini” hakkında da aynı şekilde muamele olunması [davranılması] lazımdır.

      Bu iddiaların hiçbirisi herkesçe kabul edilebilecek şeylerden değildir. Bununla beraber İslam dininde “akıl ve bilim” dışında hiçbir şey bulunmadığından onun bu kaidelerle incelenmesine de razı olabiliriz.

      Fakat bir şartla: Tarihi imkânsız bırakacak yarım hükümlü zanlardan, olayları çarpıtmak ve değiştirmekten yahut da inanç durumuna göre ve belirli bir maksada yararlı kılmak sevdasından kaçınmak şartıyla.

      3. Tarihi İmkânsız ve Ruhsuz Bırakan Yarım Hükümlü Zanlar

      Bu şartlara riayet edilmezse değil İslam tarihi, hiçbir tarihi yazmak mümkün değildir. Bu şartları kendinde taşımayarak yazılan bir esere “bilim ve felsefe” bakımından hiçbir kıymet verilemez. Böyle bir eser baştan başa “bir şeyi yine kendi şehadetiyle ispat etmeye kalkışma işlerinden ibaret” olur. İşte Dozy’nin İslam’ın esasına ait olarak yazdıkları hep bu şekildedir. Gerçi eserin metnindeki değişiklikleri, iftira ve isnatları, yerleri geldikçe reddeceksek de iddiamızı ispat için burada şekil bakımından küçük ve netice bakımından büyük bir örnek verelim:

      Dozy’nin tarihinin 32. sayfasında şu sözler yazılıdır:

      “Muhammed (s.a.v.) altı yaşında olduğu hâlde pek asabi mizaçlı ve pek hararetli bir kadın olduğu anlaşılan annesi Amine’yi kaybetti.”

      Bu satırların yarısı doğru, yarısı yalandır. Dozy, Peygamber Efendimiz’in annesinin “pek asabi mizaçlı ve pek hararetli bir kadın” olduğunu nereden biliyor? Bunu nerede görmüş? Bu hükümleri nereden çıkarıyor?

      Hiç! Hatta bu hiçliği “olduğu anlaşılan” gibi kaçamaklı bir cümle ile itiraf ediyor.

      Dozy, tarihinin tespit ettiği ve kaydettiği şeylerden herhangi birisi işine gelmezse ya çıkarıp attığı yahut da çarpıtarak ve değiştirdiği hâlde hiçbir tarihte olmayan bir şeyi “anlaşılan” izafetiyle hayalinden çıkarıp ilave ediyor. Sebep?

      Okuyucularımızın bir kısmı, Dozy tarafından böyle bir yalanın niye uydurulduğuna akıl erdiremezler. Peygamber Efendimiz’in annesinin asabi veya lenfavi [lenfatik], hararetsiz veya hararetli oluşu ile koca İslam dini arasında bir yakınlık göremezler. Fakat aldanırlar. Dozy’nin bir tarihi hakikate, yani “Peygamberin kendisi altı yaşında iken annesinin vefatına”, bir de “bu annenin asabi ve hararetli oluşu” gibi keyfî ve şahsi kanaatinin öngördüğü bir cümle ilave etmesi, ileride öne süreceği başka bir yalana bilimsel bir şekil vermek, bilim ve hakikat namına okuyucularını kandırıp yanıltmak içindir. Gerçekten de Dozy, vahyin alelade bir “adalî histeriye” ve Cenab-ı Nebi’nin peygamberliğinin bir tür hastalıktan ibaret olduğunu iddia edecek. Bu iddiayı bir kat daha haklı gösterebilmek için “sinir hastalığına müptela olan Cenâb-ı Nebi’nin annesinin de asabi mizaçlı ve hararetli bir kadın olduğunu” ileri sürüyor. Ta ki bu hastalığın varlığı “irsiyet” denilen bilimsel kurallarla da sabit olsun!

      Demek ki Dozy, bu meselede bilime ve namusa aykırı üç harekette bulunuyor:

      Birincisi, hiçbir tarihî şehadete dayandırmış olmayarak alelade bir zan ve bir yalan.

      İkincisi, bizzat tecrübe edip incelemediği, bu sebeple de şekillerinin ve arızalarının hakikatinden habersiz bulunduğu bir hadiseyi sanki kesin imiş gibi ortaya atmaktan ibaret diğer bir yalan. Fakat bu defa tarihî bir vaka ve bir şehadetin çarpıtılmasından ibaret olan yalan.

      Üçüncüsü, bir zannı akla yatkın ve meşru göstermek, herkesi aldatmak için yalan uydurmaya tenezzül.

      İşte Dozy’nin tarihi, genellikle böyle yalanlar ve çarpıtmalarla doludur. Yalan söylemek ve saçmalamak Dozy’nin hakkı olabilir. Fakat bu saçmalıklarda bilimsel bir kıymet ve bir hakikat görmeye kalkışmak, özür kabul etmez saçmalıklardandır.

      4. Olayları Çarpıtarak Kendi Ekol ve Maksadına Yararlı Kılma İlleti

      Birisi kalksa da “Ben dinlerdeki kutsiyete, dinlerde bulunan hususlara inanmam!” dese biz ona karşı hiçbir hiddet ve infial hissetmeyiz. Başka bir kimse “Ben maddecilik ekolüne mensubum, bu СКАЧАТЬ