Yaban Gülü. Güzide Sabri
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Yaban Gülü - Güzide Sabri страница 6

Название: Yaban Gülü

Автор: Güzide Sabri

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 9786057605597

isbn:

СКАЧАТЬ sonra bahçe üstündeki salonda toplandılar. İki saatlik istirahat, yolcuların yorgunluğunu biraz almıştı. Hanımefendi pek mültefit37 bir tavırla, misafirleriyle meşgul görünüyor, kalbi zevcinin hatırasıyla dolu halde mütemadiyen kayınbiraderini izaza38 çalışıyordu.

      Leyla, zarif ve sade tuvaletiyle piyanonun yanına çekilmiş, Feridun ise onun biraz yakınında oturmuştu. Genç kız gözlerini salonun boş bir köşesine çevirmiş, biraz dalgın görünüyordu. Feridun artık ne amca ne de yengesiyle meşgul oluyordu. Leyla’nın en ufak bir hareketi bile ruhuna sevda serpiyordu. Yavaş yavaş onunla konuşmaya başladı. “Bu gece kadar mesut olduğumu hiç hatırlamıyorum,” dedi, “meğer hayatın böyle sevimli anları da oluyormuş.”

      Leyla’nın yüzü tatlı bir kızıllık içinde kaldı. Uzun kirpiklerini önüne doğru çevirdi. Sesinde ruhundan akseden bir titreyiş vardı. “Evet,” dedi. “Uzun bir ayrılıktan sonraki kavuşmanın verdiği saadet elbet pek neşeli, efendim.”

      Bakışlarını Rahmi Bey’e doğru kaldırarak “Zannederim kendileri de ayni hisle mütehassistirler,” 39 diye ilave etti.

      Feridun, Leyla’nın bu gafletine tatlı ve manidar bir tebessümle mukabele etmişti. Bu aralık Rahmi Bey salonun bir tarafına çekilmiş olan bu iki vücuda40 doğru bakarak “Leyla,” dedi, “biraz piyano çalmaz mısın?”

      Hanımefendi onlara doğru dönmüştü. Feridun yalvaran bir tavırla ayağa kalktı. “Yorgun olduğunuz halde lütfunuzu temenniye müsaade buyurursunuz zannederim.”

      Leyla yavaşça “Estağfurullah,” diye cevap vererek endamının bütün incelikleriyle piyanoya doğru yürüdü. Taburenin üzerine oturduktan sonra Feridun’a hitaben “Kusurumu itiraf edeyim,” dedi. “Alafranga maharetim biraz noksandır. Herhalde af buyurulacağına eminim.”

      Leyla’nın beyaz ve ince parmakları fildişi tuşlar üzerinde dolaşmaya başladı.

      Kendi kendine söylenir gibi “Ne çalayım acaba?” diyordu.

      Feridun notaları karıştırırken ilave etti. “Faust,” dedi. Sonra devam etti. “Toska… Bilmem hangisi arzu buyurulur.”

      “Zannedersem Toska ruha daha yüksek hisler verir.”

      “O halde lütfediniz.”

      Leyla, hassas kalbinin bütün rikkatiyle41 çalmaya başladı. Feridun heyecandan sarhoş gibiydi. Hanımefendi bu dakikada pek ciddi görünüyordu. Başını çevirmiş, sakin ve dalgın nazarlarla bakıyordu. Rahmi Bey’de iftihar eden bir baba tavrı vardı. Pakize Hanım ise lakayt ve asabi görünüyordu. Leyla’nın her yerde kendisine galebe etmesinden dolayı garip bir haletiruhiye içinde muazzep oluyordu. Rahmi Bey tatlı ve manidar bir tebessüm ve yavaş bir sesle hanımefendiye “Leyla’yı nasıl buldunuz?” diye sordu.

      Süreyya Hanım döndü, dudaklarında pek gizli bir istihza42 görünüyordu.

      “Çok güzel. İnkâr edilemez.”

      “Yalnız o kadar mı?”

      Hanımefendi bu sefer aşikâr denecek bir istihza ile güldü. “Daha ne bekliyordunuz, efendim?” dedi.

      Pakize Hanım söze atıldı:

      “Beyefendi kendisi gibi herkesin de onu pek yüksek görmesini arzu eder de…”

      Feridun’un annesi Pakize Hanım’ın sözünü keserek “Mamafih fedakârlığınız görülüyor, iyi bir terbiye vermeye çalışmışsınız. Fakat,” dedi. Sonra sözünün alt tarafını unutmuş gibi sustu. Bu bahsi derinleştirmek istemiyordu. Kayınbiraderinin hatırı için bu kadar beğenmek kâfiydi. Yoksa onun için Leyla bir besleme, bir ahretlikten43 başka bir şey değildi ve olamazdı. Oğlunun bile bu gece mütemadiyen onunla meşgul oluşu gurur ve asaletine dokunmuş, gayri ihtiyarı kaşları çatılmıştı.

      Bugünlerde pek büyük tasavvurları, sonsuz emelleri vardı. Artık Feridun’u evlendirmeyi aklına koymuştu. Ölmeden bunu görmek ve minimini torunlarını sevmek istiyordu. İstediği kızı da bulmuştu. Asil ve pek zengin bir ailenin tek kızıydı. Bunu kendi asaletine ve mevkiinin şerefine pek yaraştırıyor, ona gelinim demekle iftihar edebileceğini düşünüyordu.

      Feridun annesinin bu fikrinden haberdar olmadığı için tamamıyla Leyla ile meşgul görünüyor, dünyayı unutmuş gibi coşkun bir halde bulunuyordu. Genç kız piyanonun önünden kalktığı zaman hanımefendi nezaketen bir teşekkür etmek lütfunu esirgememişti.

      Zavallı Leyla bu yarı iltifattan dolayı utanırken, karşıdan olanca hırs ve nefretiyle üzerine yıldırımlar saçan Pakize Hanım’ın o müthiş bakışlarını görememişti.

      İki saat sonra herkes odasına çekilmişti. Konağın içerisi derin bir sessizlik içindeydi. Leyla, yorgun olduğu halde bu gece hiç uyumak istemiyordu. Pencerenin önüne oturmuş, başını eline dayamış, gözleri karanlığın ve sessizliğin derinliklerine dalıp gitmişti. Birtakım karışık hislerin tesiri altında ne düşündüğünü bilemiyordu. Yalnız karanlığın kuytularına gizlenen bir şimşek, iki müthiş göz kendisine bakıyormuş gibi geliyordu. Bu gözlerde bütün hayatını tehdit eden, bütün emellerini söndürmek isteyen bir canavar vahşeti vardı. Bunların bu ezici korkunç bakışları altında titreyen genç kız, birdenbire fırlayarak bu korkunç düşüncelerden kurtulmak için eliyle gözlerini ovuşturdu. Oraya buraya dolaştıktan sonra nihayet aynanın karşısında durdu. Odanın içini ufak bir kandilin sönük, titrek ışığı aydınlatıyordu. Bu yarı aydınlık içinde hayal gibi görünen vücuduna, endamına baktı. Bu halde pek güzel olduğunu gördüğü için dudaklarında hafif bir tebessüm belirmişti. Şimdi hayalinde munis, sevimli bir yüz vardı. Şefkat ve merhametten ziyade aşk ifade eden bir bakış kendisine, korkma, korkma demek istiyordu.

      Bütün ruhu ılık bir hava içinde ısındı. Aşkın beyaz kanatları omuzlarını okşuyordu.

      Genç kız yatağına doğru yürüdü. Ta topuklarına kadar inen altın saçları vücudunu sarmıştı. Şimdi her taraf derin ve esrarlı bir sükût içinde uyuyordu.

      Bu gece Feridun da uyumamıştı. Şimdiye kadar gecelerin bu kadar hülyalı, bu kadar ruhu okşayan bir esrarla dolu olduğunu hiç bilmiyor, bu derece munis, bu kadar ketum bir sırdaş olacaklarınıysa hiç tahayyül etmiyordu.

      Oh! Şimdi bu sükûnet… Bu yalnızlık kendisine ne kadar hoş gelmişti. Pek lezzetsiz bulduğu hayatında birdenbire husule gelen bu değişiklik onu şimdiye kadar hiç görmediği aşk ve saadet güneşinin doğduğu sıcak bir iklime doğru götürüyor, buranın sıcak ve gaşyeden havasıyla hayatının bütün kudretlerinin genişlediğini görüyordu.

      Süreyya Hanım’ın konağındaki misafirlikleri esnasında Rahmi Bey …’deki yalısının tamir ve döşenmesiyle meşgul oldu. Beyrut’tan döneli bir ay olmuştu. Feridun ile Leyla bir aydan beri hemen her gün beraber bulunuyorlar, bu kıymetli ve mukaddes aşklarını henüz kalplerinde СКАЧАТЬ



<p>37</p>

Güler yüz gösteren, hoş davranan.

<p>38</p>

Ağırlama.

<p>39</p>

Duygulanmış, duygulanan.

<p>40</p>

Varlık.

<p>41</p>

İncelik.

<p>42</p>

Gizli ya da ince alay.

<p>43</p>

Besleme kız.