Ali Akbaş Armağanı. Анонимный автор
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ali Akbaş Armağanı - Анонимный автор страница 24

Название: Ali Akbaş Armağanı

Автор: Анонимный автор

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6981-43-0

isbn:

СКАЧАТЬ şiirlerde saklı olduğunu ifade etmek istiyorum.

      ALİ AKBAŞ, ŞİİRİ VE BEN

      Mariya LEONTİÇ

      Her öğrencim kitabı eline alınca ona hayran oldu.

      Bir öğrencim ise şiirleri akşamleyin kızına okurmuş.

      Petar adlı yeğenim ise ilköğretimdeyken ben bilmeden

      Kuş Sofrası’ndan birkaç şiir ezberlemişti

      Dalay Lama’ya göre: “Memnun olma durumu mutluluğun anahtarıdır. Sağlık, varlık ve yoldaşlarla dostlar mutluluğun üç etkenidir.” Sağlık ve yoldaşlar (büyükbaba, büyükanne, baba, anne, eş, çocuklar, akrabalar) en çok kadere bağlı, varlık bizim emeğimize ve hayat görüşümüze, dostlar ise bizim seçeneğimize. Ben Türkiye’de olan dostlarla kendimi çok zengin hissediyorum. Türkiye dediğim zaman ilk önce Türkiye’de yaşayan dostlarım ve onların aileleri aklıma geliyor. Türkiye’de yaşayan dostlarım arasında şairimiz Ali Akbaş ve onun ailesidir. Her dostluk kendisi için ayrı bir masal olduğuna göre şairimiz Ali Akbaş’la da dostluğum ilginç bir masaldır. Şairimizi ilk önce eserleriyle, ondan sonra şahsen tanıdım. Bu sebeple bu güzel dostluk iki aşamada gelişti.

      Şairimiz Ali Akbaş’ı Şiir Yoluyla Tanıma

      Normal insanlar belki diğer insanları eser aracılığıyla tanımaya mecbur kalmıyorlar fakat biz, çeviriyle uğraşanlar çoğu kez böyle bir durumla karşılaşıyoruz. Türk şairlerinin çoğunu (Nâzım Hikmet, Cahit Külebi, Atilla İlhan, Sezai Karakoç vs.) şahsen tanımadan Makedoncaya çevirdim. Fakat çeviriye başlamadan önce onların şiirlerini defalarca okudum ve hayatları hakkında bilgi edinmeye özen gösterdim. Makedonya’da şairler hakkında sadece temel bilgi edinebildiğim için bu bana şairleri tanımam için yeterli olmuyordu. Böylece ister istemez şairleri şiir yoluyla tanımaya mecbur kalıyordum. Her şiir, şairin kişiliğini, hayat görüşünü, yaşadıklarını, duygularını, hayallerini ve estetik zevkini yansıtır. Şiirlerini çevirdiğim şairlerin hayatı hakkında sonradan yeterli bilgi edindiğimde çoğu kez hayalimde onları doğru “tanıdığımı” anladım. Gözleri görmeyen kişilerin diğer duygularını fazla geliştirmeye mecbur kaldığını biliyoruz. Biz, Türkiye’den ve Türk şairlerinden uzak yaşayan ve çalışan çevirmenler de şairleri tanımadan, görmeden, mısralar arasında okumayı ve hayallerimizi geliştirmeye mecbur kalıyoruz. Doğal olarak onlardan bazılarını tanıma fırsatımız olunca, gerçek şair hayalimizdeki şaire uyuyorsa sevinç büyüktür. Ali Akbaş’ı hem şiir yoluyla hem de onun dostu ve benim öğretmenim ve meslektaşım olan Hüseyin Özbay’ın sohbetlerinden tanıma fırsatım oldu. Bunu Ali Akbaşı’n Kuş Sofrası adlı Türkçe – Makedonca kitabının son sözünde de yazdım: “Eğer Hüseyin Özbay hocam, bir dost ve bir meslektaş olarak hayatıma girmeseydi herhâlde Ali Bey’i ve şiirlerini tanıma fırsatım olmayacaktı…”Hüseyin Özbay, Aziz Kiril ve Metodiy Üniversitesi Blaje Koneski Filoloji Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde çalışıyordu. Derslerinde Türk edebiyatından en güzel örneklerini seçerdi. Bir derste bizlere Ali Akbaş’ın Kuş Sofrası adlı şiir kitabından “Üç Gümüş Tüy” şiirini okudu. Kitaba da şiire de hayran oldum. Bu sebeple şiiri defterime yazdım ve şu kıtaları aylarca okudum:

      Mevsim bahar

      Hava lodos

      Sular sarhoştu

      Kıyıyı dövüyordu dalgalar

      O gün iki kuş

      Bir kumsalda buluştular

          Bir martı

                     Bir kartal

      Ak paktı martı

      Köpükten yaratılmıştı

      Kartal kapkaraydı

      Kayalardan kopmuştu

      Yalçın kayalardan

      Şaşırıp kaldılar

          Bir martı

                     Bir kartal

      Maviydi kıyı

      Kubbeler semaviydi

      Martı güzel,

      Kartal yabaniydi

      Uçtular

      Kubbeler – kemerler arasından

          Bir martı

                     Bir kartal

      Ama bir gurup vakti

      Alev aldı sular

      Kanatları tutuştu kuşların

      Kartal dağlara kaçtı

      Martı denize daldı

      Kumsalda üç tüy kaldı

      Üç gümüş tüy

      Bu böyle bir masaldı

          Bir martı

                     Bir kartal

                     (Üç Gümüş Tüy)

      Birkaç ay sonra Hüseyin Bey Türkiye’ye gitti ve Ali Akbaş’tan bana Kuş Sofrası adlı şiir kitabını armağan olarak getirdi. Şair şahsen tanımadığı bir genç hanıma çok güzel bir armağan göndermişti. Bu kitabı defalarca okudum ve bir gün şiir çevirisine başladım. Şiirleri tam benim sevdiğim gibi lirikti. Her şiirinden ahenk, renk ve koku yayılıyordu. Aynı yılda, 1998’de, sıcak bir ağustos gününde Hüseyin Bey telefonla seslendi ve Ali Bey’in şiir çevirilerini getirmemi rica etti. O gece Ali Akbaş’la tanışacağımı biliyordum.

      Şairimiz Ali Akbaş’ı Şahsen Tanıma

      Ali Akbaş’ı şahsen tanıyana kadar onu şiirleriyle tanımalıydım. Onu şahsen tanıdığımda sanki hayat boyu onu tanıyormuşum gibi kendimi hissettim. Evine gittiğimde ise evine ve ailesine sanki yıllarca misafirliğe gidiyormuşum gibi bir duyguya kapıldım. Şiir yoluyla tanıdığım şair ve gerçek şair uyum içindeydi. Bu intibaı kitapta şöyle anlatmışım: “Nedense bazı insanlarla tanıştığınız zaman kendilerini sanki hayatınız boyunca tanımışsınız gibi yakın hissediyorsunuz. Ali Bey ise şiirlerinde olduğu gibi sohbetlerinde de ‘ağzından bal akan’ bir şairdir. Birkaç ay önce gönderdiği kitap da yanımdaydı ve ben imzalamasını rica ettim. Ali Bey, o dört ağustos gecesinde “Kuş Sofrası”nın ilk sayfasına en güzel ithaflardan birisini yazmıştı: “Nesil ve medeniyet farkına rağmen ruh akrabam olan Mariya Hanım kızıma en iyi dileklerimle, teşekkürlerimle.” Fakat nedense onunla konuşurken bu nesil ve medeniyet farkını hiç hissetmiyorsunuz, sanki bir anda ortalıktan kayboluyorlar.” O gece Ali Bey’in şiirleri ve o şiirlerin çevirisi hakkında konuştuk. Ali Bey, Hüseyin Bey’in misafiriydi ve Makedonya’ya ilk defa geliyordu. Bu dönemde şiir çevirisi üzerinde çalışarak onu tanıma ve danışma fırsatım oldu. O, Türkiye’ye döndükten sonra Kuş Sofrası’nda bulunan şiirlerin çevirisine devam ettim. Bir yıl yoğun çalıştıktan sonra şiir çevirilerim tamamlandı. Kitap son hâlini alana kadar Ali Akbaş’la birçok danışma yaptım. Kitap tamamlanınca ben de kendime inanamıyordum. Kitabın her aşaması benim için yoğun, öğreticiydi, farklı anlamı ve önemi vardı. İlk yayın 2000 yılında, ikinci genişletilmiş yayın СКАЧАТЬ