Profesör Challenger’ın Tüm Maceraları. Артур Конан Дойл
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Profesör Challenger’ın Tüm Maceraları - Артур Конан Дойл страница 19

Название: Profesör Challenger’ın Tüm Maceraları

Автор: Артур Конан Дойл

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6865-42-6

isbn:

СКАЧАТЬ katlanmış bir kâğıdı çekip çıkardı. Bunu dikkatle açarak masanın üzerinde düzeltti. Boş bir sayfaydı bu. Kâğıdın arka yüzünü çevirdi. Burası da yazısızdı. Şaşkın bir sessizlik içinde birbirimize bakakalmışken Profesör Summerlee’nin attığı alaycı kahkahanın ahenksiz gürültüsü sessizliği bozdu.

      “İşte açık itirafı!” diye bağırdı. “Daha ne istiyorsunuz ki adamın kendisi de bir şarlatan olduğunu itiraf etmiş oluyor. Şimdi yapmamız gereken şey, eve geri dönmek ve bu adamın nasıl utanmaz bir sahtekâr olduğunu rapor etmek!”

      “Görünmez mürekkep!” diye öneride bulundum.

      “Zannetmem.” dedi Lord Roxton, kâğıdı ışığa tutarak. “Hayır, delikanlı-adamım, kendini kandırmanın gereği yok. Bu kâğıdın üzerine hiçbir şey yazılmadığına dair kefil olurum ben.”

      “Gelebilir miyim?” diye bir ses gürledi verandadan.

      Basık bir figürün gölgesi, bir tutam güneş ışığının önüne set çekmişti şimdi. Bu ses!.. Bu canavar gibi geniş omuzlar!.. Hepimiz şaşkınlıktan nutkumuz tutulmuş bir hâlde ayağa fırlarken, Challenger, renkli kurdeleli, yuvarlak, çocuksu şapkasıyla, ceketinin ceplerindeki elleriyle ve zarif ayakkabılarıyla, önümüzdeki açık alana doğru yürüyordu. Orada başını arkaya atarak, Asurlularınki gibi fiyakalı sakalıyla, düşük göz kapaklarının bildik küstahlığıyla ve tahammülsüz gözleriyle, altın gibi bir parıltının ortasında durdu.

      “Korkarım ki birkaç dakika geciktim.” dedi saatini çıkararak. “İtiraf etmeliyim ki bu zarfı size verirken onu hiç açmamanızı ummuştum. Çünkü vakit gelmeden size ulaşmaya kesinkes kararlıydım. Bu talihsiz gecikmeyi beceriksiz bir kaptanla mütecaviz bir kıyı şeridine bağlayabiliriz. Korkarım ki bu gecikme, meslektaşım Summerlee’ye, saygısızca küfür etmek için iyi bir fırsat verdi.”

      “Söylemem gerekir ki ortaya çıkışınız bizi oldukça rahatlattı efendim.” dedi Lord John, sesinde hafif haşin bir havayla. “Yoksa görevimiz zamansız bir biçimde sona ermiş gibi gözüküyordu. Hâlâ neden bu işi böyle olağanüstü bir şekilde planladığınızı anlayabilmiş değilim.”

      Cevaplamak yerine içeri giren Profesör Challenger, benimle ve Lord John’la el sıkışıp Summerlee’nin önünde özenli bir küstahlıkla eğildikten sonra, ağırlığı altında gıcırdayıp sallanan hasır bir sandalyeye çöktü.

      “Yolculuğunuz için her şey hazır mı?” diye sordu.

      “Yarın başlayabiliriz.”

      “O hâlde başlıyorsunuz demektir. Benim paha biçilmez rehberliğimin avantajına sahip olduğunuza göre, artık yön bulmak için haritaya ihtiyacınız yok. Ta ilk baştan beri araştırmanıza başkanlık yapmaya kesin kararlıydım. Sizin de kabul edeceğiniz gibi, en detaylı haritalar bile zekâmın ve tavsiyelerimin yanında değersiz kalacaktır. Oynadığım bu ufak zarf oyununa gelince, eğer bütün niyetimi açıklamış olsaydım, sizin yolculuğuma karşı olan görüşlerinizle mücadele etmek zorunda kalacaktım.”

      “Benimle değil, efendim!” diye patladı Summerlee ateşli ateşli. “Atlantik’te başka bir gemi olduğu sürece tabii.”

      Challenger eliyle “haydi oradan” der gibi bir işaret yaptıktan sonra, “Eminim ki sağduyuyla değerlendirdiğin zaman haklılığımı destekleyeceksin ve kendi başıma hareket ederek, tam en gerekli olduğu anda ortaya çıkmamın daha iyi olduğunu anlayacaksın.” dedi. “Bu özel an da gelmiş durumda. Emin ellerdesin artık. Varış noktasına ulaşmakta başarısızlığa uğramayacaksınız. Şu andan itibaren bu gezinin başkanlığını ben üstleniyorum ve yarın sabah erkenden yola koyulabilmemiz için gerekli tüm hazırlıklarınızı tamamlamanızı istemek durumundayım. Benim vaktim değerlidir, tabii biraz daha düşük seviyede de olsa aynı şey sizin için de söylenebilir. Bu yüzden, görmek için geldiğiniz şeyleri görene dek, olabildiğince çabuk hareket etmemizi öneriyorum.”

      Lord John Roxton, bizi nehir boyunca taşıyacak Esmeralda adlı büyük bir istimbot kiraladı. Yaz ve kış boyu, büyük bir dalgalanma olmadan, sıcaklığın 24 ila 32 derece aralığında kalması dolayısıyla, iklim açısından, yolculuğa ne zaman başlayacağımızın pek bir önemi kalmıyordu. Buna karşın, nem oranının yüksekliği apayrı bir konuydu; aralık ayından mayıs ayına kadarki dönem, yağmur dönemidir ve bu zaman zarfında nehir yavaş yavaş yükselerek sonunda en alçak seviyesinin neredeyse 12 metre daha üstüne çıkar. Kıyıları sel altına alan nehir, muazzam geniş alanlara yayılıp buralarda göller oluşturur ve yerlilerin Gapo diye adlandırdığı, çoğunlukla yürünemeyecek derecede bataklık, salla ulaşım için ise çok sığ olan çok geniş bir bölge meydana getirir. Haziranda sular tekrar çekilir ve ekim ile kasım arasında en düşük seviyeye iner. Bu açıdan bizim yolculuğumuz kurak mevsime denk geliyordu ve bu mevsimde de büyük nehir ve kolları, aşağı yukarı normal seyrediyordu.

      Nehirde akıntı çok hafifti; bir milde 20 santimden fazla değildi. Hâkim rüzgâr güneydoğudan estiği için, kendini akıntıya bırakan gemiler kolaylıkla Peru sınırına kadar aralıksız yol alabilirlerdi. Dolayısıyla yolculuk için bundan daha elverişli bir nehir olamazdı. Şahane donanımı sayesinde nehirdeki uyuşuk akıntıdan pek etkilenmeyen Esmerelda ile sanki durgun bir gölde ilerlermişçesine uzun bir yol katetmiştik. Üç gün boyunca kuzeybatı yönünde ilerlediğimiz nehrin ağzı, bin mil uzaklaştığımız bu bölümde bile hâlâ öylesine kocamandı ki ortasından ufka doğru bakıldığında kıyılar basit birer gölge gibi gözüküyordu. Manaos’tan ayrıldıktan dört gün sonra, ağızda, ana koldan biraz daha dar olan bir yan kola saptık. Bundan sonra hızla daha çok darlaşan nehirde iki gün daha ilerledik ve sonunda bir yerli köyüne ulaştık. Profesör Challenger, burada karaya çıkmamızda ve Esmeralda’nın geri gönderilmesinde ısrar ediyordu. Söylediğine göre, nehir az daha ileride çağlayanlar hâlinde uçurumlara dökülmeye başlayacak ve Esmeralda’yı kullanmak imkânsızlaşacaktı. Ayrıca şu andan itibaren ulaşmaya çabaladığımız, bilinmeyen ülkenin kapısına da yaklaşmakta olduğumuzu özellikle belirterek, bu konuda ne kadar az insana güvenirsek bizim için o kadar iyi olacağını da savunmaktaydı. Bu nedenle yolculuğumuzun ne yöne doğru olduğunu açığa çıkaracak hiçbir kesin ipucunu, ne basına ne de sözlü olarak açıklamayacağımıza dair her birimize şeref sözü de verdirtmişti. Hizmetçilerin hepsi aynı şekilde mutlak yemin etmişlerdi. Bu yüzden hikâyemin kalan kısmında muğlak olmak zorundayım ve okurları ikaz etmeliyim ki birbiriyle ilişkili yerler hakkında vereceğim haritalar ve diyagramlar, her ne kadar doğru olsalar da yönler dikkatlice ve kasten karıştırıldığı için, sözü edilen bölgeye ulaşmak amacıyla hiçbir şekilde rehber olarak kullanılamaz. Profesör Challenger’ın tüm bu gizlilik için gerekçeleri haklı veya haksız olabilir ancak bizim bunları kabul etmekten başka çaremiz yoktu, çünkü aksi hâlde bize rehberlik yapmak için şartlarını yeniden gözden geçirmektense tüm yolculuktan çekilmeye hazırdı.

      Esmeralda’ya veda ederek dış dünyayla son bağlantımızı kopardığımızda tarih ağustosun ikisiydi. Bu tarihten sonra geçen dört gün içinde, yerlilerden iki büyük kano edinmiştik. Bunlar öyle hafif bir maddeden yapılmıştı ki (bambu bir iskelet üzerine kaplı deri), herhangi bir engelin etrafından kolaylıkla taşıyabilirdik onları. Kanolara tüm eşyalarımızı yükledikten sonra, yolculuk boyunca yardım etmeleri için yanımıza iki yerli daha aldık. Anladığım kadarıyla bunlar -adları Ataca ve İpetu’ydu- Profesör Challenger’a önceki СКАЧАТЬ