Название: Profesör Challenger’ın Tüm Maceraları
Автор: Артур Конан Дойл
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6865-42-6
isbn:
“Yedek, belki de…”
“Yüzün bana yabancı gelmemişti zaten. Bak şu işe, Richmond’a karşı o atağı yaptığında ben de oradaydım; bütün sezon boyunca gördüğüm en iyi koşulardan biriydi. Elimden geldiğince hiçbir ragbi maçını kaçırmamaya çalışırım çünkü bu, elimizde kalan en erkekçe oyun. Pekâlâ, buraya seni sadece spor konuşmak için çağırmadım. Şimdi işimizi halletmeye bakalım. İşte gemiler burada, ‘Times’ın birinci sayfasında. Gelecek hafta çarşamba günü Para’ya yola çıkacak kabinli bir gemi var; eğer profesörle işinizi halledebilirseniz ben bununla yola çıkalım derim, ne dersin? Tamam, çok iyi, ben ayarlamayı yaparım. Üst baş için ne yapacaksın?”
“Gazetem onun icabına bakar.”
“Nişancılığın nasıl?”
“Ortalama bir gönüllü ordu askerininki kadar.”
“Aman Tanrı’m, o kadar kötü ha? Siz delikanlılar böyle şeyleri öğrenmeyi hep en son düşünürsünüz. Kovanı korumaya gelince iğnesiz arılar gibisiniz hepiniz. Günün birinde birisi çıkıp da balı aşırmaya kalkarsa fena hâlde şapa oturacaksınız. Ama Güney Amerika’da silahı düzgün tutmaya ihtiyacın olacak çünkü eğer dostumuz profesör yalan söylemiyorsa veya tırlatmadıysa buraya geri dönmeden önce çok garip şeylerle karşılaşabiliriz. Ne tür bir silahın var?”
Meşe bir dolabın başına gelerek kapılarını açtığında, bir kilise orgunun boruları gibi pırıldayan bir dizi silah namlusu gözüme çarpmıştı.
“Bir bakalım, sana kendi cephanemden ne ayarlayabilirim.” dedi.
Güzelim tüfekleri teker teker eline alarak ardı sıra şak şuk sesleriyle açıp kapattıktan sonra, sanki bir annenin yavrularını okşaması gibi bir hassasiyetle onları tekrar rafa yerleştiriyordu.
“Bu bir Bland 577 express.” dedi, “Bununla şuradaki kocaoğlanı devirdim.”
Yukarıya, beyaz gergedana baktı.
“On metre daha yaklaşsaydı, ben onun koleksiyonuna dâhil olacaktım.’
‘Konik kurşunun ucunda asılı duruyor tek şansı,
Ki adildir onun da güçsüzün avantajı olması.’
Umarım Gordon’ı duymuşsundur; atın, silahın ve her ikisini de kullanmasını bilen erkeklerin şairidir. Bak, işte bu, işe yarar bir alet: 470 teleskopik görüş, çift ejektör, üç yüz elli metreye kadar yatay vuruş. Bu, üç sene önce Perulu köle tüccarlarına karşı kullandığım tüfek. O bölgelerde ‘Tanrı’nın Kamçısı’ diye tanınırdım -eğer söylemem gerekirse- ama bunu kitaplarda bulamazsın. Öyle zamanlar olur ki delikanlı, insan hakları ve adalet için savaşmamız gerekir her birimizin, yoksa kendini hiçbir zaman temiz hissedemezsin. İşte bu yüzden kendi küçük savaşımı başlattım. Kendim ilan ettim, kendim sürdürdüm ve kendim sona erdirdim. Buradaki her çentik, bir köle katili için; iyi bir dizi, ha? Şu büyük olanı Pedro Lopez içindi, hepsinin en azılısıydı, Putomayo Nehri’nin arka bölümünde hakladım onu. Evet, işte bu idare eder seni.”
Kahverengi ve gümüş renkte güzel bir tüfek çıkarttı:
“Dipçiği iyi kauçuklanmış, keskin görüşlü, kelepçesi beş fişekli. Hayatını teslim edebilirsin buna.”
Silahı bana uzatarak meşe dolabın kapısını kapattı.
“Aklıma gelmişken…” diye devam etti koltuğuna dönerken. “Şu Profesör Challenger hakkında ne biliyorsun?”
“Bugüne dek onu hiç görmemiştim.”
“Ben de! Işin komik yanı, ikimizin de hiç tanımadığımız bir adamdan aldığımız direktiflerle yola çıkacak olmamız. Küstah bir kuşa benziyor. Bilim adamı dostları da ondan pek hoşlanmıyorlar üstelik. Sen bu işe nasıl ilgi duymaya başladın?”
Ona kısaca sabahleyin başımdan geçenleri anlatım. Büyük bir dikkatle dinledi beni. Sonra bir Güney Amerika haritası çıkararak masanın üzerine yaydı.
“Sana söylediği her bir kelimenin doğru olduğuna inanıyorum.” dedi ciddiyetle. “Ve eğer böyle diyorsam bir bildiğim var demektir. Güney Amerika’ya âşığım ve bence Darien’den Fuego’ya kadar bu gezegende bulunan en müthiş, en zengin, en harikulade yerdir. İnsanlar daha burayı tanımıyor ve ne olabileceğini de henüz bilmiyor. Bir uçtan diğer uca katettim burayı ve sana anlattığım köle tüccarlarıyla olan savaşım sırasında iki kurak mevsim geçirdim tam o bölgede. Yani oradayken de buna benzer hikâyeler duymuştum; yerlilerin geleneksel hikâyeleri filandı ama bu hikâyelerin bir dayanağı vardır mutlaka. Bu toprakları ne kadar tanırsan delikanlı, burada her şeyin mümkün olabileceğine o kadar inanırdın. Her şeyin! Yerlilerin yolculuk ettiği birkaç dar su kanalı var ve bunun dışındaki yerler tamamen bilinmedik alan. İşte bak şimdi, şurada, Matto Grande’de -purosunu haritanın bir bölümü üzerinde gezdirdi- veya şurada üç bölgenin kesiştiği yerde, hiçbir şey beni şaşırtmazdı. O adamın bu akşam söylediği gibi, neredeyse Avrupa Kıtası kadar bir ormanlık alana, 50.000 millik su kanalları yayılmış bu bölgede. Sen ve ben, birbirimizden İskoçya ve Konstantinopdis kadar uzaktayken, hâlâ aynı Brezilya Ormanı’nın içinde olabiliriz. İnsanlar, bu labirentin içinde kâh orada kâh burada yollar, geçitler açıp durmuştur. Düşünsene, nehir buralarda neredeyse 40 metre yükselmekte ve ülkenin yarısı geçit vermez bataklıklarla kaplı. Neden buralarda yeni ve olağanüstü bir şey olmasın? Ve onu bulan neden biz olmayalım? Üstelik…” diye ekledi acayip, zayıf suratında keyifli bir ışıltıyla, “Her kilometre, macera ve risk demektir burada. Artık eskimiş bir golf topu gibiyim; üzerimdeki beyaz boya aşınıp döküleli çok oldu. Hayat bana darbe indirebilir ama iz bırakamaz. Fakat avcılık riski yok mu delikanlı, işte o, hayatın tadı tuzudur. Tekrar bunu yaşamaksa hayatın ta kendisi! Hepimiz artık fazla rahata alışmaya başladık. Sen yeter ki bana uçsuz bucaksız alanları göster ve elimde bir silahla bulmaya değecek bir şeyler olsun. Savaşı, engelli koşuyu, uçakları denedim ama şu ıstakoz yemeği hayaline benzeyen canavarları avlamak yok mu, işte o bambaşka bir şey!”
Bu olasılığın keyfiyle kendi kendine güldü.
Belki de bu yeni tanıştığım kişi üzerinde biraz fazlaca durdum ancak uzun bir zaman beraber olacağımız için onu mümkün olduğunca ilk gördüğümdeki gibi antika karakteriyle, konuşurken ve düşünürken sergilediği tuhaf, küçük ilginçliklerle, hilelerle tasvir etmeye çalıştım. Sonunda ondan ancak bir randevum olduğu için ayrılabildim. Onu kırmızı parlaklığın ortasında, koltuğuna oturmuş, en sevdiği СКАЧАТЬ