Название: Kırgızca Türkçe Deyimler Sözlüğü
Автор: Анонимный автор
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6981-35-5
isbn:
akılı çolok (АКЫЛЫ ЧОЛОК) [aklı çolak] bk. çolok akıl.
akılı tunuk (АКЫЛЫ ТУНУК) [aklı duru] Zihni açık, berrak, aklı başında.
akılın tap- (АКЫЛЫН ТАП-) [aklını bulmak] 1. Çareyi bulmak, yolunu bulmak: “Oşonu üç balasına bölüp beriştin akılın tappadı.” -TÜ. (Onu üç çocuğuna bölüştürmenin yolunu bulamadı.) 2. Cezalandırmak, gününü göstermek: “Atanın malın küttürböy / Akılıñdı tabarmın.” -ET1. (Babanın malını güttürmeyerek / Gününü göstereceğim.)
akılına kel- (АКЫЛЫНА КЕЛ-) [aklına gelmek] Aklı başına gelmek; aklını başına toplamak. “Tentigen cetim Ötönün bizdin uuldan emnesi artık? Akılıña kel, balam.” -CA. (Avare yetim Ötö’nün bizim oğlandan neyi fazla? Aklı başına topla, çocuğum.)
akılınan az- (АКЫЛЫНАН АЗ-) [aklından azmak] Aklını kaçırmak, delirmek: “Аt kötörböy cöö bаskаn / Аybаtın körgön аdаmdаr / Аkılınаn çın аzgаn.” -SО. (At taşıyamayıp yaya gezmiş / Heybetini gören insanlar / Akıllarını yitirmiş.)
akır zaman (АКЫР ЗАМАН) [ahir zaman] Bela, zor durum, facia: “Akır zaman başıma sala turgan bolduñ go.” -SO. (Başımı belaya sokacaktın ya.)
akıretke cönö- (АКЫРЕТКЕ ЖӨНӨ-) [ahirete yol almak] Rahmete kavuşmak. “Akıretke cönördö aytkan eken atakem Er Manas sizdi izde dep!” -SO. (Ahirete giderken söylemişti babacığım, Er Manas’ı izle diye!)
akıretke ket- (АКЫРЕТКЕ КЕТ-) [ahirete gitmek] Ölmek, ahirete gitmek.
akısın cedir- (АКЫСЫН ЖЕДИР-) [hakkını yedirmek] Hakkını yedirmek.
akidey asıl- (АКИДЕЙ АСЫЛ-) [kireç gibi yapışmak] Kene gibi yapışmak. “Köröör zamat akidey asıldım.” -OC. (Görür görmez kene gibi yapıştım.)
akka moynun sun- (АККА МОЙНУН СУН-) [Hakka boynunu sunmak] 1. Ölmek, vefat etmek, Hakka yürümek. 2. İslamiyeti kabul etmek, Müslüman olmak, Allah’a inanmak.
ak-karanı acırat- (АК-КАРАНЫ АЖЫРАТ-) [ak karayı ayırmak] İyi ile kötüyü birbirinden ayırt etmek.
ak-karanı ayır- (АК-КАРАНЫ АЙЫР-) [ak karayı ayırmak] bk. ak-karanı acırat-.
ak-karanı ılga- (АК-КАРАНЫ ЫЛГА-) [ak karayı ayıklamak] bk. ak-karanı acırat-.
ak-karanı taanı- (АК-КАРАНЫ ТААНЫ -) [ak karayı tanımak] bk. ak-karanı acırat-.
akma kulak (АКМА КУЛАК) [delik kulak] 1. Unutkan. 2. Kulağına söz girmeyen.
akmak kıl- (АКМАК КЫЛ-) [ahmak etmek] Rezil etmek, alay etmek.
aksaktın sabırına kara- (АКСАКТЫН САБЫРЫНА КАРA-) [aksağın sabrına bakmak] Sabırlı ol, herkesin gücü yeter mi, herkes yapabilir mi, herkes için uygun mu ona bak: “Аksаktın sabırına kаrа, ооrunun tаmırınа kаrа.” -ML. (Aksağın ayağına, hastanın damarına bak. / Herkesi imkânına göre değerlendir.)
akta bol- (АКТА БОЛ-) [enenmiş olmak] Çok fazla bekletilmekten eskimek.
akta kişi (АКТА КИШИ) [enenmiş kişi] Kısır, çocuğu olmayan kişi.
aktan kara taanı- (АКТАН КАРА ТААНЫ-) [ak ile karayı tanımak] Okuma yazmayı öğrenmek.
aktı kara kıl- (АКТЫ КАРА КЫЛ-) [akı kara yapmak] Gerçeği yalan gibi göstermek.
aktı-köktü ayt- (АКТЫ-КӨКТҮ АЙТ-) [ağı göğü söylemek] İleri geri konuşmak. “Kaçagan koylorgo cete albay küyükköndör, aktı-köktü aytıp sögüngöndör, kabarçıktap kapa bolgondor da bar.” -UA.(Kaçan koyunlara yetişemeyerek nefes nefese kalanlar, ileri geri konuşup sövüşenler, kabarıp darılanlar da var.)
al monçoktoy (АЛ МОНЧОКТОЙ) [al boncuk gibi] Boncuk gibi, çok güzel, çok sevimli. “Al monçoktoy kızınan ayrılıp, kan kakşap kalıştı.” -OA. (Çok güzel kızından ayrılıp yüreği yandı.)
al peyil (АЛ ПЕЙИЛ) [al niyet] Alçakgönüllü, mütevazı.
ala bakan (АЛА БАКАН) [ala sırık] esk. Askı vazifesini gören budaklı sırık: “Kоnоk ‘bıştı’ dеsе, аlа bаkаndаgı еt bışаt.” -ML. (Misafir “Pişti!” derse sırıkta asılı olan et bile pişer.)
ala baş (АЛА БАШ) [ala baş] Bir oyun adı.
ala buurul (АЛА БУУРУЛ) [ala buurul] Çakırkeyf.
ala buurul may çaç- (АЛА БУУРУЛ МАЙ ЧАЧ-) [ala kır yağ saçmak] Kışın zayıflayan hayvanlar, baharda otlayıp semirmeye başlamak: “Аlа buurul mаy çаçıp / Ооnаp kulаn оñgоndо…” -SO. (Hayvan biraz yağlanıp, kulun ağnayıp doyunca…)
ala caydan (АЛА ЖАЙДАН) [ala yazdan] Yazın başlangıcından.
ala caylay (АЛА ЖАЙЛАЙ) [ala yaz boyunca] Yazın başlangıcında.
ala caz (АЛА ЖАЗ) [ala bahar] İlkbaharın başlangıcı, ilk yaz.
ala cazdan (АЛА ЖАЗДАН) [ala bahardan] İlkbaharın başlangıcından: “Ala cazdan cer ayday baştayt.” (İlkbaharın başlangıcından tarla sürmeye başlayacak.)
ala cip kırk- (АЛА ЖИП КЫРК-) [ala ip kırkmak] Alıcı kuşlar avlarını birkaç kez arka arkaya yakalayamadığında bu olayın devam etmemesi için ritüel yaparak renkli iplikleri kesmek.
ala cipti attaba- (АЛА ЖИПТИ АТТАБА-) [ala ipi atlamamak] Sadakatli olmak, bağlı kalmak, ihanet etmemek: “Eñ negizgizsi özümdün ayalımdın astında ala cipti attagan cokmun.” -BM. (En önemlisi nikâhlı eşime ihanet etmedim.)
ala çokul (АЛА ЧОКУЛ) [ala seyrek] Aynı olmayan, alacalı bulacalı: “Küzdüktün kee bir ceri cakşı emes, ala çokul bolup kalıptır.” -LC. (Güzlük СКАЧАТЬ