Kırgızca Türkçe Deyimler Sözlüğü. Анонимный автор
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kırgızca Türkçe Deyimler Sözlüğü - Анонимный автор страница 3

Название: Kırgızca Türkçe Deyimler Sözlüğü

Автор: Анонимный автор

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6981-35-5

isbn:

СКАЧАТЬ cabış- (АЧ КЕНЕДЕЙ ЖАБЫШ-) [aç kene gibi yapışmak] Kene gibi yapışmak: “Aç kenedey cabışasıñar da! Boldu emi.” -ÇA1. (Aç kene gibi yapışıyorsunuz. Yeter artık!)

      aç kıykırık (АЧ КЫЙКЫРЫК) [aç çığlık] bk. aç aykırık, kuu süröön.

      aç köz (АЧ КӨЗ) [aç göz(lü)] Açgözlü, doymak bilmeyen: “Oşon üçün seni aç közsüñ deym.” (Bu sebeple sana açgözlüsün diyorum.)

      aç közdük (АЧ КӨЗДҮК) [aç gözlülük] Açgözlülük: “Birok ötö aç közdüktün keregi cok eken.” -ÇA2. (Ancak, bu kadar açgözlülüğün gereği yokmuş.)

      aç kulaktan tınç kulak (АЧ КУЛАКТАН ТЫНЧ КУЛАК) [aç kulaktansa sakin kulak] Azıcık aşım, ağrısız (kaygısız) başım.

      aç küzöndöy (АЧ КҮЗӨНДӨЙ) [aç gelincik gibi] Beti benzi atmış, mecali tükenmiş.

      aç küzöndöy asıl- (АЧ КҮЗӨНДӨЙ АСЫЛ-) [aç gelincik gibi asılmak] bk. aç kenedey cabış-.

      aç özök (АЧ ӨЗӨК) [aç mide] 1. bk. aç köz. 2. Obur.

      aç tırmak (АЧ ТЫРМАК) [aç tırnaklı] Acımasız, gaddar, taş kalpli.

      açık aytıp, ak süylö- (АЧЫК АЙТЫП, АК СҮЙЛӨ-) [açık söyleyip doğru konuşmak] Açık konuşmak, açıkça söylemek, gerçeği söylemek: “Eçtemeni caşırgan cok, bolgondu bolgondoy açık aytıp ak süylödü.” -AU2. (Hiçbir şeyi gizlemedi, olanı olduğu gibi, açıkça söyledi.)

      açık kol (АЧЫК КОЛ) [açık elli] bk. kolu açık.

      açık ooz (АЧЫК ООЗ) [açık ağızlı] 1. Patavatsız: “Açık oozdun duşmanı köp.” -ML. (Patavatsız kişinin düşmanı çok olur.) 2. Ağzında bakla ıslanmayan: “Açık oozdor talaş-tartışka tüştü; biri bilip aytat, biri ugup alıp, uçurup aytat.” -KA2. (Ağzında bakla ıslanmayanlar tartışmaya başladılar. Biri bildiğini, bir diğeri duyduğu haberi uçurup söyler.)

      açık oozduk (АЧЫК ООЗДУК) [açık ağızlı olma] Boşboğazlık, gevezelik.

      açılış casa- (АЧЫЛЫШ ЖАСА-) [keşif yapmak] Keşfetmek.

      açına aylanıp, toguna tolgon- (АЧЫНА АЙЛАНЫП, ТОГУНА ТОЛГОН-) [acına dönüp tokuna yuvarlanmak] İyi günde, kötü günde yanında olmak, her şeyine katlanmak.

      açıp közdü cumgança (АЧЫП КӨЗДҮ ЖУМГАНЧА) [açıp gözü kapayana kadar] bk. köz açıp cumgança.

      açkan eşik, attagan bosogo (АЧКАН ЭШИК, АТТАГАН БОСОГО) [açtığı kapı, atladığı eşik] Gözünü açtığı yer.

      açkan közün cumgança (АЧКАН КӨЗҮН ЖУМГАНЧА) [açtığı gözünü kapayıncaya kadar] bk. köz açıp cumgança.

      açkıl canduu (АЧКЫЛ ЖАНДУУ) [ekşi canlı] İçkiye düşkün: “Açkıl canduu kişi eken.” -ET1. (İçkiye düşkün biriymiş.)

      açuu basar (АЧУУ БАСАР) [acı basıcı] 1. Kızı kaçırdıktan sonra, kızın ailesinden özür dileme ve barışma amacıyla yapılan ziyaret. 2. Bu ziyarette kızın ailesine verilen para, hayvan vb. hediye.

      açuu caş (АЧУУ ЖАШ) [acı gözyaşı] Acı gözyaşı. “Akındın cogorudagı ırın da cürök sızdatpay, karekteriñe açuu caş tolturbay okuuga bolboyt.” -KT. (Ozanın yukardaki şiirini yürek sızlatmadan, gözlerine acı yaş doldurmadan okumak mümkün değil.)

      açuuga aldır- (АЧУУГА АЛДЫР-) [acıya aldırmak] Öfkesine yenik düşmek: “Açuuga aldırgan ceñildiktin belgisi.” -ML. (Öfkeye yenik düşmek, güçsüzlüğün belirtisidir.)

      açuuga ceñdir- (АЧУУГА ЖЕҢДИР-) [acıya yendirmek] bk. açuuga aldır-.

      açuusu betine çık- (АЧУУСУ БЕТИНЕ ЧЫК-) [acısı yüzüne çıkmak] Sinirleri tepesine çıkmak: “Açuusu betine çıgıp, türü suuk bolup ketti.” -ÇA2. (Sinirleri tepesine çıkıp kaskatı kesildi.)

      açuusu kayna- (АЧУУСУ КАЙНА-) [acısı kaynamak] Sinirden küplere binmek: “Köçörbektin açuusu kaynap çıktı.” -ÇA2. (Köçörbek sinirden küplere bindi.)

      açuusu murdunun uçunda (АЧУУСУ МУРДУНУН УЧУНДА) [acısı burnunun ucunda] Sinirli, çabuk kızan, sinirleri tepesinde.

      açuusu şakarday kayna- (АЧУУСУ ШАКАРДАЙ КАЙНА-) [acısı şeker gibi kaynamak] bk. açuusu kayna-.

      ada bol- (АДА БОЛ-) [eda olmak] Tükenmek, bitmek, sona ermek, yok olmak: “Cürsün ceñem: -At dep cürüp, ada boldu go agañar, – dedi ıylapsıktap.” -KA1. (Cürsün yengem, At, at diye yok oldu ya ağabeyiniz.dedi ağlayıp sızlanarak.)

      ada kıl- (АДА КЫЛ-) [eda etmek] Tüketmek, bitirmek, sona erdirmek, yok etmek: “Bir-eki cıl kumar oynop, handın dünüyösünün baarın ada kılat.” -BS2. (Bir iki yıl kumar oynayıp hanın tüm servetini tüketir.)

      adaldan tügü cok (АДАЛДАН ТҮГҮ ЖОК) [helalinden tüyü yok] Fakir, yoksul, dikili ağacı yok, ipten kuşak kuşanmış.

      adaldan tük kaltırba- (АДАЛДАН ТҮК КАЛТЫРБА-) [helalden tüy bırakmamak] Tüm hayvanları almak, yok etmek, bir kuruş bırakmamak: “Оşоl еlе künü İygilikkе adaldan tük kaltırbay ayaktuu malın büt aydatıp aldı.” -UА. (Tam o gün İygilik’e hiç hayvan bırakmayıp sağlam hayvanlarının hepsini sürüp götürttü.)

      adam alası içinde (АДАМ АЛАСЫ ИЧИНДЕ) [insan alacası içinde] İnsanın karakteri içinde: “Birok ‘at alası sırtta, adam alası içte’ deyt emespi, kimdin kim ekenin bara-bara körösüzdör.” -KS2. (Fakat Atın huyu dışında, insanın karakteri içinde!derler ya, kimin kim olduğunu sonradan öğrenirsiniz.)

      adam aytkıs (АДАМ АЙТКЫС) [insanın söylemeyeceği] 1. Söylenilmeyecek, söylenmesi uygun, mümkün olmayan. 2. Anlatılamayacak: “Añdap tursa СКАЧАТЬ