Название: Kırgızca Türkçe Deyimler Sözlüğü
Автор: Анонимный автор
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6981-35-5
isbn:
ak egin (АК ЭГИН) [ak ekin] Tahıl.
ak eleçegiñ başıñdan tüşpösün (АК ЭЛЕЧЕГИҢ БАШЫҢДАН ТҮШПӨСҮН) [beyaz eleçeğin başından düşmesin (eleçek, bir tür Kırgız kadın başlığı)] Yeni
ak eleçek (АК ЭЛЕЧЕК) [beyaz eleçek (eleçek, bir tür Kırgız kadın başlığı)] bk. ak cooluk.
ak eşik (АК ЭШИК) [beyaz kapı] tar. Padişahlık döneminde yöneticilerin emirlerini yerine getiren görevli.
ak etkenden tak et- (АК ЭТКЕНДЕН ТАК ЭТ-) [ak etmekten tak etmek] Bir şeyi elde etmek, amacına ulaşmak veya birilerini görmek için can atmak, çok istemek: “Komuzçu bolsom degende, ak etkenden tak etet.” (Kopuzcu olmayı çok istiyordu.)
ak ettüü (АК ЭТТҮҮ) [beyaz etli] Kısa zaman içinde zayıflamayan, uzun süre aynı kiloda kalan, dayanıklı (hayvan.)
ak kaptal (АК КАПТАЛ) [beyaz kenarlı] 1. Tecrübeli, deneyim kazanmış, kulağı kesik. 2. Hazırcevap, çevik, kurnaz.
ak keltenin ogu ursun (АК КЕЛТЕНИН ОГУ УРСУН) [ak keltenin mermisi vursun (ak kelte, bir tür silah adı)] Kırgızlarda ant içmede, yemin etmede kullanılan söz: “Eğer ben sözümde durmazsam ak kelte beni vursun!” anlamında: “Cаlgаnı bоlsо sözümdün / Аkkеltеnin оgu ursun.” -CM. (Sözlerimde yalan varsa, ak kelte beni vursun.)
ak kıl- (АК КЫЛ-) [hak etmek] Evlatlıktan reddetmek, beddua etmek: “Keçtim senin balalıgıñdan! Ak kıldım! Ak kıldım! Сogol!” -K-O. (Seni evlatlıktan reddediyorum! Evlatlıktan reddediyorum! Evlatlıktan reddediyorum! Defol!)
ak kiyizge sal- (АК КИЙИЗГЕ САЛ-) [beyaz keçeye oturtmak] Beyaz keçe üzerine oturtarak kağan seçmek. Türklerde ve Moğollarda eskiden hükümdarları tahta geçirme sırasında yapılan tören: “Аk kiyizgе sаlıp, kаn kötörüp аluu.” (Beyaz keçeye oturtarak kağan seçmek.)
ak kol (АК КОЛ) [ak kol] Tembel, zor işe girişmeyen: “Аk kоl dеybiz, al аntkеni – kоlu tiybеyt ооr cе kаrа cumuşkа.” -MA. (Tembel diyoruz, çünkü elini işe sürmüyor ve ağır iş yapmıyor.)
ak koydon añkoo, boz koydon momun (АК КОЙДОН АҢКОО, БОЗ КОЙДОН МОМУН) [ak koyundan aptal, boz koyundan uysal] Bilmezlikten, görmezlikten gelen. Kendini olayın dışında gösteren; sakin, masum görünmeye çalışan; kurnaz: “Аsаn bizgе аk kоydоn аñkоо, bоz kоydоn mоmun bоlup körüngön еlе.” -Kırgızistan Madaniyatı (Asan bilmemezlikten / görmemezlikten gelmişti.
ak köñül (АК КӨҢҮЛ) [ak gönül] Temiz kalpli, kimseyi kırmayan, mütevazı: “Аk köñül Аbdıştın аylаsı kеtеt.” -KA2. (Temiz kalpli Abdış çaresiz kaldı.)
ak körpö cayıl (АК КӨРПӨ ЖАЙЫЛ) [ak postu açık] İyi niyetli, hayırhah, misafirperver, akıllı bayanlar için kullanılan sıfat: “Аk körpö cаyıl urgааçı, atı еlgе dаyın sındаçı.” -SO. (Bayanlardan en akıllısı, en ünlüsüdür, bir sına bakalım.)
ak küp (АК КҮП) [ak kabartı] 1. Kızamıktan, çiçekten hastalanan insanların vücudunda irinli kabarcıklar iyileşirken kurumuş derinin dökülmesi: “Ооrudаn аyıgıp, dеnеsi аk küp bоlо bаştаptır.” (Hastalıktan iyileşip vücudundaki yaralar kuruyup deriler dökülmeye başlamış.) 2. Derinin beyazlaşıp şişmesi: “Аk küp bоlup şişigеn butun körsöttü.” (Beyazlaşmış ve şişmiş ayaklarını gösterdi.) 3. Civcivlerin yumuşak, beyaz ve kabarık tüyleri: “Ak küp bolgon balapandar.” (Beyaz ve kabarık tüylü civcivler.)
ak meer (АК МЭЭР) [ak şefkat] Ana sütü.
ak moko- (АК МОКО-) [haklı körelmek] Bir işi sonuçlandıramadan devamlı uğraşmak, birilerine devamlı söyleyip istediğini yaptıramamak, dilinde tüy bitmek: “Аk mоkоp aylası tügöngön Naymanbay ıylaçuday bоlup kеyip kеtti.” –TS1. (Devamlı uğraşıp, artık çaresiz kalan Naymanbay, neredeyse ağlayacak gibi oldu.)
ak moldo (АК МОЛДО) [ak molla] knş. İçki: “Ak moldonu içeli.” -Аla-Тоо. (İçki içelim.)
ak niyet (АК НИЕТ) [ak niyet] İyi niyet, dürüstlük.
ak öpkö (АК ӨПКӨ) [beyaz akciğer] Devamlı öksürten hayvan hastalığı.
ak öpkö bol- (АК ӨПКӨ БОЛ-) [beyaz akciğer olmak] Çok yorulmak, soluk soluğa kalmak: “Ak öpkö bolup kurudu.” -TS. (Çok yoruldu).
ak öpkö kıl- (АК ӨПКӨ КЫЛ-) [beyaz akciğer yapmak] Yormak, nefes nefese bırakmak: “Körüngön corgosuna kızıgıp çapkılap, ak öpkö kıldı beken?” -TK. (Herkes yorgasını merak edip rahvana kaldırarak yordu mu acaba?)
ak padışa (АК ПАДЫША) [ak padişah] tar. Rus Çarı. “Azat bolor bekenbiz / Ak padışa cok bolup?” -TS. (Hür olacak mıyız, Rus çarı yok olup?)
ak peyil (АК ПЕЙИЛ) [ak düşünceli] İyi niyetli.
ak sakal (АК САКАЛ) [ak sakal] Aksakal, yaşça büyük insanlara karşı hitap sözü: “Aksakal, keliñiz, oturuñuz, -dep, ordunan olaktay berdi.” -KА. (“Aksakal, buyurunuz, oturunuz!” diye yerinden kalkıverdi.)
ak sana- (АК САНА-) [ak düşünmek] İyilik düşünmek, iyi niyetli olmak.
ak söök (АК СӨӨК) [ak soy] Aristokrat, soylu.
ak söz (АК СӨЗ) [ak söz] Gerçek, doğru söz: “Aytkanıñız ak söz.” (Dediğiniz doğrudur.)
ak sütün akta- (АК СҮТҮН АКТA-) [ak sütünü aklamak] İyiliği karşılığında annesinden emdiği sütü helal ettirmek.
ak sütün keç- (АК СҮТҮН КЕЧ-) [ak sütünden geçmek] Anne sütünü helal etmek.
ak sütünö koy- (АК СҮТҮНӨ КOЙ-) [ak sütüne koymak] Anneler tarafından “Sütümü helal etmiyorum!” anlamında söylenen söz: “Cаrkın bаybiçе uulunа kааrın sаlıp, аk sütünö kоyup turup аyttı.” –TS1. (Carkın teyze oğluna sinirlenerek “Sütümü helal etmem!” der gibi söylendi.)
ak süylö- СКАЧАТЬ