Название: Bulgaristan Türkleri Edebiyatında; Hiciv ve Mizah
Автор: Şaban Mahmudoğlu Kalkan
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6853-33-1
isbn:
Araya bir hayli sükunet gidi.
–Size, can sıkıcı olmazsa, neden öleceğinizi bana söyler misiniz?
– Bakın, bunu bilmiyorum.
– E… Ne zaman öleceksiniz?
– Bunu da bilmiyorum.
Bir hayli, ikisi de birbirlerine bakıştılar. Sonra birden bire kahkaha ile gülmeye başladılar.
Ali RİZA 1993, Silistre “Gülmece”, hiciv ve mizah dergisi, Silistre, 1993, N: 1
Bizim Suhodol (Yeniköylü) köyünde biri var, adı Murat. Çobanlık eder. İşine diyecek yok. Her çoban gibi o da sabahın erken saatinde sürüyü önüne katar, kıra bayıra çıkar. Akşamın geç saatinde döner. Güz, kış mevsimleri geçti, ilkyaz gelince koyunlar kuzuladı. Muradın sürüsünde kendinin de birkaç koyunu var. Bir kaç da kuzu sahibi oldu. Bilmem neden ama onun kuzulan iriydi. Gün, hafta dersen koyunların yanı sıra kuzuları da meraya çıkardı, çayır aldırdı. Muradın kuzulan herkesin göz okuna dokunmaya başladı. Bir gün Aptulla aga gelip Murada demiş.
İyi cins koyanların var. Hiç olmazsa kuzulardan birini satılık etsene, damızlık büyütürüm.
Murat şöyle cevap vermiş:
– Hiç satmadım, şimdi de satılık etmem. Diyeceğim, bir şey var. Razı gelirsen belki bu iş olur. O senin eşek sana kalsın. Kodiğj1 getir bana, al git kuzunu.
Aptulla aga razılık (rıza) gösterir. Pazarlık baş başadır. Aptulla ağa kodiği bırakıp, kuzuyu alıp gider. Üç beş gün geçer geçmez kuzu Aptalla ağadan yok olur. Öte arar, beri arar bulamaz. Murada gidip:
–Nerede kaldı bu kuzu. Bizim mahalle sürüsünden ayrılıp size gitmesin, der. Murat başını atar.
Muradın altı, yedi yaşlarında bir oğlu var. Boydaşlarıyla güreş yapmayı sever. Bir defasında yenilince seyircilerden biri şakadan tutturur:
–Sen babana söyle de sana tavuk, kuzu kessin, yedirsin. O zaman bak kimse yenebilecek mi seni.
Saklıyı küçükten öğren derler ya. Muradın oğlu da dilinden düşürüvermiş: Hadi hadi, babam bana geçen akşam bir kuzu kesti. Ben onu yiyeyim de göreceksiniz nasıl tıkızla-nacağım.2
Kulağı delik olanlar kayıp olan kuzunun aslına vardılar. Bu olay köye dağılır. Muradın foyası meydana çıktı. İşi anlayan Aptulla aga Murada varıp:
A be Murat, sende ne hu surat, der ve kodiği alıp döner.
Celil YUNUSOF, “Ziya”, gazete ,”Kirpi”, adlı hiciv ve mizah sayfası, Silistre, 1969, N: 16
Edebi tür olarak 1960 yıllarında Bulgaristan Türkçe basının Hiciv ve Mizah sayfalarında yer almaya başladı. Halk Edebiyatının etkisi ile yazılı basında gelişerek şekillendi. Yazar birkaç satırla alaycı bir üslup ile yanlış bir olayı tenkit eder. Başarılı taşlama yazarları arasında şu isimleri sayabiliriz: İbrahim Beyrullah, Nihat Behçet, Ahmet Tımış, Nevzat Halit, Turhan Rasi, Mehmet Bekir, Aliş Sait, Latif Karagöz,
“Benim” dedi kaldırdı baş
Olmadı bir yapıya taş.
Dün yazmaya başladı
Bu gün rasgeleni taşladı.
İşler karım hiç durmadan
Ben dişlerim yorulmadan.
“Yeni Işık”, “Topuz” adlı hiciv ve mizah sayfası, gazete, Sofya, 1970, N:13 (31 Ocak 1970)
Kartallar azaldıkça azaldı
Tepeler sülüklere kaldı.
Hep içini gıdıklar
Şarap dolu fıçılar
El alem çıktı Aya
O, hala inanır muskaya.
Ne bilginin derini
Ne de kültürlü
Çözümler işlerini
Hep öbür türlü.
Şair arkadaş
Bu iş böyle olmaz
Yazacaksan yaz
Yazamazsan kaz.
Bükmedi hiç belini
Ama çekiyor “Pelin” i
Develer dedi: Artık yetsin
Neden bizi hep eşekler yetsin!
Bir kişi kazıyor
Üç kişi yazıyor.
Çok geniş daireleri var
Ama, gönülleri dar.
Ne midesi doldu, ne gözü
Kessek yiyecek koca öküzü.
İsmet Osmanov, “Öbür Türlü”, epigramlar ve taşlamalar, Sofya, 1993
Eskiden beri çünkü
Eskiden beri dünkü
Yaldızlı, kirli tezgâh
Kime besi bu günkü.
Güne göre örtü dür
Gününe göre şükür
Önünü gördüğü yok
Tfü de, yüzüne tükür.
Gün gün eksilsin aşı
Çatırdar, çatlar başı
Gök gürültüsü içrek
İçrek yağsın gözyaşı.
ZEVK AĞACI
Ulu orta ne işti
Betin beti yağcı
Pişirdi işi, pişti
Yedin say, zevk ağacı.
Allah var, ağızın yandı
Yuttun, boğazın yandı
Canı tatlı, dayandı
Yedin say, zevk ağacı.
Görgü, görenek, töre
Zevk ağacına göre
Gündüz göz göre
Yedin say, zevk ağacı.
СКАЧАТЬ
1
Sıpa
2
Sağlam olacağım