Bulgaristan Türkleri Edebiyatında; Hiciv ve Mizah. Şaban Mahmudoğlu Kalkan
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Bulgaristan Türkleri Edebiyatında; Hiciv ve Mizah - Şaban Mahmudoğlu Kalkan страница 9

Название: Bulgaristan Türkleri Edebiyatında; Hiciv ve Mizah

Автор: Şaban Mahmudoğlu Kalkan

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6853-33-1

isbn:

СКАЧАТЬ Mustafa Mutkov, Dinçer Halicov, Ahmet Tımış, Firdevs Mehmedali, Zeliha Seyit, Leman ilyas vs.. buldu. Daha sonra da monologlar sahne eseri olarak yıllarca tiyatrolarımız tarafından istifade edildi. Hiciv ve Mizah yazarlarımızın çoğu yaşantımızda ki sosyal aksaklıkları monolog tarzı ile ifade etmeyi uygun gördü. En başarılı monolog yazarlarımız arasında şu isimleri saymak doğru olur. Hasan Karahüseyin, Raif Taib, Halit Dağlı, Ali Durmuş, Yusuf Kerim, Mehmet Bekir, Nevzat Halit, Mustafa Mutkov, Şaban Mahmut, Hüseyin, Lütfi Demir, İsmail Bekir, Naci Ferhat, Sabri İbrahim, Sayit Kerim vs.

TÖVBE(Raif TAİB)

      Oturmasını beceremeyen erkek pantolonunun ağ yerinin dar olmasından bahsedermiş derler ya. Bende söz aramıza kalsın bu takım erkelere benzedim tıpkı. Hatta daha üstün bile çıktım onlardan. Dinleyin de anlatayım. Sofya’ya varmıştım geçenlerde. Dönüşte trende bir hadise vuku buldu. Rezil rüsva oldum. Yolculuk yaptığım küpede(1) tam karşıcığımda (karşımda) bir kadın oturuyordu. Beraber yolculuk yapacağız ya. Dur dedim kendi kendime, şunun yaşını sorayım ilkten. Vay başıma gelenler. Bir köpürmesin mi o kadın, kupe (vagon) dar geldi bana kuzum, vallahi dar geldi. Keşke yaşını soracağıma bir çimdikleseydim kadını, bu kadar darılmazdı sanırım. Babasını öldürmüşüm sanki bir kükredi, bir söylendi. Dinle dinleyebilirsen. Kültürlü değilmişim, dünyadan haberim yokmuş ve saire. Bak ben darılır demezdim. Kültüre gelince abla dedim ona, söylediklerin iftiradır. Ben her hafta “Halk Kültürü” gazetesini okurum.

      Neyse, bir küpede yapayalnız yolculuğa devam ediyorum. Ama yalnız oturmaya gelmedik ya dünyaya, şöyle treni kupe, kupe bir dolaşayım dedim. Belki konacak bir dal bulurum. Derken, yedinci küpede Düdük Ali ile Şebek Sali’ yi görüverdim. İçim rahatladı birden. Oy oy bir de kızcağız oturmuş köşede. Hani kanatları olsa güzelliğinden uçuverecek. Yan geldim yanlarına. Bir de lafa karışır ümidiyle uçura yakın fıkralar anlatmaya başladım hiç istifini bozmadı ki.

      –Kıza kır bir buçuk ker maşallah, dedim. Şeker elması gibi allanmış yanakları, ballanmış. Böylesi bir geçmeli elime.

      Keşke dememiş olsaydım, kuzum kardeşim. O evvelce susan kız bir başladı bana:

      –Sen nerelisin be balkan ayısı, ayılar ne zamandan beri ipsiz dolaşır hem?

      Vay halime, vay! Yerin dibine battın sanki o anda. Kırağıda yanmış pırasa gördüğünüz varsa bilirsiniz. Tıpkı ona benzedim ben de. Hadi olan oldu. Orada utandığımızla kalsak neyse, ama şu Düdük Aliyle, Şebek Saliyi görür müsün? Trenden iner inmez yaydılar şu olayları. Şimdi beni gören

      –Nasıldı o kız … Amma da iyi yolculuk, diyorlar.

      Oysa ben uslu bir kişiyim. Kediyi sütten kovmayanlardanım, ama nereden de aklıma gelmişti o gün trene binince birkaç yüz gram rakıcık yutmuştum lokantada. Artık konuşan ben değildim, rakı konuşuyordu. Ama git de anlat insanlara. Kim inanır?

      Raif TAİBOF 1967, Ardino “Yeni Hayat”, dergi, hiciv ve mizah sayfası, Sofya, 1967, N: 11

VIII. FABL (BASNE)

      Fabllerde toplumun hataları canlı hayvanların veya cansız eşyaların dili ile dile getirilir ve tenkit edilir. Hiciv ve Mizah edebiyatında yıllardan beri kullanılan fabl (basne) büyükler için yerli edebiyatımıza 1955 yılında Niyazi Hüseyin tarafından getirildi. Latif Karagöz bu yolda ısrarla devam etti. Küçükler için daha sonraları da İshak Raşit tarafından fabl denemeleri yapıldı. İlk fabl basınımızda yer almasından sonra birçok şair ve yazarımız bu edebi türde kalem oynatmaya başladı. Onlar arasında en başarılı şu isimleri sayabiliriz. Latif Karagöz, Şaban Mahmut, Turhan Rasi, Hüseyin Köse, Memiş Mustafa, Mustafa Mutkov, Ali Tiryaki, Tahsin Ebazer, Mustafa Keloğlan vs.

TOPRAK İLE ELMA AĞACI(Şaban M.KALKAN)

      Elma ağacı bir sabah gururlu, gururlu

      Onu besleyen kara toprağa

      Şöyle anlatıyordu.

      Ben çok güzel bir ağacım

      Yazık oldu bana yazık

      Düştüm senin kara çamurlu koynuna

      Sarıldın köklerime senden arınamadım

      Şimdi boynum bükük, içim ezik

      Elmaların olgunlaşıp koynuna düşer.

      Onların kıymetini anlayınca sen

      Çürürler birer, birer…

      Anlatıyorlar yeşil dağlar varmış

      0 dağlarda da ak, gök topraklar…

      Düştüm senin kara çamurlu koynuna

      Elmalarım kız yanağı gibi tatlı

      Beyaz çinilere konmalı, elmalarım.

      Konmalı da gümüş bıçaklarla soyulmalı

      Burada elmalarım koynuna düşer

      Düşe de çürüyüp gider…

      Bırak beni utanıyorum senden

      Kara toprak çirkin toprak

      Söyle ne istiyorsun benden?

      Kara toprak bu sözleri dinledi

      Elma ağcına şöyle bir cevap söyledi:

      Köklerin bana sarıldı, unutma sen

      Bu kara çirkin topraklardır

      Seni büyütüp besleyen!

      Aramızda bazıları her gün

      Gerçekler önünde kör

      Ve bu elma ağacı gibi

      Değil mi nankör!

      Şaban MAHMUDOF “Yeni Işık”, gazete, ”Topuz”, hiciv ve mizah sayfası Sofya, 1967, N: 148

KARPUZ KABUĞU(Mustafa KELOĞLAN)

      Sadece geceleri avlanan baykuş

      Arıyorken fare, yılan, yumurta, kuş

      Bekçisi uyuyan bir bostana ermiş

      Düşünüp taşınarak kararı vermiş

      Bırakmaya gelmez bu bolluğu malı

      Hem yerim hem de doldururum çuvalı

      Toplayıp doldurmuş ve kesip doğramış

      Alıp giderken felakete uğramış

      Görememiş basmış karpuz kabuğuna

      Olanlar da işte o an olmuş ona

      Ağır yükün altında hendeğe kaymış

      Acı sancılar içinde birden aymış

      Debelenmiş ve çabalanmış bir iki

      Ama güç kuvvet bulup çıkamamış ki

      Ağrıları çoğalmış sararıp solmuş

      Sonun sonunda bekçiye teslim olmuş.

      Mustafa KELOĞLAN “Hoşgörü”, dergi, Razgrat, 2003, N: 1

IX. AFORİMLER (VECİBELER)

      Aforizmler, bir duyguyu veya düşünceyi kısa, ince bir hivciv veya mizah ile etkili bir şekilde anlatan, söyleneni belli olan, bir veya birkaç cümledir. Bulgaristan Türkleri edebiyatına 1960 yıllarda Turhan Rasi tarafından getirildi. Bu edebi türde devamlı ürün verenler arasında şu isimler ilk akla gelenledir. İsmet Osman, İslam Beytullah, Servet Tatar, Hüsmen Mutaf, СКАЧАТЬ