Название: Bulgaristan Türkleri Edebiyatında; Hiciv ve Mizah
Автор: Şaban Mahmudoğlu Kalkan
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6853-33-1
isbn:
Yazarların adlarını eserlerinin baş tarafında, alt kısmında ise yayınlandığı gazete ve dergide ki ismini veriyorum.
Hiciv ve Mizah yüklü makaleler edebiyatımızın en çok kulandığı ve en çok okunan dalıdır. Yazar bir olayı kısa ve mizahlı bir şekilde de hiciv ile okuyucuya sunar. Bu dalda yüzlerce yazarımız yüz yıldan beri birçok gerçek olayı günümüze taşıdılar. Onlardan en başarılı olanları şöyle sıralayabiliriz: Abdullah Meçik, Behçet Perim, Mahmut Deliorman, Mehmet Celil, Mehmet Fikri, Selim Bilal, İsmail Cambaz, Bakir Kabov, Sait Kerim, Niyazi Hüseyin, Hakkı Rufi, Ziya Selamet, Hüseyin Köse, Kahri Durak, Niyazi Ahmet, Osman Can, Rafi Kadir, Servet Tatar, Mustafa Çete, Aliş Sait, Latif Karagöz, Cemal Mehmet, Şaban Mahmut, İslam Beytullah, Mehmet Sansar, Ali Boncuk, Sabri İbrahim, İsmail Çavuş ve Mümin Çakır, vs.
Geçen akşamlar Srednoseltsi (Ortaköy) köyünden gece yarısı geçiyordum. Başıma geleni hayatım boyunca unutamayacağım. Tam köyün kenar mahallesinden geçiyordum. Karşımda bir fenerli beliriverdi. Bir hafta öncesi oda muhabbetindeyken, geceleyin bazı fenerlilerin gezip insanları korkuttuğunu işitmiştim. Hemen aklıma geldi. Tabana kuvvet diyerek gerisi geriye uçtum. Öyle ama sokağın başına varır varmaz bir fenerli daha belirdi karşımda. Başka sokağa saptım. Orada da yolumu başka bir fenerli kesti. Dönüp te gerisi geriye kaçayım derken çamura kakılıp düştüm. Kalkınca fenerli yanıma geldi. Ağzım dilim kurudu korkudan. Şöyle feneri kaldırıp yüzümü ayazlattıktan sonra:
–Ne oldu be evladım, niye yatıyorsun orada çamurun ortasında? Dedi bir ihtiyar dökülmüş dişleri arasından.
– A be dedeciğim, sen insan mısın? Bense seni fenerli sandım. Der dermez kendimi kaybetmişim. Yeniden çamura yuvarlanmışım. Uyandığımda kendimi sıcak bir odada buldum. Meğer beni kaldırıp ihtiyar evine götürmüş. Gözlerimi açtığımda hala titriyordum.
İhtiyar gülümseyerek:
–Yeter artık korkma! Dedi. Biz bu köyde hepimiz fenerle geziyoruz. İki ay öncesi halk savetimiz sokaklara elektrik ağını genişlettiydi. Ama o günden bu güne daha telleri bağlayıp ta cereyanı salmadılar.
Ta o zaman acı acı gülümsedim. Lakin içimdekini yalnız ben biliyordum.
Mümün ÇAKIROF- ( ÇAKIRDİKEN) “Dostluk”, gazete, “Rende”, hiciv ve mizah sayfası, Razgrat, 1966, sayı N:21 (29 Kasım 1969)
Mizahi şiirler Bulgaristan Türkleri Edebiyatının temel dallarından birini teşkil etmektedir. Kökleri Türk Edebiyatının bin yıllık tarihine dayanır. Bulgar Devleti şekillendikten sonra yaratılan Edebiyatımızın şiir dalı ile paralel var olup halk edebiyatından da esinlenerek varlığını günümüze kadar sürdürdü. Mizahi şiir dalında en iyi örnekler veren yaratıcıları şunlardır:
Aliosman Ayrantok, Mehmet Müzekka Con, Sabri Demir. Hasan Karahüseyin, Mülazım Çavuş, Şaban Mahmut, Mehmet Murat, Lütfi Demir, Niyazi Hüseyin, Ali Pir, Baki Ali, Naci Ferhat, Faik İsmail, Niyazi Ahmet, Mustafa Mut-kov, Ali Durmuş, Nevzat Halit, Turhan Rasi, Selim Hasan, Memiş Mustafa, Mümin Bekir vs.
Yirminci yüzyılın ikinci yarısından sonra Türkçe basında yer alan en başarılı birkaç mizahi şiirin kaynaklarını verelim: Sabri Demir, “Yeni Hayat” sayı:7, 1966, “Bana Sakın Görünme”, Hasan Karahüseyin, “Yeni Hayat”, sayı:3 1966 “Herifin Birine”, Mehmet Con, “Yeni Hayat”, sayı:6,1966 “Gelin”, Ali Durmuş, “Yeni Hayat” sayı: 9, 1969 “Ayşe Nasıl Memur Oldu”, Mehmet Murat, “Yeni Hayat” sayı:6, 1966, “Serbest Güreş”, Lütfi Demir, “Yeni Hayat”, sayı:4 1966, “Dalkavuk”, Nevzat Halit, “Yeni Hayat” sayı: 1, 1969, “Baba Kesesi”, Mülazım Çavuş, “Yeni Hayat”, sayı: 10, 1986, “Ceza”, Mustafa Mutkov, “Hak ve Özgürlük”, sayı:2, 1993 “Kaşık İçin Umut”, vs.
Benim adım ah Gülpembe
İş ararsan hiç yok bende
Dedi kodu oh çok bende
İş ararsan hiç yok bende
Alem işte ben gezide
Yeni yeni aşk dizimde
Durmam efem hiç sözümde
Yeni, yeni aşk dizimde.
Mini etek oy belimde
“Yandım Anam”, vay dilimde
Cümle erkek hep peşimde
Yandım Anam”, vay dilimde.
Galip Mehmedof “Ziya”, gazete, hiciv ve mizah, sayfası, ”Kirpi”, Silistre 1968 N: 114
Pek üstün akıllıdır, her dilde anılır
Bizim Hoca Nasreddin ama oda yanılır
Şu evlenme işinde lakin o devirlerde
Önceden koklaşmalar sevişmeler nerede?
Kızı analar görür, dünürcüler istermiş
Çocuk ısrar ederse, bazen gösterirlermiş
Ama ancak şu kadar, kapı aralığından
O da yüz göz örülü, kızın bu kılığından
Nasıl anlayacaksın abla mı kız kardeş mi?
Kaşı gözü nicedir, acep uygun bir eş mi?
Fazlası şer’an yasak nikâh kıyılmayınca
Düşünür uzun boylu bizim Nasreddin Hoca
Yaşı da ilerliyor, artık evlenmek gerek
Güvenir Allah’ ına, ikbalime diyerek
Hakteala emriyle, peygamberin kavliyle
Nikâhları kıyılır ve sabırsız haliyle
Ne hayallerle bekler o gerdek gecesini.
Bir de gelin hanım atınca peçesini
Aman Allah, ne görsün! Maymundan daha beter
Hemen peçeyi örter, bir buz gibi ter döker
Allah’ım, der, ne ettim, günahım ne bu iş,
Koskocaman bir burun, kama gibi iki diş.
Ne kaşı var, ne kirpik, gözler şaşı mı şaşı,
Ve bu görünüşüyle yaşı anamın yaşı.
Nasreddin’e o gece yıl kadar uzun gelir
Sabaha nasıl çıkmış, bunu ancak o bilir
O zamanlar kaçgöç var hanım sorar erkenden
Hısım akrabamız kim, kime görüneyim ben?
Hoca merhum ne desin? Aman sakın, hiçbir gün
Bana, der, görünme de kime istersen görün!
Sabri Demirov, 1965, Sofya, “Yeni Hayat”, dergi, Sofya, 1965, N:7
Ey babam, canım babam
Büyüktür СКАЧАТЬ