Sherlock Holmes Son Selam Bütün Maceraları 8. Артур Конан Дойл
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Sherlock Holmes Son Selam Bütün Maceraları 8 - Артур Конан Дойл страница 8

Название: Sherlock Holmes Son Selam Bütün Maceraları 8

Автор: Артур Конан Дойл

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6485-23-5

isbn:

СКАЧАТЬ ne yaptı?”

      “Çalılıkları yararak yola doğru koştuğunu sanıyorum.”

      “Anlıyorum.” dedi dedektif ciddi ve düşünceli bir ifadeyle, “Her kimse ve her ne istiyorsa en azından şimdilik yok oldu. Bizim şu an daha önemli işlerimiz var. Bay Holmes, eğer izniniz olursa size evi gezdireyim.”

      Yatak odalarında ve oturma odalarında yapılan dikkatli incelemeler sonuç vermedi. Belli ki kiracıların az, belki de hiç eşyası yoktu ve en ince ayrıntısına kadar düşünülen ev eşyaları, ev ile birlikte kiralanmıştı. Marx, High Holborn etiketli bir sürü kıyafet geride bırakılmıştı. Çoktan bir telgrafla soruşturulmuştu; ama Marx, müşterisinin bonkör oluşu dışında onun hakkında bir şey bilmiyordu. Gördüğümüz kişisel eşyalar arasında birkaç öteberi, birkaç pipo, ikisi İspanyolca birkaç roman, eski tip bir tabanca ile bir gitar vardı.

      “Burada pek bir şey yok.” dedi Baynes, elinde mumuyla ağır adımlarla odadan odaya yürürken, “Ama şimdi Bay Holmes, sizin dikkatinizi mutfağa çekmek istiyorum.”

      Evin arka tarafında kasvetli, yüksek tavanlı bir odaydı. Bir köşesinde hasırdan bir somya vardı, belli ki aşçı burayı yatak olarak kullanıyordu. Masanın üstü, yarısı bırakılmış yemekler ve kirli tabaklarla doluydu. Bir önceki gecenin artıklarıydı bunlar.

      “Buraya bakın!” dedi Baynes, “Buna ne diyorsunuz?”

      Mumu tabak dolabının arkasına doğru tuttuğunda çok ilginç bir objeyle karşılaştık. O kadar buruşuk, küçülmüş ve pörsümüştü ki ne olduğunu anlayamadık. Siyah ve sertti. Bodur bir insanı andırıyordu. İncelerken, ilk bakışta, mumyalanmış zenci bir bebek olduğunu düşündüm ama sonra -o kadar eğri büğrü duruyordu ki- ölümünün üzerinden uzun zaman geçmiş bir maymun kalıntısı olabileceği fikri üzerinde durdum. En sonunda, iyice şüpheye düşerek, hayvan mı yoksa insan mı olduğuna karar veremedim. Tam ortasında, çift şerit hâlinde beyaz kabuklar diziliydi.

      “Çok ilginç, gerçekten çok ilginç!” dedi Holmes bakışlarını bu uğursuz kalıntıya dikerek, “Başka bir şey var mı?”

      Baynes bizi sessizce lavaboya doğru götürerek mumu uzattı. Üzerinde hâlâ tüyleri duran büyük, beyaz bir kuşun vücudu ve uzuvları vahşice parçalanmıştı.Kalıntıları dağınık bir hâldeydi. Holmes kesik kafanın üstündeki ibiği işaret etti.

      “Beyaz bir horoz.” dedi, “Çok ilginç! Bu gerçekten çok tuhaf bir vaka.”

      Ama Bay Baynes en kötüsünü sona saklamıştı. Lavabonun altından, içinde bir miktar kan bulunan çinko bir kova çıkarmıştı. Sonra masanın üzerinden, kömürleşmiş ufak kemik parçalarıyla dolu bir servis tabağı aldı.

      “Bir şey öldürülmüş ve bir şey yakılmış. Bu sabah bir doktor getirttik, o da bunların bir insana ait olmadığını söyledi bize.”

      Holmes gülümseyerek ellerini ovuşturmaya başlamıştı bile.

      “Böylesine kendine özgü ve eğitici bir davayı ele alma şekliniz konusunda sizi tebrik etmeliyim dedektif. Eğer hakaret olarak kabul etmezseniz hünerlerinizin, karşınıza çıkan fırsatlardan çok daha üstün olduğunu söylemeliyim.”

      Dedektif Baynes’ın ufak gözleri memnuniyetten parlamıştı.

      “Haklısınız, Bay Holmes. Taşrada hiç ilerleme kaydedemiyoruz. Böyle bir dava insana yükselme şansı tanıyabilir ve ümit ederim ki bu şansı kullanmayı becerebilirim. Bu kemikler hakkında ne düşünüyorsunuz?”

      “Bir kuzuya ait olduğunu söyleyebilirim, belki de bir keçiye.”

      “Ya beyaz horoz?”

      “İlginç, Bay Baynes, hem de çok ilginç. Dediğim gibi, emsalsiz bir olay bu.”

      “Evet, efendim, bu evde çok tuhaf hayat tarzları olan çok tuhaf insanlar yaşamış olmalı. Onlardan bir tanesi öldü. Onu diğerleri öldürmüş olabilir mi bilemiyorum ama eğer öyleyse onları en kısa sürede yakalayacağız; çünkü şu an her liman gözetim altında. Aslında ben farklı bir görüşteyim. Evet, efendim, benim görüşlerim çok farklı.”

      “Bir teoriniz mi var?”

      “Bunu kendim çözmeliyim Bay Holmes. İtibarımı korumak için böyle davranmalıyım. Siz adınızı duyurdunuz, artık sıra bende. Bu olay bittiğinde meseleyi sizin yardımlarınız olmadan tek başıma çözdüğümü söyleyebilmeliyim.”

      Holmes neşelenerek kahkaha atmıştı.

      “Evet, anlıyorum sizi dedektif.” dedi, “Siz kendi yolunuzda devam edin, ben de kendiminkinde… Eğer gerek duyarsanız elde ettiğim sonuçlarla hizmetinizdeyim. Sanıyorum bu evde görmek isteyebileceğim her şeyi gördüm, artık zamanımı başka yerde daha verimli bir şekilde harcayabileceğimi düşünüyorum. Hoşça kalın ve iyi şanslar!”

      Benden başka kimsenin anlayamayacağı ufak tefek birkaç belirtiden Holmes’un iz peşinde olduğunu fark ettim. Herhangi bir gözlemci için kayıtsız olan tavırları, aslında bastırılmış heyecanını belli ediyordu. Pırıl pırıl parlayan gözlerinde okuduğum zihin yorgunluğu ile eş zamanlı sergilediği uyanık davranışları, oyunun henüz bitmediğini gösteriyordu. Alışkanlığı olduğu üzere hiçbir şey söylemiyordu, ben de hiçbir şey sormuyordum. Oyunlarına iştirak etmek ve mütevazı yardımlarımı esirgemeyip o gayretli ve meşgul zihnin ihtiyaç anında yanında olmak, benim için yeterliydi. Gerektiği anda nasıl olsa bana başvuracaktı.

      Bu nedenle beklemeye başladım. Ama bu bekleyiş, hayal kırıklığımı arttıran boş bir bekleyişti. Günler birbirlerini kovaladı, arkadaşım hiç ilerleme kaydetmiyordu. Bir sabahını şehirde geçirmişti ve uzaktan tanıdığım bir arkadaşımdan İngiliz Müzesine uğradığını öğrendim. Bu ufak gezisi dışında günlerini, uzun süren ve genelde tek başına çıktığı yürüyüşlerle veya zamanla dostluğunu kazandığı dedikoducu birkaç köylüyle sohbet ederek geçiriyordu.

      “Eminim Watson, bir haftanı taşrada geçirirsen senin için paha biçilmez olacaktır.” dedi, “İlk yeşil filizlerle söğüt ağaçlarının yeni açmış çiçeklerini bir kez daha görmek mutluluk veriyor. Bir bahçe beli, bir teneke kutu ve botanik üzerine yazılmış basit bir kitabın yardımıyla çok eğitici günler bizi bekliyor olabilir.” Sonra aldığı bu malzemelerle gezintiye çıkıyor; ama akşamları birkaç önemsiz bitkiyle geri dönüyordu.

      Avare gezintilerimiz sırasında zaman zaman Dedektif Baynes ile karşılaşıyorduk. Arkadaşımı selamladığında şişman, kırmızı yüzünü gülücükler kaplıyor, küçük gözleri pırıl pırıl parlıyordu. Dava hakkında çok az konuşuyordu. Ama anladığımız kadarıyla o da olayların akışından pek memnun değildi. Ancak itiraf etmeliyim ki suçun işlenişinden beş gün sonra sabah gazetesini açıp büyük harflerle basılmış başlığı görünce çok şaşırmıştım.

      OXSHOTT GİZEMİ ÇÖZÜME ULAŞTI KATİL TUTUKLANDI

      Başlığı okuyunca arı sokmuş gibi yerinden fırladı Holmes. “Aman Tanrı’m!” diye bağırdı, “Yoksa Baynes СКАЧАТЬ