Sherlock Holmes Son Selam Bütün Maceraları 8. Артур Конан Дойл
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Sherlock Holmes Son Selam Bütün Maceraları 8 - Артур Конан Дойл страница 5

Название: Sherlock Holmes Son Selam Bütün Maceraları 8

Автор: Артур Конан Дойл

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6485-23-5

isbn:

СКАЧАТЬ style="font-size:15px;">      Ziyaretçimiz brendiyi bir dikişte içtikten sonra yüzüne yavaş yavaş renk gelmeye başlamıştı. Dedektifin not defterine şüpheyle göz attıktan sonra ilginç hikâyesini anlatmaya koyuldu.

      “Ben bekârım.” dedi, “Ve sosyal biri olduğum için birçok arkadaşım var. Bunların arasında Melville adında emekli bir bira imalatçısı ve onun ailesi bulunuyor. Kensington’da Abermarle Konağı’nda oturuyorlar. Birkaç hafta önce onun evinde Garcia adında bir adamla tanıştım. Anladığım kadarıyla İspanyol kökenliydi ve bir şekilde elçilikle bağlantıları vardı. Mükemmel İngilizce konuşuyordu, aynı zamanda çok da sevimli tavırları vardı. Hayatımda hiç onun kadar yakışıklı birine rastlamamıştım.

      Derken bir de baktım arkadaşlığımız epey ilerlemiş. En başından beri benden hoşlanmıştı. Tanıştıktan iki gün sonra beni Lee’de ziyarete geldi. Laf lafı açtı ve nihayet beni birkaç günlüğüne Esher ve Oxshott arasında bulunan Wisteria Konağı’na davet etti. Verdiğim sözü yerine getirmek üzere dün akşam Esher’a gittim.

      Oraya gitmeden önce bana ev halkından söz etmişti. Her türlü ihtiyacına koşturan ve kendisiyle aynı kasabadan gelen çok sadık bir uşağı vardı. Bu adam İngilizce konuşuyordu ve bütün ev işleriyle ilgileniyordu. Sonra dediğine göre, harika bir aşçısı vardı. Bir melezmiş ve gezileri sırasında onu tesadüfen bulmuş. Müthiş yemekler yapıyormuş. Hatırlıyorum da Surrey gibi bir yerde daha tuhaf bir ev halkı olamayacağını söylemişti bana ve ben de ona hak vermiştim. Gerçekten de düşündüğümden daha tuhafmış.

      Oraya arabayla gittim, burası, Esher’ın güneyine yaklaşık iki mil uzaklıkta. Yolun biraz gerisinde duran orta büyüklükte bir evdi bu ev. Virajlı bir araba yolu vardı ve etrafına uzun çam ağaçları kümelenmişti. Tadilata ihtiyacı olan köhne bir binaydı. Hava şartlarının etkisiyle aşınmış kapının önündeki uzamış çimlerle kaplı girişe geldiğimde, doğru dürüst tanımadığım bir adamı ziyarete gelerek aklımı kaçırmış olduğumu düşündüm; ancak kapıyı kendisi açmıştı ve beni büyük bir samimiyetle karşılamıştı. Melankolik görünümlü, esmer tenli uşak, çantamı alarak beni odama götürdü. Her yer çok kasvetli görünüyordu. Akşam yemeğimizi baş başa yedik, ev sahibim beni eğlendirmek için elinden geleni yaptığı hâlde ara sıra dalıp gidiyordu. Bazen o kadar anlaşılmaz ve tuhaf konuşuyordu ki onu anlamakta güçlük çekiyordum. Sürekli parmaklarını masaya vuruyor, tırnaklarını kemiriyordu. Asabi ve sabırsız oluşunu gösteren başka belirtiler de vardı. Yemek iyi servis edilmemişti, hatta iyi pişmemişti bile. Sessiz sakin uşağın hüzün verici varlığı ise bizi canlandıracak gibi görünmüyordu. Sizi temin ederim ki gece boyunca bir bahane bulup Lee’ye dönmek için sabırsızlandım.

      Siz iki beyefendinin araştırmalarına ışık tutabilecek bir olay geliyor aklıma aslında. O sırada üzerinde pek durmamıştım. Yemeğimiz bitmek üzereyken uşak bir not getirmişti. Ev sahibim notu okuduktan sonra eskisinden daha da dalgın ve tuhaf davranmaya başlamıştı. Artık benimle sohbet etmeyi bırakmıştı. Peş peşe sigara içiyor, düşüncelere dalıyordu. Notun içeriğinden hiç bahsetmedi bana. Saat on bir gibi yatmaya gittiğim için çok memnun olmuştum. Aradan biraz zaman geçince Garcia gelip içeri bakmıştı, o sırada oda karanlıktı ve zile basıp basmadığımı sormuştu. Basmadığımı söyledim. Saatin bire yaklaştığını söylemiş ve böylesine geç bir saatte beni rahatsız ettiği için özür dilemişti. Bundan sonra hemen uykuya dalıp rahat bir gece geçirmiştim.

      Şimdi olayların en ilginç kısmına geliyorum. Uyandığımda gündüz vaktiydi. Saate baktığımda dokuza yaklaştığını gördüm. Özellikle saat sekizde uyandırılmak istediğimi belirtmiştim, böyle bir unutkanlık karşısında çok şaşırmıştım. Hemen yataktan fırlayarak uşağı çağırmak için zile bastım; ancak cevap gelmemişti. Tekrar tekrar basmama rağmen netice aynıydı. Zilin bozuk olduğunu düşündüm. Aceleyle giyinerek biraz sıcak su almak için öfkeyle aşağı koştum. Kimseyi bulamayınca ne kadar şaşırdığımı tahmin edebilirsiniz. Koridorda bağırdım. Cevap gelmedi. Sonra odadan odaya koşturmaya başladım. Ortalıkta hiç kimse yoktu. Bir önceki gece ev sahibi, kendi yatak odasını göstermişti bana. Ben de onun kapısını çaldım. Ses yoktu. Bunun üzerine tokmağı çevirerek dosdoğru içeri girdim. Oda boştu, hatta yatakta yatılmamıştı bile. Diğerleri gibi o da yok olmuştu. Yabancı ev sahibi, yabancı uşak, yabancı aşçı… Hepsi o gece âdeta uçup gitmişti. Böylelikle, Wisteria Konağı’na olan ziyaretim son bulmuştu.”

      Sherlock Holmes ellerini ovuşturuyor, bir taraftan da kıkırdıyordu. İlginç hikâyeler koleksiyonuna bir tanesi daha eklenecekti.

      “Gördüğüm kadarıyla oldukça ilginç bir deneyim yaşamışsınız.” dedi, “Bundan sonra ne yaptığınızı sorabilir miyim?”

      “Çok öfkelenmiştim. İlk aklıma gelen şey, bir eşek şakasının kurbanı olduğumdu. Eşyalarımı topladım, arkamdan kapıyı hızla çarptım ve elimde çantamla Esher’a doğru yola koyuldum. O kasabanın en önde gelen emlakçısı olan Allan Kardeşler’e uğradım ve o köşkün kiralanmış olduğunu öğrendim. O zaman asıl amaçlarının beni enayi yerine koymak değil kira ödemekten kurtulmak olduğunu anladım. Mart ayında olduğumuza göre üç aylık ödeme günleri gelip çatmıştı. Ancak bu varsayımım da suya düştü. Uyarım karşısında emlakçı çok minnettar olduğunu söyledi; ancak kiralarını peşin ödediklerini de ilave etti. Bunun üzerine şehre inerek İspanyol Elçiliğine gittim. Adamı orada tanımıyorlardı. Ben de Garcia ile tanıştığım eve, yani Melville’i ziyarete gittim. Görünüşe göre o, bu adam hakkında benden daha az bilgi sahibiydi. Son çarem, siz benim telgrafıma cevap verince hemen atlayıp buraya gelmek oldu. Öğrendiğim kadarıyla, böyle karmaşık vakalarda insanlara yardımcı oluyormuşsunuz. Ama şimdi Sayın Dedektif, odaya girip anlattıklarınızdan çıkardığım kadarıyla, bu olayın başka bir boyutu olmalı; yani korkunç bir trajedi vuku bulmuş. Sizi temin ederim ki söylediğim her kelime doğrudur ve size anlattıklarım dışında bu adamın başına gelenler hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Tek dileğim, elimden geldiğince kanunlara yardımcı olmaktır.”

      “Bundan eminim Bay Scott Eccles, bundan eminim.” dedi Müfettiş Gregson çok samimi bir ses tonuyla, “Sizin anlattıklarınız bizim elde ettiğimiz bilgilerle örtüşüyor. Yemek sırasında masaya bir not gelmişti öyle değil mi? O nota ne oldu biliyor musunuz?”

      “Evet. Garcia buruşturup ateşe attı.”

      “Buna ne diyorsun Baynes?”

      Taşra dedektifi iri yarı, görkemli, kırmızı tenli bir adamdı ve kırış kırış olmuş yanakları ile kaşlarının arasında pırıl pırıl parlayan muhteşem gözleri olmasaydı, yüzüne iğrenç ötesi bile denebilirdi. Hafifçe gülümseyerek katlanmış ve rengi solmuş bir kâğıt parçası çıkardı cebinden.

      “Şömine ızgaralıydı Bay Holmes. Iskalamış. Ben de arka tarafında bunu buldum. Yanmamıştı.”

      Holmes takdirini göstermek için gülümsedi.

      “Ufak bir kâğıt parçasını bulmak için evi didik didik aramışa benziyorsunuz.”

      “Öyle yaptım Bay Holmes. Tam benim tarzım. Okuyayım mı Bay Gregson?”

      Londralı kafasını salladı.

      “Not alelade, saman rengi bir kâğıdın üzerine СКАЧАТЬ