Devlet. Платон
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Devlet - Платон страница 22

Название: Devlet

Автор: Платон

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6865-01-3

isbn:

СКАЧАТЬ Eğer böyle hayaller cidden tartışmaya değer olsaydı, eski akrabalıklar bitirilirken yorumumuzu yapardık. Yeni kurulan akrabalık hiçbir doğal ya da mantıklı prensibe değil, yalnızca çocukların aynı yıl ve ayda doğması rastlantısına dayanıyor. Ayrıca grupların en adil ile en iyiyi bir araya getirmek için meclis tarafından nasıl çalıştırıldığını açıklamıyor. Beş ve yirmi yaşı betimlemek için kullanılan tek ifade de belki başka bir şairden alınmıştır.

      Filozofun tarifinde, felsefenin doğasının betimleri aşktan türetilmiş ve Glaukon’un endişelerine, yani Yunan zevk adamı, modern damak tadı ve hislerinden daha uygundur. Kısmen alaycıdırlar ama aynı zamanda bir parça doğru da vardır. Bu bilim bir bütündür, ilkesi hem tümevarımcı hem de metafizik felsefesinin ana prensibi olarak kalır ve bilgiye duyulan sevgi, eski zamanlarda olduğu gibi günümüzde de filozofun özelliğidir.

      Beşinci kitabın sonunda Platon, günümüz dünyasında ahlak ve teolojide büyük etkisi olmuş ve felsefe tarihinde ilk kez burada vuku bulan, rastlantısal meselenin hayal mahsulünü tanıtır. Bir konuda bilginin derecelerinin amaçla hiçbir şekilde örtüşen bir parçası olmadığını belirtmedi. Ona göre bir kelime bir ideaya karşılık gelmeliydi ve hiçbir şey hakkında olmayan fikri düşünemezdi. Karşılaştırmanın etkisi onu “paraleller” ve “eşlenikler” üretmeye, olaylara tepeden bakmaya itmiştir. İlk düşünürlerin zihinlerine göre “olmama” fikri karanlık ve gizemliydi. Bütün bilgiyi yıkmakla tehdit eden bu hayaletin aslında sadece mantıksal bir karar olduğunu görmüyorlardı. Dilin rastlantısal kullanımında iki tamamen farklı fikrin bir araya geldiği yaygın kelime de bir başka karışıklık kaynağıydı. Böylece Platon’un (Yunan) anlam belirsizliği ile ilk insan düşüncesine düzen getirme denemesi, algı ile fikri birbirine karıştırmış ve grup olmayı akraba olmaktan ayırmada başarısız olmuş görünmektedir. Thaetetus’ta bu güçlüklerin ilki çözülmeye başlar; Sofist’te ikincisi ve başka sebeplere ek olarak bu yüzden, o iki diyaloğun da Devlet’ten sonra geldiği kabul edilmektedir.

      ALTINCI KİTAP

      Birçoğunun gerçek olanla ilgili bilgisi olmadığına, zihinlerinde net bir adalet, güzellik ve doğru modeli olmadığına ve bu modellerin filozoflarda olduğuna karar verdikten sonra artık devletimizi onların mı yoksa birçoğunun mu yönetmesi gerektiğini sormalıyız. İyi de bir yöneticide olması gereken diğer özellikler de bulunuyorsa filozofların seçilmesi gerektiğinden kim şüphe duyabilir ki? Çünkü onlar ebedî olan ve bütün gerçeklerin bilgisine âşıklardır. Yalancılıktan nefret ederler. En adi arzuları bile bilginin çıkarlarına odaklanmıştır. Onlar bütün zaman ve varoluşun seyircileridir, onların izlemeye dalmalarının ihtişamında insan yaşamı hiçbir şey ifade etmez, ölüm de korku vermez. Ayrıca sosyal ve zarif bir yaradılıştandırlar, korkaklık ve kibirden eşit miktarda uzaktırlar. Kolayca öğrenir ve hatırlarlar. Uyum içinde ve iyi ayarlanmış bir zihinleri vardır. Hakikat, onlara doğal olarak akar. Tanrı’nın kendi kıskançlığı bu kadar iyi özelliğin birleşiminde bir kusur bulabilir mi?

      Burada Adeimantos araya girer: “Hiç kimse sana cevap veremez, Sokrates. Ama herkes bilir ki bu, onların tartışmada noksanlıkları olmasından kaynaklanır. Söyleyecek bir şeyi kalmayana dek bir taraftan diğerine sürüklenir, tıpkı güçlü bir rakibin karşısında son hamleye kadar dara düşen yeteneksiz bir oyuncu gibi. Yine de her zaman haklı olabilir. Bu örnekte, felsefeyi hayat uğraşı yapan birinin kötü biriyse bir hilekâr, iyi biriyse bir budala olacağını bilebilir. Sen ne diyorsun?” Oldukça haklı olduğunu söylemeliyim. “Öyleyse filozofların krallar olması gerektiği ilkesiyle böyle bir kabul nasıl uzlaşabilir?”

      Sana alegori uydurmada ne kadar hünersiz olduğumu da gösterecek kısa bir hikâyeyle cevap vereceğim. İyi insanla hükûmeti arasındaki bağ o kadar hususidir ki onları savunmak için kurgu dünyasından bir görüntü almalıyım. Bir gemi kaptanı hayal et; mürettebatın kalanından başı ve omuzları ile daha uzun fakat biraz sağır, kör ve denizcilik sanatından da biraz habersiz. Denizcilik hakkında bir şey bilmeseler ve bunun öğrenilemeyeceğini düşünseler de denizciler dümen tutmak istiyor. Eğer yönetim bunu reddederse kaptanın sıcak sütüne ilaç atar, elini ve ayağını bağlayıp geminin malını mülkünü alırlar. Başkaldırıya katılana iyi öncü denir. İyi öncünün rüzgârları ve yıldızları gözlemlemesi, hoşuna gitse de gitmese de onlarda ustalaşması gerektiğini bilmezler. Böyle birine onlar, ahmak, geveze veya amatör gök bilimci diyebilirler. Bu, niçin filozofun böyle kötü adlandırıldığını soran beyefendilere anlatmanı ve onun değil, onu kullanmayacak kimselerin bu faydasızlık için suçlu olduklarını açıklamanı isteyeceğim kısa hikâyem. Filozof, insanlardan onların yöneticisi olmayı istememelidir. Atasözünün dediği gibi bilge adam zenginin peşinden gitmemelidir ama zengin veya fakir herhangi biri ihtiyaç duyduğunda doktorun kapısını çalmalıdır. Burada öncü, filozoftur. Hikâyede amatör gök bilimci diyorlardı. İsyankâr denizciler de siyasetçilerin filozofu işe yaramaz gösteren ayaktakımıdır. Bunlar elbette felsefenin en büyük düşmanları değildir. Kendi açıklama yapan oğulları dünyada bozulduğu zaman daha çok kepaze olmuştur. Filozofun asıl görüntüsünü hatırlatmama gerek var mı? Gerçeği sevdiğini, yalandan nefret ettiğini, fenomen çokluğunda rahat edemeyeceğini ama kendi doğasında mutlak olanı tasarlamaya sempati ile sürüklendiğini biraz önce söylemedik mi? Liderleri olan gerçek gibi bütün erdemler onun ruhunda ikamet yeri edinmişlerdir. Fakat gözlemlediğiniz üzere, rotamızı gerçekliğe döndürdüğümüzde bu şekilde tanımlanmış kimselerin, küçük ve işe yaramaz kısmı hariç, tam anlamıyla hilekâr olduğunu görürüz.

      Göz önünde tutulması gereken nokta, doğadaki bu bozulmanın kökenidir. Herkes filozofun, bizim tanımımızda, nadir bir varlık olduğunu kabul edecektir. Fakat bu nadir varlıkları mahvetmek için ne kadar sayısız neden vardır! Kötü bir şeye sebep olmayacak iyi bir şey yoktur; sağlık, servet, güç, rütbe ve erdemlerin kendileri, olumsuz durumlara sokulduğunda aynı sonu yaşayabilir. Çünkü hayvanlar ve bitkiler dünyasında en güçlü tohumlar iyi hava ve toprağın eşliğine ihtiyaç duyar. Bu yüzden insanların en iyi özellikleri, uygunsuz bir toprakta en kötüye dönüşür. Oysaki zayıf özellikler kayda değer bir zarar ya da iyilik yapmazlar. Onlar büyük kahramanlar ya da suçluların ana maddesi değillerdir. Filozof da aynı kıyasa uyar; insanlığın ya en iyisidir ya en kötüsüdür. Bazı kimseler Sofistlerin gençleri yoldan çıkardıklarını söylerler fakat bu, her yerdeki yani bu insanların arasındaki, meclisteki, mahkemelerdeki, ordugâhtaki, etraftaki dağlardan yankılanan tiyatro alkışlarındaki Sofistler için genel görüş müdür? Genç bir adamın kalbi bu uyumsuz seslerin arasına atlamaz mı? Hiçbir eğitim onu, sağanağın sürükleyip götürmesinden kurtarmaz mı? Bunların hiçbiri olmaz. Çünkü fikre uymazsa tatlı bir sürgün ya da ölüm baskısı gelir. Bu eşitsiz çekişmeden rakip Sofistlerin ya da diğerlerinin hangi prensibi galip çıkabilir? İnsandan daha fazla karakter çıkabilir ki bunlar da istisnalardır. Tanrı bir insanı kurtarabilir ama kendi gücünü kurtaramaz. Dahası, bu parayla tutulmuş Sofistin yalnızca dünyaya onun kendi görüşlerini geri verdiğini göz önüne almanızı isterim. O, ona nasıl yalakalık yapacağını veya öfkelendireceğini bildiği canavarın bekçisidir ve onun anlaşılmaz hırıltılarının anlamlarını gözlemler. İyi olan onu mutlu edendir, kötü de sevmediği şeylerdir. Gerçek ve güzellik yalnızca canavarın tadına bakmasıyla belirlenir. Sanatta da ahlakta da Sofistin bilgeliği ve gerçeği sınayan görüşleriyle halkın koşulları işte böyledir. Onaylanan şeyleri yaparken ve olurken onların üstüne bir lanet çöker ve ilk prensiplere giriştiklerinde başarısızlık gülünç olur. Bütün bunları düşünün ve kendinize dünyanın tek bir fikrin birliğine mi fenomenlerin çokluğuna mı inanacağını СКАЧАТЬ