Felsefenin bu kadar kötü adlandırılmasının nedenlerinden yeterince bahsettik. Diğer bir soru, var olan devletlerin hangisinin ona uygun olduğudur. Hiçbiri. Günümüzde değişik bir toprakta yetişen egzotik bir tohum gibi yalnızca ona uygun olan devlette eşsiz büyümesi görülebilir. “Peki bu uygun devlet bizimki midir yoksa başka mıdır?” Bizimkisi biri hariç tüm noktalardan biridir ama bu belirsizdir. Devlette, yaşayan bir zihin veya parlamentere tanık olacak birine gerek olduğunu söylediğimizi hatırlayabilirsin. O kadar zor bir konuya girmeye korkmuştuk ve şimdi o soru yinelendi ve basitleşmedi: Felsefe nasıl güvenli şekilde çalışılabilir? Bu soruyu gün ışığına çıkaralım ve bu soruşturmayı bitirelim.
İlk olarak, hiçbir şeyin günümüz çalışma yönteminden daha kötü olamayacağını cesaretle söyleyebilirim. Kişiler genelde gençliklerinin başında ve işteki molalarda bir miktar felsefeyi ele alırlar ama asla gerçek güçlükte, diyalektikte, uzman olamazlar. Sonrasında nadiren de olsa felsefe derslerine giderler. Yıllar geçer, felsefenin Heraklitos’unki gibi olmayan güneşi, bir daha asla doğup yükselmez. Eğitimdeki bu sıra ters çevrilmelidir. Gençlikte jimnastikle başlamalı ve insan güçlendikçe jimnastiği ruhuna taşımalıdır. Faal yaşam bittiğinde felsefeye geri dönmelidir. “Sen ağırbaşlısın, Sokrates. Ama dünya sana karşı koyarken Thrasymakhos’un yaptığından fazla, seninle aynı şekilde ağırbaşlı olmayacak.” Thrasymakhos ile benim aramda tartışma çıkarma çünkü biz hiç düşman olmadık ve şimdi de yeterince iyi birer arkadaşız. Ona ve insanlığa sözlerimin doğruluğunu kanıtlamak veya hiç olmazsa öbür yaşamda benzer tartışmalar yapabileceğimiz bir geleceğe hazırlanmak için elimden geleni yapmalıyım. “Öyleyse uzun bir zaman olacak.” Sonsuzlukla kıyaslandığında uzun sayılmaz. Birçoğu muhtemelen kuşkucu kalacak çünkü hep fikirlerin doğal birliğini değil sadece yapay yan yana duruşlarını, özgür ve cömert düşünceleri değil anlaşmazlık numaraları ile yasaların nüktelerini gördüler. Kusursuz bir devleti yöneten kusursuz bir adam, hatta tanımadıkları biri. Ve şunu görüyoruz ki filozofa gereken önem verilmedikçe ne devlette ne bireyde kusursuzluk ihtimali oluyor. Tabii burada kastettiğimiz filozoflar, hilekârlar değil bir görev yapmaya yaramayan kesimdir. Ya da kralların oğullarına gerçek felsefe sevgisi aşılanana kadar filozoflara iyi bakılmalıdır. Ne geçmişteki sonsuz zamanın içinde ne uzak bir diyarda tanımlanan gibi bir ideal var olmuştur ne de sonrasında olacaktır. Biz azimle, böyle bir devletin var olmuş olduğunu, şu an var olduğunu ve ileride de olacağını, felsefenin ilham perisi hüküm sürdükçe savunacağız. Dünyanın farklı bir fikri olduğunu mu söyleyeceksin? Ah, arkadaşım, dünyaya hakaret etme! Nazikçe rica edildiğinde ve filozofun gerçek özellikleri öğretildiğinde yakında fikirlerini değiştirirler. Kendisini seven birinden kim nefret edebilir? Ya da içinde kıskançlık olmayan birini kim kıskanabilir? Yine düşün ki birçoğu gerçekten değil sahte filozoftan nefret ediyor, yani davet edilmeden içeri girmek isteyen ve zorlayan kimselerden. Ve yine bu çoğunluk, sürekli prensiplerden değil kişilerden bahsediyorlar ki bu da felsefenin ruhuna uygun değildir. Çünkü gerçek filozof dünyevi mücadeleleri küçük görür. Gözleri kendini (ve diğer insanları) ilahi görüntü biçimine soktuğu ebedî düzene sabitlenmiştir ve hem özel hem ortak erdemlerin yaratıcısıdır. İnsan ırkı devletin mutluluğunun yalnızca bu resimde bulunabileceğini gördüğünde onu çizdiğimiz için bize kızar mı? “Kesinlikle hayır. Ama çizme süreci nasıl olacak?” Ressam bir tabula rasa bulana kadar hiçbir şey yapmayacak. Sonra, doğanın ilahi gerçeğine ve bundan türeyen insanlar arasındaki Tanrı benzerlerine sık sık bakış atarak onun üzerine devletin anayasasını kazıyacak. Bu iki unsuru birbirine katıp karıştırarak silip boyayacak ve sonunda insan ve ilahi olanın kusursuz bir uyumu ya da birleşimi ortaya çıkacak. Ama belki de dünya böyle bir sanatçının varlığından şüphe duyacaktır. Neyden şüphe edecekler? Filozofun bilgi sevgisi olup en iyiye benzer özellikleri olmasından mı? Ve eğer bunu kabul ederlerse bizimle hâlâ filozofları krallarımız yapma konusunda tartışacaklar mı? “Tartışmaya niyetleri azalacaktır.” Öyleyse yakıştıklarını varsayalım. Yine de bir insan kralın oğlunun filozof olması ihtimaline tereddütle bakabilir. Ve onların bozulmaya eğilimli olduklarını reddetmiyoruz ama yine de bu çağlar süren süreçte bir istisna olabilir ve bir tanesi yeterlidir. Eğer bir kralın oğullarından biri filozof olsaydı ve itaatkâr vatandaşları olsaydı, ideal politikayı hayata geçirebilirdi. Böylece yasalarımızın en iyi olmadığını ama zor olsa da mümkün olabileceği sonucunu çıkarıyoruz.
Kadınlar ve çocuklarla ilgili sıkıntılı soruları yanıtlamaktan kaçarak hiçbir şey elde etmedim. Şimdi daha bilge davranacağım ve bir başka sorunun köküne inmemiz gerektiğini kabul edeceğim: Yöneticilerimizin eğitimi nasıl olacak? Ülkelerini sevdiklerine ve zevk ile acı ateşinde sınanmaları gerektiğine zaten karar vermiştik. Lekesiz şekilde çıkanlar ve ilkelerinde sağlam duranlar hem bu hayatta hem ölümden sonra onur ve ödülleri alacaklardı. Fakat şu noktada, tartışma bir peçe taktı ve başka bir yola saptı. Şu an riske girdiğim, yöneticilerimizin filozoflar olması gerektiği iddiasını yapmaya tereddüt etmiştim. Filozofta bir araya gelen bütün çelişkili unsurları hatırlıyorsunuz, bunların hepsini tek insanda bulmak ne zor! Zekâ ve azim genelde metanetle bir arada olmuyor, duygusuz ve korkusuz tabiat zihinsel çabanın karşıtıdır. Yine de bu karşıt unsurların hepsi gereklidir ve bu yüzden, önceden söylediğimiz gibi aday tehlikeler ve hazlarda sınanmalıdır, aynı zamanda bilginin en yüksek dallarında da sınanmalıdır. Hatırlayacaksınız, erdemlerden bahsederken gün yüzüne çıkarılmaması tercih edilen uzun bir yoldan bahsedilmişti. “Yeterli miktarda söz söylenmişti.” Yeterliydi arkadaşım ama bir şey eksik kalıyorsa yeten nedir? Bütün insanlar arasında yönetici, doğruyu arayışında bitkin düşmemelidir. Uzun yolu seçmeye hazır olmalıdır yoksa dört erdemin de yukarısında olan yüksek bölgeye asla ulaşamaz ve erdemlerin sadece ana hatlarını değil net ve belirgin bir görüşünü de almalıdır. (Ne gariptir ki ıvır zıvır hakkında bu kadar kesin konuşurken en yüksek gerçekler hakkında bu kadar umursamazız!) “En yukarıdakiler nelerdir?” Hakkında çok az bilgimiz olan ve bir insan elde edince hiç kârının olmadığı iyi düşüncesi hakkında benim konuştuğumu sık sık duymuşken bilinçsizlik rolü yapıyorsun! Bazıları iyinin bilgelik olduğunu düşünüyor ama bir daire içeriyor; iyi olan, derler, bilgeliktir. Bilgeliğin de iyiyle bir СКАЧАТЬ