Yağ ve mermer. Стефани Стори
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Yağ ve mermer - Стефани Стори страница 11

Название: Yağ ve mermer

Автор: Стефани Стори

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-605-7605-96-2

isbn:

СКАЧАТЬ bunun Vincili Leonardo olduğunu kolayca tahmin etti. İsim yeterliydi. Efsanevi Leonardo da Vinci, Toskana’dan ayrılıp Milano’ya taşındığında kendisi hâlâ taşrada yaşayan yedi yaşında bir çocuktu. Michelangelo, Vincili ustanın Meryem Ana resimlerini kopyalayıp Sforza atına ait çizimlerini inceleyerek resim yapmayı öğrenmişti. Sanatının göstergesi olarak Leonardo ismi bile yeterliydi. Şimdi bu büyük ustayla aynı şehirdeydi. Bunu duymak Michelangelo’yu derinden etkiledi. “Ama Leonardo Milano’da yaşamıyor mu?” diye sordu.

      “Artık değil,” diye yanıtladı Granacci. “Yaklaşık bir yıldır burada. Duccio Taşı şimdiden ona ait.”

      Michelangelo artık taşı unutmuştu. Sanat ve yenilikle böylesine bağlantılı olan Leonardo, kesinlikle yapmış olduğu Pietà heykelinden haberdar olmalıydı. Leonardo’nun dışında başka birinin eseri hakkında ne düşündüğünün önemi yoktu artık. “Peki, onunla görüşmem mümkün mü?” diye sordu. Yüreği sanki bir gemi misali, onu kaderinin bilinmez rotasına sürüklüyordu.

      “Tabii ki dostum,” diye gülümsedi Granacci. “Haydi, seni ona götüreyim.”

      Leonardo

      Leonardo, atölyesine doluşup sanki yeni bir sanat gösterisinin açılış gecesine gelmiş izleyiciler gibi kendi aralarında fısıldaşan Floransalıları, bir perde arkasından gizlice izliyordu. Tavanda gizli ahşap bir platforma tünemiş Salaì’ye başıyla işaret verip üçe kadar saydı: Bir. İki. Üç.

      Önce bir ışık parladı, sonra ışığı mor ve yeşil bir duman takip etti. Kalabalığın arasındaki bazı izleyiciler çığlık atıp bazıları da aralarında gülüşürken Leonardo saklandığı yerden çıkıp hoş kokulu sis bulutu arasında durdu. Sis bulutu dağıldığında sanki sihirle odaya gelmişçesine poz verdi.

      “Seks” diye fısıldadı Leonardo, sanki keman telinin üzerinde parmağını hareket ettirircesine “s” harfini bastırarak. Kahkahayla gülen izleyicilere rağmen Leonardo bakışlarını rahiplere yöneltti. Dinsel inançlarından dolayı evlenmeyen rahiplerin, gizliden gizliye, müstehcen şakalardan hoşlanacağını düşünmüştü. “Bunun için kullanılan insan uzuvları öylesine çirkin ki Tanrı’nın ürememiz için neden bunları seçtiğini anlamakta zorlanıyorum bazen. Karanlık olmasa insan soyu tamamen yok olurdu.”

      Rahipler, dudaklarını büzüştürerek bu son cümleden pek hoşlanmadıklarını gösterdiler.

      “Müzik!” diye seslendi Leonardo. Tüm masrafları rahiplerce karşılanan asistanları, abartılı özel gösterilerle dolu bir piyesi sahnelerken; flüt, lavta ve davulculardan oluşan bir müzik grubu da neşeli parçalar çalıyordu. Mum ışığı, rengârenk duman ve davullarda sıçrayan su damlacıkları etraftaki aynalardan yansırken sanki bir kalbin atışını andıran çiçek dürbünü havası yaratıyordu. Atölyede dans eden Leonardo, rahipleri memnun edebilmek için performansını sürekli yeniden ayarlıyordu.

      Son bir yıldır kilise sunağının süsleme bedelinin bir kısmına karşılık, Santissima Annuziata Manastırı’nın çatı katındaki bu geniş üç odalı atölyede rahat bir şekilde yaşamaktaydı. Manastır yaşamının ahengi hoşuna gitmişti. Düzenli bir şekilde planlanan dua, yemek ve uyku saatleri; hayatına Vinci’de geçen çocukluk yıllarından beri sahip olmadığı, doğal döngüye sadık bir tekdüzelik getirmişti. Rahata öylesine alışmıştı ki sunak süslemesinin ilk çizimlerini yapması on ayını almıştı. Kulağına dedikodular gelmeye başlamıştı. Çoğu bunu tembellik ya da odaklanma eksikliği olarak görüyordu. Verilen görevleri tamamlayamamasından dolayı zaten adı çıkmıştı. Bilgelerin Bebek İsa’yı Yüceltmesi, Çöldeki Aziz Jerome ve Milano’daki Sforza’nın Atı heykeli henüz tamamlanmamış ünlü eserleriydi. Manastırın resimli süslemeleri üzerinde çalışmak istemediğinden işlerini savsaklamıyordu. Kesinlikle. Başyapıtlar insanın zihninde birdenbire oluşmuyordu. Karşılaştığı sorunları hamur gibi yoğurmak zorundaydı: Yoksa Bakire Meryem’in yüzü, izleyiciyi umulmadık şekilde şaşkınlığa sürükleyip, klasik döneme ait güzellik beklentilerini nasıl karşılayabilirdi? Çizimlerindeki her bir figür, kendi kimliklerini kaybetmeden tablonun bütünlüğünü nasıl oluşturabilirdi? Ya da birkaç fırça darbesi, nasıl canlı, nefes alan, karmaşık bir organizmaya dönüşebilirdi? Yeni bir yaşamı var etmek zaman gerektiren bir süreçti.

      İlk yılı neredeyse bitmek üzereyken Leonardo’nun, orada kalmasına müsaade etmeleri için rahipleri ikna etmesi gerekiyordu. İnsanın uçuşu konusunda hiçbir ilerleme kaydedememişti. Bu yer değişikliği çalışmalarını sekteye uğratacaktı. Sadece sunak süslemesi üzerine çalışmakla kalmayıp yapacağı resmin beklemeye değer olduğunu da kanıtlamak zorundaydı. Bu yüzden son iki haftadır, tasarısını halk önünde sergiliyordu ve şimdi bu büyük gösteriye tanık olmaları için rahipleri davet etmişti.

      Müzik sona erdiğinde Leonardo, siyah kadifeyle kaplı geniş bir panelin yanındaki yükseltilmiş platforma çıktı. Gösterişli bir şekilde elini kaldırınca Salaì ani bir hareketle kumaşı çekti.

      Sunak panosunun gerçek boyutta hazırlık çizimi olan resim taslağı altın yaldızlı altlık üzerinde sergilendi. Mum ışığı, ince hafif boyalı kâğıt üzerindeki kömür kalem ve tebeşirle yapılan çizimleri aydınlatıyordu. Resimde Azize Anne, Bakire Meryem, Vaftizci Yahya ve bebek İsa’ya ait tasvirler bir piramit gibi yukarıya doğru yükselen bir kompozisyon içinde birbirleriyle bağlantılıydı. Klasik güzellik timsali yüzleriyle bu dört tasvir çok canlı duruyordu. Kâğıda dökmeden önce bu görüntüyü tasarlamak aylarını almıştı. Bu yüzden nihayet taslağını çizdiğinde resim hatları çabucak ortaya çıkmıştı. Bu gece sergilediği performansı gibi tüm bunlar gösterisinin bir parçasıydı. Bırakın insanlar, tasarımın Tanrı’nın kendisi tarafından gönderilmiş gibi tam ve kusursuz olduğunu düşünsün. Bu sadece insanların hevesini artırırdı.

      Odanın arkalarından bir adam, “Bırakın geçeyim. Göremiyorum,” diyerek seslendi.

      Leonardo’nun gülümsemesi sona erdi. Bu sesi tanıyordu. Santissima Annuziata’nın noteri öne doğru ilerlerken kalabalık, savaş gemisiyle buluşan su gibi ikiye ayrıldı. Düşüncelerinden asla dönmeyen Dominikan rahibi Savonarola’nın ateşli bir destekçisi olan yaşlı adam, düz siyah kıyafetlerle, merhum vaizin sade ve süssüz giyim tarzının sadık bir takipçisiydi. Yaşlı noter, Leonardo’nun hatırladığı aynı kemikli yüze, aynı sivri buruna, aynı yargılayıcı bakışlara ve aynı sert gri gözlere sahipti. Platformun üstünde duran Leonardo, yaşlı adama yukarıdan bakma avantajına sahip olmasına rağmen yaşlı noter çattığı kaşlarıyla kendisini aşağılanmış hissetmesine neden oldu.

      “Kendimi yeterince ifade ettiğimi düşünüyordum,” dedi Leonardo. “Bu işi kabul edersem sizi görmek zorunda kalmayacaktım.”

      Rahipler tepkilerini göstermeye başlayınca noter, onları susturmak üzere elini kaldırdı. Cevap vermekte acele etmedi. “Tebriklerimi sunmaya geldim.” Resim taslağına baktı. “Oldukça sıra dışı. Tamamlandığında kilise için mucizevi bir hazine olacak.” Yaşlı noter ağırbaşlı davranmakta çok iyiydi.

      “Müzik neden durdu?” diye seslendi Salaì. Sonra müzisyenlere el çırptı.

      Grup tekrar çalmaya başladığında Leonardo, platformdan inip noterin dirseğini tutarak arka kapıya doğru ilerledi. “Bir yıldır buradayım СКАЧАТЬ