Rus masalları. William Ralston Shedden Ralston
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Rus masalları - William Ralston Shedden Ralston страница 8

Название: Rus masalları

Автор: William Ralston Shedden Ralston

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-8068-15-3

isbn:

СКАЧАТЬ istiyorsanız, odun ve su almak için kullandığınız şu düldülü verin bana.”

      “O at ne işine yarayacak ki? Hızlıca eve koşmaya kalksan ölüverir!”

      “Olsun, yine de izin verin o atı alayım. Başkasını istemiyorum.”

      Bunun üzerine Şeytan, o düldülü verdi. Petruşa atı yularından tutup götürdü. Kapılara vardığında güzel kız ortaya çıktı ve sordu:

      “Atı aldın mı?”

      “Aldım.”

      “Öyleyse güzel delikanlı, köyüne yaklaştığında göğsündeki haçı çıkar, bu atın etrafında üç kez dön ve haçı atın boynuna tak.”

      Petruşa, kızdan ayrılıp kendi yoluna gitti. Köyüne yaklaşınca kızın dediklerini harfi harfine yaptı. Bakır haç kolyesini çıkarıp atın çevresinde üç kez döndü, sonra haçı atın boynuna astı. Bir anda at ortadan kayboldu. Onun yerine Petruşa’nın babası gelmişti. Baba oğul sarılıp ağlaştılar. Sonra Peter, babasını evine götürdü. Yaşlı adam üç gün boyunca tek kelime etmedi, dilsiz gibiydi. Bundan sonra mutluluk ve refah içinde yaşadılar. İhtiyar adam içkiyi bıraktı ve son nefesine kadar tek damla dahi içki içmedi.

      Rus köylüsü, mizah konusunda asla geri kalmaz. Skazkalar bu gerçeği gösteren pek çok kanıt sunmaktadır.

      Ama bu mizah anlayışını tam olarak yansıtan hikâyeleri bulmak çok kolay değil. Çok yönlü Rus masallarının konularını oluşturan fıkralar genelde tüm Avrupa’da yaygındır. Birçok ülkenin masalları konusunda da benzer şeyler söylenebilir. Hikâyenin alt katmanlarında bilinmeyen bir fıkra bulmak zordur. Yalnızca bir ülkenin halk masallarını okumuş biri, o ülke sakinlerine aslında hak etmedikleri bir komedi orijinalliği atfedebilir. Bu yüzden kendi ülkesinin masallarını bilen ama diğer ülkelerin masallarını incelememiş bir Rus, skazkaların çok sayıda “komik fıkra”yla dolu olduğunu söyleyebilir. Esasen bunların Rus hikâyelerindeki payı çok azdır. Gerçekte bu fıkralar, Fransa ya da Almanya’daki üzüm bağları arasında ya da Yunanistan dağları, Norveç fiyortları veya Britanya yahut Argyleshire sahillerinde yaşayan zeki köylülerin repertuarındandır. Yüzyıllardır bunlar, Kahire ve İsfahan’da kök salmış, Hindistan’ın kavurucu güneşi altında bütün gün çalışıp didinmiş yorgun köylünün kalbine akşam serinliğinde neşe vermiştir.

      Söz konusu fıkra, onlara özgü bir özellikle ilgiliyse, o zaman sadece bu halk arasında biliniyor olması muhtemeldir. Fakat Rus fıkralarının çoğu, tüm dünyada bilinen konular etrafında dönmektedir ve erkeğin iflah olmaz aptallığı, kadının değişmeyen inatçılığı gibi genel konulara değinir. Bu konuları işlerken çok az yeni özellik sunar. Bu tür bir hikâyenin çok uzak diyarlara yayılmasına karşın, çok az değişmesi de oldukça ilginçtir. Mesela, tüm dünyada popüler olan kadın aleyhtarı bazı hikâyeleri düşünelim. Rusya’nın merkezden uzak bölgelerinde, İngiliz mizah külliyatında uzun zamandır var olan iğneleyici sözlerin aynısını bulmak mümkündür. Mesela, bir ipin makasla mı yoksa bıçakla mı kesildiğini tartışan karı kocanın hikâyesi vardır. Hikâye, makas diye direten kadının, bıçakta ısrar eden kocası tarafından nehre atılıp ölmesiyle sonuçlanır. Fakat kadın, ölüm anında dahi parmaklarını su üzerinde oynatarak eliyle makas işareti yapar. Bu hikâyenin Astrahan bölgesinde anlatılan Rus versiyonunda tartışmanın sebebi adamın sakalıdır. Adam, sakalını tıraş ettiğini, kadınsa kestiğini söyler. Sonunda adam, karısını derin bir gölete fırlatıp “tıraş ettin” demesini ister. Kadın, imkânı yok bu sözleri söylemez ama bunun yerine elini su üzerinde kaldırıp iki parmağıyla kesme işareti yapar. Hatta bu hikâye deyimleşmiştir. İnatçı bir kadın söz konusu olduğunda Rus köylüler, “Sen ‘tıraş ettim’ dersin o ‘kestin’ der,” deyimini kullanır.

      Aynı şekilde Ruslar arasında yayılmış bir başka hikâyede eski dostumuz dul adam, boğulan karısını ararken -bu kadın çok ters bir mizaca sahiptir- aşağı gideceğine nehrin yukarısına gider. Buna şaşıran arkadaşlarına “Her şeyin tersini yapardı karım. Eminim şimdi de akıntının tersine gitmiştir,” der.

      Bu türden bir başka hikâyeyi de zikretmemiz gerek, zira Rusların başka halklardan ayrıldığı bir geleneği gösteriyor.

      Adamın biri öyle kaprisli bir kadınla evlidir ki, bu kadınla yaşamanın imkânı yoktur. Her çareyi deneyen zavallı koca sonunda karısına nasıl yetiştirildiğini sorar ve kadının neredeyse tamamen Almanca ve Fransızca eğitim aldığını, hiç Rusça ders almadığını öğrenir. Hatta bebekken kundaklanmamış, liulkada 9 sallanmamıştır. Bunun üzerine kocası, kadının çocukluğundaki bu eksiklikleri gidermeye karar verir. “Kadın kaprislere başladığında, kocası hemen koşup onu kundaklar ve liulkaya yatırıp tıngır mıngır sallar.” Altı ay kadar bir zaman geçtikten sonra kadın “yumuşacık” olmuştur. Bütün kaprisleri yok olmuştur.

      Ama kadınların huysuzlukları gibi bereketli bir konuyu ele alan farklı hikâyelerden bölümler vermek yerine, bunlardan birkaçını tamamen buraya alacağız. Birincisi, uzun bir aile ağacına sahip olan ve dalları dünyanın pek çok ülkesine yayılmış bir hikâyenin Rus versiyonudur. Dr. Benfey, Pançatantra’nın giriş bölümünde bu konuya on altı sayfa ayırmış, hikâyenin Hindistan’daki yuvasından başlayarak Pers ülkesi ve ardından diğer bütün Avrupa ülkelerine giden yolculuğunu izlemiştir.

      Kötü Hanım

      Bir zamanlar çok kötü bir kadın yaşardı, kocasına hayatı zindan ederdi. Adamcağızın söylediklerine hiç kulak asmazdı. Kocası erken kalkmasını istediyse, o üç gün yataktan çıkmaz; uyumasını istediyse, kadını uyku tutmazdı. Kocası, gözleme yapmasını istese kadın şöyle derdi: “Pis hırsız seni, sen gözleme yemeyi hak etmiyorsun!”

      Adam, “Peki, hanım. Hak etmiyorsam, gözleme yapma,” dese, kadın iki tencere dolusu gözleme yapıp “Haydi, tıkanana kadar ye,” diye bağırırdı.

      “Tamam, hanım,” derdi kocası. “Üzülüyorum hâline. Bütün gün çalışıp durma, saman kesmeye de gitme.”

      “Sus be hırsız herif! Sana inat olsun diye gideceğim ve sen de peşimden geleceksin!” diye cevap verirdi.

      Günün birinde yine karısıyla kavga edip üzülen adam, kederini dağıtmak için biraz çilek toplamak üzere ormana gitti. Kuşüzümlerinin bulunduğu bir çalılık gördü. Çalılığın tam ortasında ise dipsiz bir kuyu vardı. Bir süre kuyuya bakıp kendi kendine düşündü: “Ne diye kötü karımın işkencelerine katlanıyorum? Onu bu kuyuya atıp iyi bir ders veremez miyim?”

      Bunun üzerine eve gidip karısına dedi ki:

      “Hanım, sakın çilek toplamaya ormana gitme.”

      “Seni hödük herif, bal gibi de gideceğim ormana.”

      “Orada çalılıklar içinde kuşüzümleri buldum, onları elleme sakın.”

      “Bak gör nasıl koparacağım bütün üzümleri. Sana da tek bir tane vermeyeceğim!”

      Adam СКАЧАТЬ



<p>9</p>

Liulka: Rus usulü beşik. Geleneksel beşikler gibi yere konup sallanmaz, salıncak gibi yukarıdan asılarak sallanır. (ç.n.)