Rus masalları. William Ralston Shedden Ralston
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Rus masalları - William Ralston Shedden Ralston страница 5

Название: Rus masalları

Автор: William Ralston Shedden Ralston

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-8068-15-3

isbn:

СКАЧАТЬ ölünce sakın bedenimi ılık suyla yıkama. Bir kazanı suyla doldur ve iyice kaynat. Sonra o kaynar suyu üzerime boşaltıp beni iyice haşla. Bu söylediklerimi düzenli aralıklarla tekrarla.”

      Bu sözlerin ardından cadı kadın, iki üç gün hasta yattı ve sonunda can verdi. Kızı, komşulara gidip annesini yıkamak için yardım etmelerini istedi. Bu sırada cadının küçük torunu evde yapayalnız kalmıştı. İşte o anda küçük kız, orada gördü onları. Ansızın ocağın altından iki ifrit çıkıvermişti. Biri küçük, diğeri büyük bu iki ifrit ölü cadıya saldırdı. Yaşlı olanı kadının ayaklarını kavradı ve tek çekişte derisini çıkarıverdi. Ardından küçük ifrite döndü:

      “Eti senin olsun, ocağın altına çek.”

      Bunun üzerine küçük ifrit, sarıldığı cesedi ocağın altına çekti. Yaşlı kadından geriye sadece derisi kalmıştı. İşte bu derinin içine yaşlı ifrit girdi. Sonra yaşlı cadının hasta yattığı yere uzandı.

      Bu sırada cadının kızı, yanında neredeyse on kadınla döndü. Hep birlikte cadının cesedini yere koydular.

      “Anneciğim,” dedi çocuk, “sen yokken büyükannemin derisini soydular.”

      “Ne diye böyle yalanlar söylüyorsun?”

      “Doğru söylüyorum, anneciğim! Ocağın altından kara bir cin çıkıverdi. Sonra büyükannemin derisini soyup içine girdi.”

      “Sus diyorum sana, yaramaz çocuk! Saçmalıyorsun!” diye bağırdı acuzenin kızı. Sonra kocaman bir kazan getirip soğuk suyla doldurdu, kazanı ocağın üzerine koyup fokur fokur kaynayana dek bekletti. Ardından kadınlar hep birlikte yaşlı kadını kaldırıp taş yalağa yatırdı ve kazandaki suyu kadının üzerine döküverdi. Bu acıya katlanamayan ifrit, yalaktan fırlayıp kapıdan dışarı çıktı ve çırılçıplak bir hâlde gözden kayboldu. Kadınlar öylece bakakaldı:

      “Bu nasıl bir mucizedir, yüce Tanrım!” diye bağrışıyorlardı. “Ölü kadın daha demin buradaydı ama şimdi yok. Gömecek kimse yok burada. İfritler gözümüzün önünde kaçırdılar kadını!”

      Rus köylerindeki cenaze törenlerinde ölünün ardından uzun uzun ağlanır. Bu gelenek, bir ölçüde İrlandalıların “ağıt yakma” törenlerini andırır. Ayrıca Korsikalı “bağırıcılar” veya modern Yunanistan’daki “mersiyeciler”e çok benzeyen kiralık ağıtçılar tarafından seslendirilen zaplaçki, yani ağıtlara masallarda sık sık gönderme yapılır. Mesela, çok iyi bilinen “Jack ve Fasulye Sırığı” öyküsünün bir versiyonu olan “Ağıtçı Tilki” masalında, ihtiyar bir adam karısını bir çuvala koyup fasulye sırığına çıkararak göklere götürmek ister. Yolda yorgun düşünce çuvalı düşürüverir ve yaşlı kadıncağız ölür. Karısının cesedi başında ağlayıp sızladıktan sonra bir ağıtçı aramaya başlar. Yoluna bir ayı çıkar. Adam, hayvana bağırır: “İhtiyar karım için biraz ağıt yak, ey ayı! Bunu yaparsan, sana güzel iki tavuk veririm.” Ayı gürler: “Ah, sevgili nineciğim! Senin için nasıl da üzülüyorum!” “Yok, yok!” der yaşlı adam, “Sen ağıt yakmayı beceremiyorsun.” Biraz daha ilerleyince karşısına çıkan kurttan yardım ister ama kurt da ancak ayı kadar başarılı olur bu işte. Nihayet bir tilki çıkar yaşlı adamın karşısına. Adamın ricası üzerine yüksek sesle “Turu Turu, büyükanne! Büyükbaba öldürdü seni!” diye ulumaya başlar. Bu ağıt, yaşlı adamın öyle hoşuna gider ki tavukları hemen tilkiye verir ve mest olmuş bir hâlde “aynı melodi”yi tekrar rica eder.

      Hazine

      Uzun zaman önce bir krallıkta, yoksulluk içinde yaşayan ihtiyar bir karı koca vardı. Bir zaman sonra yaşlı kadıncağız öldü. Kış mevsimiydi, şiddetli soğuk ve don vardı. Yaşlı adamcağız, arkadaşları ve komşularına giderek karısına mezar kazmak için yardımlarını istedi. Fakat adamcağızın içinde bulunduğu yoksulluktan haberdar olan yakınları yardım isteğini reddetti. Bunun üzerine ihtiyar adam papaza gitti (ama o köyde son derece acımasız ve vicdansız bir papaz vardı) ve dedi ki:

      “Muhterem Peder, lütfen yaşlı bir kadını defnetmeme yardım edin.”

      “Peki, cenaze töreni için paran var mı bakalım? Eğer varsa önceden ödemen gerek!”

      “Sizden bir şey saklamanın faydası yok. Cebimde tek kopek5 yok. Ama biraz bekleyebilirseniz, bir miktar kazanıp borcumu faiziyle öderim. Sözüm söz!”

      Papaz ihtiyarı dinlemedi bile.

      “Paran yoksa sakın buraya geleyim deme,” dedi.

      Ne yapacağını düşünüp duruyordu yaşlı adam. “Mezarlığa gidip elimden geldiğince güzel bir mezar kazacağım ve yaşlı karımı kendim defnedeceğim.” Bunun üzerine eline bir kazma kürek alıp mezarlığın yolunu tuttu. Var gücüyle kazdı durdu. Sonunda küreği alev gibi parlayan altın paralarla dolu metal bir küpe vurdu. Yaşlı adam çok sevindi. “Ey Tanrım, sana şükürler olsun! Artık karımı âdetlere göre defnedebileceğim, içim rahat edecek.”

      Bu sevinçli olaydan sonra mezar kazmayı bırakmıştı. Altın dolu küpü alıp evine götürdü. Eh, paranın nelere kadir olduğunu hepimiz biliyoruz. Her şey tereyağından kıl çeker gibi kolay oldu! Göz açıp kapayıncaya kadar mezarı kazıp tabutu hazırlayacak insanlar bulunuverdi. Yaşlı adam, gelinini alışverişe yollayarak türlü türlü yiyecek ve içecekler almasını istedi. Cenaze yemeğinde kuş sütü bile eksik olmamalıydı. Kendisi ise eline aldığı bir altınla beraber topallayarak Papaz’ın yanına gitti. Kapıya vardığı an Papaz, adamcağızın üzerine atladı.

      “Paran yoksa buraya bir daha gelme demedim mi sana, hödük herif? Utanmadan karşıma dikilmişsin yine.”

      “Kızmayın, batyuşka6,” dedi yaşlı adam yalvarırcasına. “İşte size bir altın. İhtiyar karımı gömmeme yardım ederseniz, bu iyiliğinizi hiç unutmam.”

      Papaz parayı alınca yaşlı adamı nasıl misafir edeceğini, nereye oturtacağını, hangi sözlerle gönlünü alacağını şaşırdı. “Ah, benim eski dostum! Hiç üzülme, ne gerekiyorsa yaparız,” dedi.

      Yaşlı adam selam verip eve döndü. Papaz ve karısıysa adamcağız hakkında konuşmaya başladılar. “Ayı herif. Fakirlikten ağzı kokuyor ama bize bir altın veriyor. Çok ölü gömmüşlüğüm var, hepsi de birbirinden cibilliyetsizdi, lakin böylesi bir adama ömrümde rastlamadım.”

      Papaz, maiyetiyle beraber işe koyulup yaşlı kadını usulünce defnetti. Cenazeden sonra ihtiyar adam, mevta anısına verdiği yemeğe çağırdı Papaz’ı. Sonra adamın evine girdiler, masaya oturdular. Her türden et ve bol bol yiyecek içecek vardı masada. Papaz sofraya oturur oturmaz üç kişilik yemeği mideye indirdi, ama hâlâ açgözlülükle başkalarının yediğini süzüyordu. Diğer misafirler yemeklerini bitirip evlerine gitmek üzere ayrıldı. Ardından papaz da masadan kalktı. Yaşlı adam papazı yolcu etmek istedi. Bahçeye çıktıklarında yalnız kalmalarından istifade eden papaz, hemen adamı sorguya çekmeye başladı: “Bak, dostum! Bana her şeyi itiraf et de ruhunda tek bir СКАЧАТЬ



<p>5</p>

Rublenin yüzde birine denk gelen Rus para birimi, kuruş. (ç.n.)

<p>6</p>

Sevgili peder, saygıdeğer peder. (ç.n.)