Rus masalları. William Ralston Shedden Ralston
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Rus masalları - William Ralston Shedden Ralston страница 7

Название: Rus masalları

Автор: William Ralston Shedden Ralston

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-8068-15-3

isbn:

СКАЧАТЬ günler, hatta haftalar süren bir içki nöbetine girer. Ardından günlük hayatına ve her zamanki ayıklığına sanki hiçbir şey olmamış gibi devam eder. Rus köylüsünün tüm bu fikir ve alışkanlıkları, çoğu zaman hikâyenin geri kalanıyla bağdaşmayan olaylara yol açarak halk masallarında yer bulur. Mesela çok yaygın bir hikâye vardır: bir kahramanın tutsaklıktan kurtardığı üç prensesin hikâyesi. Prensesler, daha sonra bu kahramanın elinden kaçırılırlar ve sıradan işçilerin üretmesi imkânsız bazı giysi ya da ayakkabılar getirilmedikçe evlenmeyi reddederler. İşte bu hikâyede talihsiz bir ayakkabıcıya, (kendisine ölçü verilmediği hâlde tam uyması ve değerli taşlarla süslenmesi istenen) söz konusu ayakkabıları ertesi güne kadar hazırlayamadığı takdirde asılacağı bildirilir. Ayakkabıcı hemen bir traktir, yani tavernaya gider ve acısını içerek unutmak ister. Bir süre sonra yalpalamaya başlar. “En iyisi eve giderken yanıma bir şişe içki alıp doğruca yatağa gireyim. Yarın sabah beni asmaya geldiklerinde şişenin yarısını kafaya dikerim. Böylece beni assalar bile hiç farkında olmam,” diye düşünür.

      “Satın Alınan Hanım” adlı hikâyede güzel Prenses Anastasya, fidye ödeyerek onu kurtaran genç İvan’ı şu şekilde cesaretlendirir: Bir süredir işlediği nakışı bitirir ve İvan’dan işlemeyi pazara götürmesini ister. “Fakat biri satın alacak olursa, sakın parasını alma. Bunun yerine seni sarhoş etmeye yetecek kadar içki vermesini iste,” der. İvan, Prenses’in söylediğini yapar. Sonuç şudur: İvan, iyice sarhoş olana kadar içer ve meyhaneden ayrılırken ayağı takılıp çamurlu suya düşer. Etrafına toplanan kalabalık gence bakıp alaycı sözler söyler: “Ah, delikanlı! Artık kiliseye gidip evlenme zamanın gelmiş!”

      “Öyle ya da böyle! Dilediğim takdirde güzel Anastasya, beni alnımdan öpecektir.”

      “Öyle övünüp durma,” der zengin bir tüccar. “Suratına bile bakmaz o kız senin.” Aksini ispat ettiği takdirde İvan’a malını mülkünü vereceğini söyler, İvan da bu meydan okumayı kabul eder. Prenses, ortaya çıkıp delikanlıyı alnından öper. Sonra üzerini temizleyip onu eve götürür. Delikanlı, hâlâ sarhoş ve meteliksizdir.

      Bazen köylülerden başkası da sarhoş olur. Bir kadının zekâsı sayesinde bütün bilmeceleri bilip hileleri tespit ettiği ve güçlükleri yendiği meşhur masalın bir versiyonu olan “Semilétka”da kadın başkahramanın bir voyvoda 8 tarafından eş olarak seçildiği anlatılır. Fakat kadın, voyvodalık meselelerine burnunu soktuğu takdirde babasının evine geri gönderilecek ama en çok değer verdiği eşyalarını yanında götürebilecektir. Nikâh kıyılır fakat günün birinde ödünç alınan kısrağın yavrusuyla ilgili bir dava, Voyvoda’nın önüne gelir. Yavru, kısrağın sahibine mi yoksa yavruladığı esnada yanında bulunduğu ve onu ödünç almış olan kişiye mi aittir? Voyvoda, ödünç alan adamın lehine karar verir ve hikâye şu şekilde sonlanır:

      Semilétka bunu duyunca kendini tutamayıp kocasına haksız bir karar verdiğini söyler. Voyvoda sinirden küplere biner ve boşanmak ister. Akşam yemeğinden sonra Semilétka, babasının evine dönmek zorunda kalır.

      Ama yemek sırasında Voyvoda’yı sarhoş olana dek içirmiştir. Semilétka, içkinin etkisiyle uyuyakalan kocasını bir arabaya bindirip onunla beraber babasının evine gitmiştir. Oraya vardıklarında Voyvoda uyanıp sorar:

      “Kim getirdi beni buraya?”

      “Ben getirdim,” der Semilétka. “Yaptığımız anlaşmaya göre en çok değer verdiğim şeyleri yanımda getirebilecektim. İşte ben de seni aldım yanıma!”

      Voyvoda, karısının zekâsına hayran kalır ve onunla barışır. Sonra birlikte evlerine döner ve eskisi gibi mutlu mesut yaşarlar.

      Ezgilerde olduğu gibi halk masallarında da sarhoşluk çok yumuşak bir dille ele alınsa da, pek çok ahlak dersinin konusunu oluşturur. Stikhi (Kör dilenciler ve kilise önlerinde şarkı söyleyen gezgin ozanlarca söylenen dini içerikli şiirler) ve yarı dini nitelikteki masallar olan “Efsaneler”de son derece şiddetli biçimde verilir bu dersler. Sarhoşlukla ilgili bu türden masalların güzel bir örneğini Korkunç Sarhoş ’ta görebiliriz.

      Korkunç Sarhoş

      Bir zamanlar ihtiyar bir adam yaşardı. Öyle çok içerdi ki sarhoşluğunu tarife kelimeler yetmezdi. Neyse, bir gün gidip yine şişeleri kafaya dikti ve kör kütük sarhoş bir hâlde evine doğru yol aldı. Bu sırada yoluna bir nehir çıktı. Nehre geldiğinde çok düşünmeden çizmelerini çıkarıp boynuna bağladı ve doğruca suya girdi. Daha yolun yarısını gitmemişti ki bir taşa takılıp suyun içine yuvarlandı. Adamın sonu böyle oldu.

      İhtiyar adam, ardında Petruşa adlı bir oğul bırakmıştı. Peter, babasının hiç iz bırakmadan ortadan kaybolmasına çok üzüldü, çok ağladı. Babasının ruhuna dualar okuttu. Artık ailenin reisi kendisiydi. Bir pazar günü, Tanrı’ya dua etmek için kiliseye gitti. Yolda bir kadının sert adımlarla önünden yürüdüğünü gördü. Kadın yürüdü, yürüdü ve sonunda ayağı bir taşa takılınca küfürler savurup “Hangi şeytan itti seni ayağımın altına?” dedi.

      Bu sözleri duyan Petruşa sordu:

      “İyi günler, teyze! Nereye gidiyorsun?”

      “Kiliseye, çocuğum. Tanrı’ya dua etmeye.”

      “İyi ama bu davranışın günahkârca değil mi? Tanrı’ya dua etmek için kiliseye giderken Şeytan’ı aklına getiriyorsun. Ayağın takıldı diye suçu Şeytan’a attın!”

      Bu sözlerin ardından Peter önce kiliseye gidip dua etti, sonra da evine döndü. Epeyce yürüdükten sonra, nereden çıktığını tanrı bilir, hoş görünümlü bir adam belirdi. Peter’e selam verip konuştu:

      “Güzel sözlerin için teşekkürler, Petruşa!”

      “Sen de kimsin? Bana neden teşekkür ediyorsun?” diye sordu Petruşa.

      “Ben Şeytan’ım. Sana teşekkür ediyorum; çünkü o kadın tökezleyip sebepsiz yere bana sövdüğünde benim için güzel sözler söyledin.” Sonra genç adama yalvardı: “Haydi benimle gel, Petruşa. Seni en güzel şekilde mükâfatlandırırım, şüphen olmasın! Altın ve gümüş veririm sana.”

      “Pekâlâ,” dedi Petruşa. “Geleceğim.”

      Ona yolu tarif ettikten sonra Şeytan gözden kayboldu ve Petruşa eve döndü.

      Ertesi gün Petruşa Şeytan’ı ziyaret etmek için yola çıktı. Az gitti uz gitti, tam üç gün yol teptikten sonra karanlık ve sık bir ormana ulaştı. Ormanın içinden gökyüzünü görmek imkânsızdı! Tam ortada görkemli bir saray duruyordu. Petruşa saraya girince güzel bir kız ilişti gözüne. Bu kız, kötü bir ruh tarafından köyün birinden kaçırılmıştı. Petruşa’yı görünce bağırıp ağlamaya başladı:

      “Niçin buraya geldin, delikanlı? Burada Şeytan hüküm sürer. Seni görürse paramparça eder.”

      Petruşa, o saraya neden ve nasıl geldiğini anlattı.

      “Pekâlâ. Şimdi СКАЧАТЬ



<p>8</p>

Voyvoda: Slav dillerinde eski zamanlarda ordu kumandanı ve general, daha sonra ise prens veya vali anlamında kullanılmış bir kelime. (ç.n.)