Rus masalları. William Ralston Shedden Ralston
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Rus masalları - William Ralston Shedden Ralston страница 4

Название: Rus masalları

Автор: William Ralston Shedden Ralston

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-8068-15-3

isbn:

СКАЧАТЬ diye düşündü kız. Sonra yaşlı kadının evine gitti.

      “İyi günler, büyükanne!” dedi.

      “İyi günler, güzel torunum! Ne haberler getirdin bakalım? Annen, baban nasıl?”

      “Öldüler, büyükanne,” diye cevap verdi kızcağız ve ardından başına gelenleri anlattı.

      Yaşlı kadın her şeyi dinledi ve dedi ki:

      “Ah canım! Benim bahtsız çocuğum! Hemen papazın yanına git ve şunu rica et: Eğer ölürsen, bedenini kapıdan çıkarmasınlar. Eşikten itibaren bir çukur kazılsın ve seni oradan çekip alsınlar. Bir de dört yolun birleştiği bir kavşakta gömülmeyi iste.”

      Maruşya papazın yanına gitti, gözyaşları içinde başına gelenleri anlattı ve büyükannesinin talimatlarının izleneceğine dair söz aldı. Sonra eve döndü, bir tabut satın aldı ve içine yattı. Hemencecik can verdi.

      Papaza haber verildi. Papaz önce kızın babasını ve annesini, ardından da kızı gömdü. Ama Maruşya’nın bedeni eşiğin altından geçirilerek bir kavşağa gömüldü.

      Bundan kısa bir süre sonra bir derebeyinin oğlu, Maruşya’nın mezarının yanından geçti. Mezarın üzerinde muhteşem güzellikte bir çiçek açmıştı. Böyle harikulade bir çiçek görmemişti ömründe. Genç derebeyi uşağına emretti:

      “Git, o çiçeği kökünden sök. Eve götürüp saksıya dikeceğiz. Belki orada filizlenir.”

      Çiçeği söküp eve götürdüler, bir saksıya dikip pencere kenarına yerleştirdiler. Çiçek iyice büyüdü ve daha da güzelleşti. Bir gece uşak henüz uyumamış, pencereye bakıyordu ki mucizevi bir olay gerçekleşti. Çiçek birden titremeye başladı, sonra köküyle beraber yere düştü ve güzeller güzeli bir kıza dönüştü. Çiçek güzeldi ama kız çok daha güzeldi. Odadan odaya geçip çeşitli yiyeceklerden atıştırdı, içeceklerden içti. Sonra yere yatıp eskisi gibi çiçeğe dönüştü. Pencereye çıkarak saksıdaki yerini aldı. Ertesi gün uşak, gece şahit olduğu mucizeyi efendisine anlattı.

      “Ah, kardeşim!” dedi genç adam, “Niçin beni uyandırmadın? Bu gece ikimiz birlikte nöbet tutacağız.”

      Gece oldu. Uyumayıp nöbet tuttular. Saat on ikiyi vurunca, çiçek filizi yine titremeye başladı. Oradan oraya savrulup nihayet yere düştü ve güzeller güzeli kız ortaya çıktı. Kendine yiyecek bir şeyler bulup karnını doyurdu. Genç derebeyi, ileri fırlayıp güzel kızı pamuk ellerinden tuttu. Karşısındaki öyle bir güzellikti ki genç adam ona bakmaya dahi kıyamıyordu!

      Ertesi sabah anne babasına gidip dedi ki: “Lütfen evlenmeme müsaade edin. Kendime bir eş buldum.”

      Anne babası gencin bu dileğini kabul etti. Maruşya ise şöyle dedi:

      “Yalnızca bir şartla seninle evlenirim. Dört sene boyunca kiliseye gitmeyeceğim.”

      “Pekâlâ,” dedi genç adam.

      Bunun üzerine gençler evlendi ve birlikte iki sene yaşadıktan sonra bir oğulları oldu. Günlerden bir gün, evlerinde misafir ağırlıyorlardı. Misafirler yiyip içtikten sonra eşleriyle övünmeye başladılar. Birinin karısı güzeldi, diğerininki hepsinden güzeldi.

      “İstediğinizi söyleyin,” dedi ev sahibi, “ama benimkinden güzel bir eş dünyada bulunmaz!”

      “Güzel olmasına güzel ama,” diye cevap verdi misafirler, “dinsizin teki.”

      “O da ne demek?”

      “Ne demek olacak, hiç kiliseye gittiğini görmedik.”

      Maruşya’nın kocası bu sözleri pek nahoş buldu. Pazar gününe kadar bekledi. Sonra kiliseye gitmek üzere hazırlanmasını istedi karısından.

      “Ne söyleyeceğin umurumda değil,” dedi kocası. “Git, hemen hazırlan.”

      Hazırlandılar ve kiliseye gittiler. Önce kocası içeri girdi, dikkatini çeken bir şey görmedi. Ama Maruşya etrafına bakınca pencere kenarında oturan İfrit’i gördü.

      “Aha! Nihayet geldin!” diye bağırdı İfrit. “Eski zamanları hatırlayalım. O gece kilisede miydin?”

      “Hayır.”

      “Orada ne yaptığımı gördün mü?”

      “Hayır.”

      “Pekâlâ! Yarın kocan ve oğlun ölecek.”

      Maruşya hemen kiliseden dışarı fırlayıp büyükannesinin yanına gitti. Yaşlı kadın ona iki küçük şişe verdi. Birinde kutsal su, diğerinde ise ölümsüzlük suyu vardı. Sonra torununa ne yapması gerektiğini anlattı. Ertesi sabah, Maruşya’nın kocası ve oğlu öldü. Ardından İfrit uçarak yanına gelip sordu:

      “Söyle bakalım, kilisede miydin?”

      “Evet.”

      “Peki, ne yaptığımı gördün mü?”

      “Bir cesedi yiyordun.”

      Maruşya bu sözleri söyleyip İfrit’in üzerine kutsal sudan serpti. Canavar, anında toz ve küle dönüşüp rüzgârla beraber savrulup gitti. Ardından Maruşya, kocası ve oğlunun üzerine ölümsüzlük suyundan serpti. Bunun üzerine genç adam ve oğlu hemen canlandı. O günden sonra üzüntü ve ayrılık uğramadı hayatlarına, birlikte mutlu mesut yaşadılar.

      Ölü Anne

      Köyün birinde mutluluk ve huzur içinde yaşayan bir karı koca vardı. Bütün komşuları onlara imrenirdi. Bu çifti görmek, köyün dürüst halkına zevk veriyordu. Bir zaman sonra, bir erkek çocukları oldu; ama kadın doğumda hayatını kaybetti. Zavallı mujik4 ağlayıp sızladı. Ama adam her şeyden önce yavrusu için çok üzülüyordu. Annesi olmadan bebeği nasıl büyütecekti? En doğrusunu yaparak çocuğa bakması için yaşlı bir kadın tuttu. Bu arada bir de ne olsa beğenirsiniz? Bebek mamasını reddediyor, bütün gün ağlamaktan başka bir şey yapmıyordu! Çocuğu yatıştırmanın yolu yoktu. Fakat çocuk geceleri öylesine sessiz ve huzurlu uyuyordu ki, varlığı hiç hissedilmiyordu. “Bu da ne demek oluyor?” diye sordu kendi kendine yaşlı kadın. “En iyisi bu gece uyumayıp öğreneyim.”

      Gece yarısı olduğunda kadın, birinin sessizce kapıyı açıp beşiğe yaklaştığını duydu. Bunun üzerine bebek, sanki emziriliyormuş gibi ağlamayı bırakarak sakinleşti.

      Ertesi gece ve ondan sonraki gece de aynı şey yaşandı. Kadın, bebeğin babasına bu olanları anlattı. Adam akrabalarını çağırıp onlara danıştı. Şu karara vardılar: Bütün gece nöbet tutup bebeği emzirmeye gelenin kim olduğunu öğreneceklerdi. Bunun üzerine akşam olduğunda yere uzanıp saklandılar ve yanlarına toprak bir kabın içine gizledikleri ince bir mum aldılar.

      Gece yarısı olunca evin kapısı açıldı. Biri içeri girip beşiğe yöneldi. Çok geçmeden bebek ağlamayı СКАЧАТЬ



<p>4</p>

Mujik: Rus köylüsü. (ç.n.)