Japon masalları. Yei Theodora Ozaki
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Japon masalları - Yei Theodora Ozaki страница 9

Название: Japon masalları

Автор: Yei Theodora Ozaki

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-8068-13-9

isbn:

СКАЧАТЬ align="center">

      “şinanşa” ya da Güney Yönünü Gösteren Araba

      İğnesi daima kuzeyi gösteren pusula hepimizin bildiği bir nesne ve pusulanın olağanüstü bir şey olduğunu düşünmüyoruz artık. Fakat ilk icat edildiğinde bu nesne, adeta bir mucize olarak görülüyordu.

      Yıllar yıllar önce, Çin’de pusuladan da harika bir icat vardı. Adı “şinanşa” idi. Bu, üzerinde bir adam figürünün bulunduğu ve daima güneyi gösteren bir arabaydı. Araba nereye konursa konsun, üzerindeki figür daima güney yönünü gösteriyordu.

      Bu tuhaf aracın mucidi, mitolojik dönem Çin imparatorlarından biri olan Kotei idi. Kotei, İmparator Yuhi’nin oğluydu. O doğmadan önce annesi, oğlunun büyük bir adam olacağını öngörmüştü.

      İmparatoriçe bir yaz akşamı, gün sonunda esen serin rüzgârlarla rahatlayıp yıldızlı gökyüzünü izlemek için çayırlarda dolaşmaya gitmişti. Kuzey Yıldızı’nı izlediği sırada ilginç bir şekilde her yönde şimşekler çakmaya başladı. Bu olayın üzerinden çok geçmeden, oğlu Kotei dünyaya geldi.

      Kotei, büyüyüp adam oldu ve babası İmparator Yuhi’den sonra tahta çıktı. Hükümdarlığının ilk dönemleri, isyancı Şiyu yüzünden sıkıntılı geçti. İsyancı, imparator olmak istiyordu ve bu amaçla savaştı. Şiyu, ayrıca kötü niyetleri olan bir büyücüydü. Başı demirdendi ve onu alt edebilecek hiç kimse yoktu.

      Nihayet Kotei, isyancı Şiyu’ya savaş ilan etti ve ordusunu savaş meydanına götürdü. Ordular, Takuroku Meydanı’nda karşılaştı. İmparator cesaretle savaştı ama büyücü, savaş meydanını yoğun bir sis bulutu altında bıraktı. Kraliyet ordusu bu karmaşa içinde hareket etmeye çalışırken, Şiyu askerleriyle beraber geri çekilip tuzağa düşürdüğü kraliyet ordusunun hâline gülüyordu.

      İmparator’un ordusu ne kadar güçlü ve cesur olursa olsun, isyancı Şiyu büyü gücü sayesinde kurtuluyordu.

      Kotei, sarayına geri döndü ve bu büyücüyü nasıl alt edeceğini düşünerek kafa yordu. Vazgeçmemekte kararlıydı. Uzun süre uğraştıktan sonra üzerindeki adam figürünün daima güneyi gösterdiği “şinanşa” adlı arabayı icat etti. Zira o zamanlarda pusula yoktu. Hep güneyi gösteren bu araç sayesinde, sis her yanı kapladığında bile adamlarının aklı karışmayacaktı.

      Kotei yine Şiyu’ya savaş ilan etti. Şişanşa’yı ordusunun önüne koyup savaş meydanına ilerledi.

      Savaş çetin başladı. İsyancı, tekrar büyüye başvurduğunda kralın askerlerince geri püskürtüldü. Sonra garip bazı sözler söyledi ve savaş alanı koyu bir sisle kaplandı.

      Fakat bu defa askerler sise aldırış etmedi, hiçbiri yolunu şaşırmadı. Kotei, şinanşa’yı göstererek yönünü buluyor ve ordusunu hatasız bir şekilde yönetebiliyordu. İsyancıların ordusunu yakından takip etti ve büyük bir nehre varana dek onları geri püskürttü. Kotei ve adamları gördü ki bu nehir, taşkınlarla kabarmış, geçilmesi imkânsız bir hâle gelmişti.

      Şiyu, büyü kullanarak ordusuyla birlikte nehri kolayca geçti ve karşı tarafta bir hisara kapandı.

      İlerleyişlerinin sona ermesi Kotei’yi büyük hayal kırıklığına uğrattı; çünkü nehir olmasaydı isyancı ordusuna yetişecekti.

      Elinden hiçbir şey gelmiyordu. O zamanlarda tekne henüz icat edilmemişti. İmparator, burada bulabildikleri en güzel yere çadırının kurulmasını emretti.

      Bir gün çadırından çıktı ve biraz yürüdükten sonra bir gölete vardı. Su kenarında oturup düşüncelere daldı.

      Mevsim sonbahardı. Su kenarındaki ağaçlar yaprak döküyordu ve yapraklar suyun üzerinde yüzüyordu. Sonra suyun kenarındaki bir örümcek, Kotei’nin dikkatini çekti. Küçük böcek, suda yüzen yapraklardan birinin üzerine çıkmaya çalışıyordu. Sonunda bunu başardı ve göletin diğer tarafına doğru yüzmeye başladı.

      Bu önemsiz olay sayesinde zeki İmparator, kendisini ve adamlarını aynı şekilde nehrin karşısına geçirecek bir şey denemeyi düşündü. Hemen işe koyuldu ve ilk tekneyi icat edene dek çalıştı. Başarılı olunca adamlarından daha fazla tekne yapmalarını istedi ve çok geçmeden bütün orduya yetecek kadar tekne inşa ettiler.

      Kotei, ordusunu nehrin karşısına geçirdi ve Şiyu’nun karargâhına saldırdı. Saldırısı tam bir zaferle sonuçlandı ve ülkesini yıllardır perişan eden savaş sona erdi.

      Zeki ve iyi kalpli İmparator, bütün ülkede huzur ve refahı tesis edinceye kadar çalıştı. Bütün tebaası onu çok seviyordu. Halkı, onun hükümdarlığında yıllarca barış içinde yaşadı. Kotei, halkının yararına olan icatlar yapmak için çalıştı. Tekne ve güneyi gösteren şinanşa’nın yanında daha birçok icat gerçekleştirdi.

      Neredeyse yüz yıldır ülkesini yönetiyordu. Bir gün yukarı bakarken gökyüzü kıpkırmızı oldu ve altın gibi parlak bir şey yere indi. Yaklaşınca Kotei, bunun kocaman bir ejderha olduğunu gördü. Ejderha, yaklaşıp İmparator’un önünde başını eğdi. İmparatoriçe ve nedimeler korkudan kaçtı.

      Ama İmparator yalnızca gülümseyip durmalarını istedi. Dedi ki:

      “Korkmayın. Bu, göklerden gönderilmiş bir ulaktır. Buradaki zamanım sona erdi!” Ardından ejderhanın sırtına atlayıp göklere yükseldi.

      İmparatoriçe ve nedimeler bunu görünce hep birlikte ağladılar:

      “Bizi de bekle! Biz de gelelim,” diyerek ejderhaya tutunup üzerine binmeye çalıştılar.

      Ama üzerinde bu kadar çok insanla ejderhanın uçması mümkün değildi. Birkaç kişi ejderhanın sakalına tutunup üzerine çıkmayı denedi; ama tutundukları kıllar kopunca yere düştüler.

      Bu arada İmparatoriçe ve birkaç nedime, ejderhanın sırtına binmeyi başarmıştı. Ejderha göklerde öyle yükseldi ki, geride kalan üzgün saray halkı artık onları göremiyordu.

      Bir süre sonra sarayın bahçesine bir ok ve yay düştü. Bunlar, İmparator Kotei’ye aitti. Nedimeler, ok ve yayı dikkatle yerden kaldırdı ve bu kutsal emanetleri sarayda sakladılar.

      Altın Çocuk Kintaro’nun Maceraları

      Evvel zaman içinde Kyoto şehrinde Kintoki adında cesur bir savaşçı yaşardı. Günün birinde güzel bir kadına âşık oldu ve onunla evlendi. Bunun üzerinden çok geçmemişti ki, bazı arkadaşları yüzünden sarayın gözünden düştü ve kovuldu. Başına gelen bu talihsizlik nedeniyle kendini yiyip bitirdi. Kovulmasından kısa bir süre sonra bu duruma daha fazla dayanamayıp öldü. Güzel karısı koca dünyada tek başına kaldı. Kocasının düşmanlarından korkan kadın, Aşigara Dağları’na kaçtı. Odunculardan başka kimsenin uğramadığı bu ıssız ormanda bir erkek çocuk doğurdu ve adını Kintaro yani “Altın Oğlan” koydu. Bu çocuğun olağanüstü bir özelliği vardı: Çok ama çok kuvvetliydi. Büyüdükçe daha da güçlendi. Sekiz yaşına geldiğinde oduncular kadar hızlı bir şekilde ağaçları kesebiliyordu. Sonra annesi ona büyük bir balta verdi. Ormana СКАЧАТЬ