Japon masalları. Yei Theodora Ozaki
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Japon masalları - Yei Theodora Ozaki страница 11

Название: Japon masalları

Автор: Yei Theodora Ozaki

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-8068-13-9

isbn:

СКАЧАТЬ ortasında bir kibrit kutusu gibi kalan evine girer girmez annesini selamlayıp dedi ki:

      “Okkasan (anne), ben geldim!”

      “O, Kimbo!” dedi annesi gülümsedi oğlunun uzun bir günün ardından sağ salim eve döndüğüne sevinerek. “Bugün çok geciktin. Başına bir şey geldi diye çok korktum. Nerelerdeydin bakayım?”

      “Dört arkadaşımı yani ayı, geyik, maymun ve tavşanı tepelere getirdim. Kimin en güçlü olduğunu görmek için güreş müsabakası yaptırdım onlara. Oyun oynarken çok eğlendik. Yarın aynı yere yine gideceğiz, tekrar güreş yapacağız.”

      “Peki söyle bakalım, en güçlü kim?” diye sordu annesi, bilmiyormuş gibi yaparak.

      “Ah, anne,” dedi Kintaro, “en güçlü benim, bilmiyor musun? Güreşmeme gerek bile yoktu.”

      “Peki, senden sonra en güçlü kim?”

      “Benden sonra en güçlü olan ise ayı,” diye cevap verdi Kintaro.

      “Peki ya ayıdan sonra?” diye sordu annesi.

      “Ayıdan sonra hangisinin en güçlü olduğunu söylemek zor. Geyik, maymun ve tavşan aynı güçte gibi gözüküyorlar,” dedi Kintaro.

      Kintaro ve annesi, bir anda dışarıdan gelen bir sesle irkildi.

      “Beni dinle küçük çocuk! Bir daha güreşeceğiniz zaman, bu yaşlı adamı da yanınızda götürün. O da yarışa katılmak istiyor!”

      Bu, Kintaro’yu nehirden beri takip etmiş olan oduncuydu. Takunyalarını çıkarıp eve girdi. Yama-uba ve oğlu çok şaşırmıştı. Davetsiz misafire merakla baktılar. Daha önce onu hiç görmemişlerdi.

      “Kimsiniz siz?” diye bağırdılar.

      Oduncu güldü:

      “Kim olduğum şu an için önemli değil. Ama en güçlü kolların sahibi kim, görmek istiyorum. Ben mi, bu çocuk mu?”

      Ömrü boyunca ormanda yaşamış olan Kintaro, yaşlı adama yanıt verdi:

      “İsterseniz deneriz, ama kim kazanırsa kazansın öfkelenmeyeceksiniz.”

      Bunun üzerine Kintaro ve oduncu, sağ kollarını uzatıp birbirlerinin elini kavradı. Kintaro ve yaşlı adam, uzun süre bilek güreşine tutuştu. Her güreşçi, karşısındakinin kolunu bükmeye çalışıyordu; fakat yaşlı adam çok güçlüydü ve ikili eşit kuvvetteydi. Sonunda yaşlı adam, berabere kaldıklarını söyleyerek çekildi.

      “Hakikaten çok güçlü bir çocuksun. Sağ kolumun gücüne sahip olmakla övünebilecek adamların sayısı bir elin parmaklarını geçmez!” dedi oduncu. “Seni birkaç saat önce nehrin kenarında gördüm. Akıntıyı geçmek için o koca ağaçtan köprü yaptın. Gördüklerime inanamadım. Seni evine kadar takip ettim. Biraz önce tecrübe ettiğim üzere, kol gücün gördüklerimin gerçek olduğunu kanıtlıyor. Büyüdüğünde şüphesiz, Japonya’daki en kuvvetli adam olacaksın. Bu uzak dağlarda herkesten saklı yaşıyor olman çok yazık.”

      Sonra Kintaro’nun annesine döndü:

      “Ve sen, çocuğunu başkente götürmek aklına gelmedi mi hiç? Orada bir samuray gibi kılıç taşımayı öğrenebilir.”

      “Oğlumla bu kadar ilgilendiğiniz için çok teşekkürler,” dedi annesi, “fakat gördüğünüz gibi oğlum yabani ve eğitimsizdir. Korkarım, söylediklerinizi yapmak çok güç. Bebekken bile çok kuvvetliydi. O yüzden oğlumu ülkenin bu ıssız köşesine sakladım, zira yanına yaklaşan herkesin canını yakıyordu. Bir gün oğlumu iki kılıçlı bir samuray olarak görmeyi hep istemişimdir; ama başkentte bizi takdim edecek sözü dinlenir kimseyi tanımıyoruz. Korkarım ki umudum asla gerçekleşmeyecek.”

      “Bu konuda hiç endişelenmeyin. Size gerçeği söyleyeyim: Ben oduncu filan değilim! Japonya’nın en büyük generallerinden biriyim. Adım Sadamitsu’dur ve kudretli Lort Minamoto-no-Raiko’nun hizmetlisiyim. Ülkeyi dolaşıp ordusunda görev almak üzere yetiştirilecek güçlü çocukları bulmam için beni görevlendirdi. Bu görevi en iyi şekilde yerine getirmek için oduncu kılığına girdim. Şansım yaver gitti, hiç ummadığım anda oğlunuzla karşılaştım. Eğer oğlunuzun samuray olmasını gerçekten istiyorsanız, onu götürüp Lort Raiko’ya asker adayı olarak takdim edeceğim. Ne dersiniz?”

      Nazik general planını aşama aşama açıkladıkça, Kintaro’nun annesinin kalbi sevinçle doldu. Hayatı boyunca dilediği tek şeyin gerçekleşmesi için harika bir şanstı bu: Ölmeden önce oğlunu bir samuray olarak görebilecekti.

      Saygıyla başını öne eğen kadın cevap verdi:

      “Eğer bu söylediklerinizi yapacaksanız, oğlumu size emanet edeceğim.”

      Bütün bu zaman boyunca Kintaro, annesinin yanında konuşulanları dinlemişti. Annesi sözlerini bitirince haykırdı:

      “Ah, ne kadar mutluyum! Generalle gideceğim ve bir gün samuray olacağım!”

      Böylece Kintaro’nun kaderi yazılmış oldu. General, hemen Kintaro’yu yanına alıp başkente doğru yola çıkmaya karar verdi. Yama-uba, oğlundan ayrıldığı için çok üzülüyordu; hayattaki tek varlığı oğluydu. Ama Japonya’da söylendiği üzere “matemini güçlü yüzünün ardına sakladı” ve üzüntüsünü belli etmedi. Bu ayrılığın oğlunun iyiliği için olduğunu biliyordu ve tam yola çıkmak üzereyken cesaretini kırmamalıydı. Kintaro, annesini asla unutmayacağına söz verdi. İki kılıç kuşanmış bir samuray olunca ona bir ev yapıp yaşlılığında annesine bakacağını söyledi.

      Ona hizmet eden bütün hayvanlar; ayı, geyik, maymun ve tavşan gideceğini öğrenir öğrenmez Kintaro’nun yanına geldiler ve eskisi gibi ona hizmet edip edemeyeceklerini sordular. Temelli gittiğini öğrenince dağların yamacına kadar Kintaro’ya eşlik edip vedalaştılar.

      “Kimbo,” dedi annesi, “dikkatli davran ve uslu ol.”

      “Bay Kintaro,” dedi sadık hayvanlar, “size iyi yolculuklar ve sağlıklı bir hayat diliyoruz.”

      Sonra hepsi bir ağaca tırmanıp son bir kez Kintaro’ya baktılar, gölgesi yok olana dek onu izlediler.

      General Sadamitsu, hiç ummadığı bir zamanda Kintaro gibi genç bir yeteneği keşfettiği için neşeyle koyuldu yola.

      Gidecekleri yere varınca General, Kintaro’yu bir an önce Lort Minamoto-no-Raiko’ya götürdü, çocuğu nasıl bulduğunu ve onun ne kadar kuvvetli olduğunu anlattı. Lort Raiko, duyduklarından çok memnun oldu. Kintaro’nun getirilmesini istedi ve onu hizmetkârlarından biri yaptı.

      Lort Raiko’nun ordusunda kahramanlıklarıyla ün salmış “Dört Yiğit” vardı. Bu savaşçılar, askerlerin en cesur ve güçlüleri arasından seçilmişti. Bu küçük ve seçkin grup, tükenmez cesaretleriyle bütün Japonya’da tanınıyordu.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст СКАЧАТЬ