Aşk başka yerde. Elif Usman
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Aşk başka yerde - Elif Usman страница 7

Название: Aşk başka yerde

Автор: Elif Usman

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-8068-39-9

isbn:

СКАЧАТЬ style="font-size:15px;">      Yaklaşan fırtınanın habercisiydi bütün bunlar.

      Umut, o son gün İhsan’dan ayrılıp eve geldiğinde, annesini komşusu Hatice ile konuşurken buldu. İki kadın kafa kafaya vermiş, dertleşiyorlardı. Umut’un içeri girdiğini bile fark etmediler, fark ettilerse de umursamadılar. Umut bir köşeye geçip açlıktan midesi guruldayarak onları dinlemeye koyuldu.

      “Ne yapacağımı şaşırdım,” diyordu anası. “Teknenin parası var şimdilik, ama ne kadar zaman idare eder bizi bilmiyorum.”

      Hatice bilmiş bir edayla kafasını sallayarak, “Doğru kardeş, hazıra dağ mı dayanır,” dedi.

      “Dayanmaz helbet. Ondan çalışayım diyorum ama… Ne iş yaparım, bu köy yerinde nereden iş bulurum…”

      “Ah ah, eskiden olacaktı… Anam anlatırdı, şu meşhur Cavidan Hanım var ya… Bildin mi Cavidan Hanım’ı?

      “Hee, bildim.”

      “İşte o Cavidan Hanım’ın babası zamanında çiftlik de çiftlikmiş. Tarlalar, bağlar, bahçeler dönüm dönüm… Hepsi ekiliyor, biçiliyor… Sade bizim köyden değil, civardaki bütün köylerden ırgat toplarlarmış. Şarap fabrikası da işliyormuş o vakitler. O kadar çok iş varmış ki, erkekler yetmiyomuş, kadınları da alıyolarmış çalışmağa. “

      “Sonra ne olmuş da bu hale gelmiş ki?”

      “Ne zaman ki bey ölmüş, bütün çift çubuk Cavidan Hanım’a kalmış, her bişey durmuş. Tarlalar topraklar ekilmez, çiftlikte in cin top oynar olmuş; fabrikanın kapıları kapanmış. Eskiden, sade evde bir alay insan çalışırmış. Şimdi, beyin zamanından beri çiftlikte olan emektar hizmetçi kalmış bir tek. Evin bütün işini o kadın görüyormuş.”

      “Bir başına?”

      “Hee, bir başına.”

      “Bizim köy kadardır be o ev.”

      “Öyle. Ama ne yaparsın, Cavidan Hanım insan görmek istemeyesiymiş. Bu yüzden bütün çalışanları kovmuş. Çiftliği de evi de boşaltmış.”

      “Yazık.”

      “Yazık ki ne yazık. Bu kadar insan açlıktan gebersin burada, o kadar toprak boş dursun. Olacak iş değil ama olmuş işte. Bu Cavidan Hanım dedikleri, hayata küsmüş mü neymiş. Çiftlik evine kapatmış kendini, avluya bilem çıkmıyormuş. Kaç senedir yüzünü gören yok. Anam rahmetli, toprağı bol olsun, bir kere görmüş Cavidan Hanım’ı. Gencecik kızmış o vakitler. Prensesler gibiymiş. Bey babası da, sertmiş, acımasızmış ama bey gibi beymiş. Diyom ya, herkeslere ekmeğini o verirmiş.”

      “Kız Hatice, ne zoru varmış bu Cavidan Hanım’ın? Ne demeye herkesi ekmeğinden etmiş? İnsan o kadar zengin olsun da hayata küssün… Deli mi bu?”

      Hatice, hikâyenin heyecanlı kısmına geldiklerini belli edercesine kıpırdandı oturduğu yerde. Çayından bir yudum aldı. Sonra büyük bir sır verircesine fısıltıyı andıran bir sesle, “Hemi de zır deli,” dedi. “Neden delirdiğini de biliyom ben.”

      Umut’un da anasının da gözleri fal taşı gibi açıldı. Cavidan Hanım’dan bahsedildiğini daha önce de duymuşlardı. Zaten köyde, hatta kasabada onun adını duymayan yok gibiydi. O bölgenin en meşhur, en zengin kişisiydi çünkü. Yıllardır yüzünü gören olmadığı için de adeta bir efsaneye dönüşmüştü. Yalan yanlış hikâyeler anlatılırdı hakkında; bazı anneler yaramazlık yapan çocuklarını Cavidan Hanım’a götürmekle korkuturlardı. Deli olduğu herkesçe bilinen bir gerçekti ama Cavidan Hanım’ın gençliğini hatırlayan yaşlıların çoğu toprak olduğu için, neden delirdiğini kimse bilmezdi. Bey babası öldükten sonra üzüntüden aklını kaybettiği söylenirdi yalnız.

      Bu yüzden, “Bey babası öldükten sonra üzüntüden delirmiş diyorlardı,” dedi Umut’un anası da.

      Hatice, “Palavra o be,” diye karşılık verdi. “Babası öldü diye delirir mi insan? Herkesin ölüyor babası.”

      Sözün burasında pot kırdığını anlamış gibi sustu. Acıyan gözlerle Umut’a baktı. Umut ise hiç üstüne alınmamış, merakla hikâyenin devamını bekliyordu. Annesi Umut’un imdadına yetişti.

      “Kız, çatlatırsın sen adamı. Anlatsana niye delirmiş ya?”

      Hatice büyük bir zevkle anlatmaya başladı.

      “Bu Cavidan Hanım, körpecik bir genç kızken deliler gibi âşık olmuş. Hem de kime?”

      Bir an durup sorusunun cevabını bekler gibi Umut’la anasına baktı. Lafı uzattıkça dinleyicilerinde daha çok merak uyandıracağını düşünüyor olmalıydı. Umut’un anası dayanamadı.

      “Kime?”

      Hatice, korkunç bir gerçeği açıklıyormuş gibi dehşet dolu bir sesle yanıtladı.

      “Çiftlikte ırgatlık yapan fakir bir köylü parçasına!”

      Umut, bunun niye bu kadar korkunç bir şey olduğunu anlayamamıştı. Annesine baktı. O anlamış gözüküyordu. Cık cık cıklayarak başını yukarı aşağı sallamasından belliydi anladığı.

      “Fakirmiş, ırgatmış amma, anamın dediğine göre, çok da yakışıklıymış. Boylu poslu, heybetli bi oğlanmış. Köyün bütün kızları peşinde koşarmış. Cavidan Hanım desen, çirkin mi çirkinmiş.”

      Umut atıldı.

      “Hani prenses gibiydi?”

      Hatice bir an şaşaladı.

      “Canım, söz temsili. Çirkinmiş ama giyim kuşam o biçimmiş tabii. Bir giydiğini bir daha giymezmiş. Elbiseleri, entarileri Avrupalardan gelirmiş. Artiz gibi gezermiş. Havası, kibri de cabası. Ama paraynan güzellik olmuyor işte. Güzellik ondur, dokuzu dondur derler ya, palavra. Cavidan Hanım da bütün süsüne, çalımına rağmen çirkinmiş.”

      Hatice, Umut’a öldürücü bir bakış atarak, bir daha lafını bölmemesini gözleriyle anlattı. Sonra kaldığı yerden hikâyesine devam etti.

      “Bey, yani bizim Cavidan Hanım’ın babası, başta karşı çıkmış bu işe. Biricik kızına, fakir bir ırgat parçasını yakıştıramamış. Ama ne dese ne yapsa laf anlatamamış kızına. Cavidan Hanım aşkından yataklara düşmüş, yemekten içmekten kesilmiş. Ölümlerden dönmüş. Bey babası da sonunda pes etmiş. Bakmış ki kız elden gidiyor, çaresiz he demiş. Çiftlikte düğün hazırlıkları başlamış.”

      Bu kez Ayşe atıldı.

      “Evlenmişler mi?”

      “I ıh, evlenememişler.”

      “Niye?”

      “Çünkü bu ırgat oğlan, Cavidan СКАЧАТЬ