Silahlarin Teslimi . Морган Райс
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Silahlarin Teslimi - Морган Райс страница 6

СКАЧАТЬ style="font-size:15px;">      Öne gelip her birinin bileklerini kalın iplerle bağladılar. Hepsi, binlerce tutsak sürüklenmeye başladı.

      Kendrick sürüklenirken birden kardeşi Godfrey’i hatırladı. Hepsi birlikte yola çıkmışlardı ama o zamandan beri onu veya adamlarını görmemişti. Bir şekilde kaçıp kaçmadığını merak etti.  Daha iyi bir kaderi bulması için dua etti. Bir şekilde iyimserdi.

      Konu Godfrey’se ne olacağı bilinmezdi.

      DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

      Godfrey, adamlarının önünde atını sürüyordu, etrafını Akorth, Fulton ve Silesialı generali çevrelemiş, onun yanında da yüklü ödeme yaptığı İmparatorluk kumandanı gidiyordu. Godfrey, davasında ona katılmış ve onunla birlikte ilerleyen binlerce İmparatorluk askeri kıtasına bakınca tatmin olmanın da ötesinde, yüzünde kocaman bir gülümsemeyle ilerliyordu.

      Onlara yüklü ödemeyi yaparken, sayısız altın kesesini verdiğinde yüzlerinin aldığı hali hatırlayınca duyduğu zevk yüzüne yansıyordu, planının işe yaramış olmasından dolayı sevinçten havalara uçuyordu. Son ana kadar planından emin olamamıştı ama ilk kez rahat nefes alabiliyordu. Bir savaşı kazanmanın bir çok farklı yolu vardı ve o bir damla kan akıtmadan savaşını kazanmıştı. Belki bu onu bir kahraman ya da şövalye veya diğer savaşçılar gibi cesur yapmazdı ama yine de başarılı olduğu kesindi. Sonuçta amaç neydi? Tüm adamlarının hiç düşünmeden atılmış cesur bir adımla ölmesindense, birazcık rüşvetle hayatta kalmış olmasını yeğlerdi. İşte bu Godfrey’di.

      Sahip oldukları için çok uğraş vermişti. Kimin kiminle birlikte olduğunu, İmparatorluk askerlerinin Halka’da hangi genelevleri ziyaret ettiğini ve hangi İmparatorluk kumandanlarının rüşvete açık olduğunu bulmak için genelevler, arka sokaklar ve tavernalar üzerinden tüm kirli bağlantılarını kullanmıştı.Godfrey’in çoğundan daha kirli bağlantısı vardı, aslında hayatı boyunca buralarda zamanını harcayarak biriktirdiği tüm ilişkiler yardımına koşmuştu. Bu kişilere yüklü ödemeler yapmak ona hiç koymamıştı ayrıca. Nihayetinde babacığının altınları iyi bir yere gitmişti.

      Yine de Godfrey bu insanlara güvenebileceğinden son ana kadar emin olamamıştı. Sizi bir hırsızdan başka kimse kolayca satmazdı ama bu riski almak zorundaydı. Bu insanlara güvenmek yazı tura atmaktı, yalnızca ödediği altınlar kadar güvenilirlerdi. Fakat Godfrey ödemesini çok kıymetli altınla yapınca düşündüğünden daha güvenilir olmuşlardı.

      Elbette İmparatorluk birliklerinin ne kadar süre sadık kalacakları hakkında bir fikri yoktu ama en azından savaş yoluna doğru kurtçuklar gibi kıvrılırken şu an için yanındalardı.

      “Senin hakkında yanılmışım,” dedi bir ses.

      Godfrey döndüğünde, Silesialı generalin yüzünde bir hayranlık ifadesiyle ona yaklaştığını gördü.

      “Kabul etmeliyim ki senden şüphe etmiştim,” diye devam etti. “Özür dilerim. Ördüğün kurguyu tahmin bile edemezdim. Dahiyaneydi. Seni bir daha sorgulamayacağım.”

      Godfrey generale gülümsedi, haklılığı doğrulanmıştı. Tüm generaller, tüm askeri tipler tüm hayatı boyunca ondan şüphe etmişti. Babasının sarayında, savaşçılar arasında her zaman küçümsenmiş, hor görülmüştü. Şimdi nihayet onun kendi çapında en az onlar kadar yetkin olduğunu görüyorlardı.

      “Merak etme,” dedi Godfrey. “Kendimi sorguluyorum. İlerledikçe öğreniyorum. Ben bir  komutan değilim ve hayatta kalmak için tüm yolları kullanmak dışında başka bir planım yok.”

      “Şimdi nereye?” diye sordu general.

      “Kendrick, Erec ve diğerlerine katılıp davalarında onlara elimizden geldiğince yardım etmeye.”

      Garip ve rahatsız bir ittifakla ilerleyen İmparatorluk’un ve Godfrey’in binlerce adamı atlarını sürdüler, vadilerden ve ovalardan geçtiler; uzun, kuru ve tozlu düzlüklerden ilerleyerek Kendrick’in buluşma yeri olarak söylediği vadiye doğru yol aldılar.

      Bu yolculuk sırasında Godfrey’in kafasında milyonlarca düşünce vardı. Kendrick ve Erec’in nasıl başa çıktıkları, düşmanın onlardan sayıca ne kadar üstün olduğu ve bir sonraki savaşta, yani gerçek bir savaşta nasıl hayatta kalacağını düşünüyordu. Artık bundan kaçış yoktu; arkasına sığınacağı başka kurnazlık veya altın kalmamıştı.

      Yutkundu, gergindi. Diğerlerinin sahip olduğu cesaret seviyesine kendisi sahip değildi, hepsi bu cesaretle doğmuş gibilerdi. Savaş alanında herkes son derece korkusuzdu, aslında hayatta da öylelerdi. Godfrey ise korktuğunu itiraf ediyordu. İş savaşa gelince, alana inmek zorunda olduğunda, yan çizmeyecekti ama son derece sakardı ve orada eğreti duruyordu. Diğerlerinin sahip olduğu yetenekler onda yoktu ve daha kaç defa tanrıların şansı ile hayatta kalabileceğini bilmiyordu.

      Diğerleri, ölseler de umurlarında değilmiş gibi görünüyorlardı, hepsi de zafer için hayatlarını vermeye isteklilerdi. Godfrey zaferi seviyordu ama yaşamak daha kıymetliydi. Birasını, yiyecekleri seviyordu, şimdiden karnına ağrılar giriyordu, bir yerlerdeki tavernada güven içinde oturmak için geri dönmeye zorlayan bir histi bu. Savaş hayatı ona göre değildi.

      Fakat Godfrey, Thor’u düşündü, bilmediği bir yerde tutsaktı. Bu dava için savaşan tüm akrabalarını düşündü, her ne kadar lekelenmiş olsa da onurunun burada yeşerdiğini, burada olmak zorunda olduğunu biliyordu.

      Yollarına durmaksızın devam ettiler ve nihayet zirveye ulaştıklarında önlerinde uzanan vadinin engine görüntüsüyle karşılaştılar. Durduklarında Godfrey kör edici güneşe karşı gözlerini kısarak kendini alıştırmaya, önündeki manzaradan bir anlam çıkarmaya çalıştı. Bir eliyle gözlerini koruyarak ileri baktı, aklı karışmıştı.

      Sonra dehşetle anladı. Godfrey’in kalbi durdu; aşağıda, Kendrick, Erec ve Srog’un binlerce adamı tutsak edilmiş sürükleniyordu. Bu buluşmayı planladığı savaş güçleriydi. Sayıca on kat üstün olan İmparatorluk askerleri karşısında hepsi teslim olmuştu. Ayakları üzerinde, bileklerinden bağlanmış esir olarak alınmış götürülüyorlardı. Godfrey, ortada geçerli bir sebep olmaksızın Kendrick ve Erec’in teslim olmayacağını iyi biliyordu.  Görünüşe göre onlara tuzak kurulmuştu.

      Godfrey panikle dondu kaldı. Bunun nasıl olmuş olabileceğini merak etti.Hepsini adil bir savaşın ortasında bulmayı, onlara katılarak saldırmayı planlıyordu. Ama şimdi bunun yerine ufukta kaybolduklarını, neredeyse yarım gün daha sürecek bir yolculuk uzağında olduklarını görüyordu.

      İmparatorluk generali alaycı bir ifadeyle Godfrey’in yanında bitti.

      “Görünüşe bakılırsa adamların kaybetmiş,” dedi İmparatorluk generali. “Böyle anlaşmamıştık.”

      Godfrey ona döndü ve generalin ne kadar endişeli olduğunu gördü.

      “Sana yüklü bir ödeme yaptım,” dedi Godfrey, gergin olmasına rağmen kendinden son derece emin bir tonda konuşuyordu, anlaşmanın bozulacağını hissetmişti. “Sen de bu davada bana katılacağına söz verdin.”

      Ama СКАЧАТЬ