Bir Japon Kızının Amerika Günlüğü. Yone Noguchi
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Bir Japon Kızının Amerika Günlüğü - Yone Noguchi страница 10

Название: Bir Japon Kızının Amerika Günlüğü

Автор: Yone Noguchi

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 9786258361407

isbn:

СКАЧАТЬ ma, gitmişti!

      Çok üzüldüm.

      Biricik evimi özlüyordum.

      Şimdi ülkemde o harika kasımpatı mevsimi yaşanıyor. Dangozaka’daki gösteriyi kaçırdım.

      Bir tokonomada16 çiçekleri seyrederken zaman ne kadar güzel geçerdi.

      Çiçeklerin o sıcak yüzü olmayınca her yer bana gri bir çöl gibi geliyor.

      Japonya’da çiçeklerin fiyatı yoktur. Tıpkı şairlerin bir öneminin olması gibi. Çünkü orada herkes şairdir. Oysa bu şehirde çok kıymetliler. Gerçi Amerikan şairlerinin servet kazandığından pek emin değilim.

      Güzel bir menekşe buketi satın aldım.

      Pek çok genç beyefendinin yanından geçtim. Acaba gözleri çiçeklerime mi yoksa ellerime mi ilişmişti?

      Eldiven takmıyorum. Çünkü eldivenin sert dokunuşundan hoşlanmıyorum. Hakikaten, küçük ellerimi göstermek pek hoşuma gidiyor.

      Menekşeyi çok severim çünkü sevgili John Keats’in en sevdiği çiçekti tabii ki.

31 Ekim

      Bayan Konsolos, Bay Longfellow hakkında üzücü bir haber verdi.

      Onun artık Amerikan hanımlarının idolü olmadığını söyledi.

      Rahat bir yuvaya çekilmiş ve okul çocuklarıyla ilgilenecekmiş.

      Zavallı ihtiyar şair!

1 Kasım

      Amerikan sandalyeleri çok yüksek.

      Yoksa bacaklarım mı çok kısa?

      Sanki hâkim karşısına çıkarılıyormuş gibi sandalyede sürekli dik oturmak çok rahatsızlık vericiydi.

      Bir de şu korseler ve ayakkabılar var!

      Beni acımasızca kavramışlardı.

      Birkaç saatimi Japon tarzında geçirmeye karar verdim. Cennetten kaçmış bir melek gibi yerde uzanacağım.

      Odamın kapısını kilitledikten sonra bir krep kimono ile Anka kuşu işlemeli kemerimi çıkardım.

      “Kotsu, kotsu, kotsu!”

      Birisi kapımı çalıyordu.

      Oy, bu gelen Ada idi! Benim “Frisco Gülü” ya da “Van Ness Kelebeği” arkadaşım.

      (Şehrin en güzel sokağı olan Van Ness Avenue’de kalıyordu.)

      Kaçak bir prenses kadar şen şakraktı. Günışığını ve kokusunu yüzüme estiriyordu.

      Böylesi tatlı bir Meriken hanımla tanışma şansına ulaştığım için çok mutluydum.

      “Vay be, Japon kimonosu! Keşke deneyebilsem!” dedi.

      Deneyebileceğini söyledim.

      “Ne kadar güzel!” diye haykırdı.

      Bir festival gününü birlikte geçirmeye söz verdik.

      “‘Kiraz Çiçeklerine Benzeyen İki Musume’ adlı tek perdelik bir Japon piyesini prova edeceğiz,” dedim.

      Giyinmesine yardım ettim. Doğulu kıyafetlerden tamamen bihaberdi.

      Vücudu ne kadar da harikulade bir yapıdaydı! Göğüsleri dolgundu, omuzları ise zarafetle yükseliyordu. Ne var ki oldukça geniş olan kalçası, elbisesinin dalgalanmasına yardımcı olmuyordu. Japonlar küçük kalçayı tercih eder.

      Benim fiziğim çok zayıf kalıyor.

      Kadının güzelliğinin yüzünde olduğuna inanmakla hata etmişim.

      Elbette, Japonya’da öyle. Esmer kadın daima yerinde oturur. Sergileyeceği her şeyi, yüzüdür.

      Meriken kadının güzelliği ise vücudundadır.

      Vücudumun gelişip dolgunlaşması için dua ediyorum.

      Japon tiyatrosu, geleneksel ahşap bloklar üç kez vurulmadan başlamaz.

      “Vay be! Japon kimonosu!”

      Sürahiye hafifçe vurdum.

      Bayan Ada, açık bir yelpazeyi sallayarak giyinme odasından geldi.

      Ne kadar da komik yürüyordu!

      “Geyşa” piyesinde Bayan İsmi Her Neyse böyle hareket ediyordu.

      Ada, ufacık benden çok daha uzundu. Kimono, ayakkabılarına zar zor yetişiyordu. Ömrümde bu kadar absürt bir şey görmemiştim.

      Kıs kıs gülüyordum.

      Büyüleyici Ada, sözümona Japon chic’ine uygun olarak yelpazelenip kıkırdıyordu.

      “Peki, ne söylemem gerek, Gündüzsefası?” diye sordu başını kaldırıp bakarak.

      “Bilmiyorum, cancağızım!” deyiverdim.

      Sonra ikimiz de güldük.

      Ada koluyla boynumu yakaladı. Sonra beni öpücük yağmuruna tuttu.

      İki genç kız, o lüks kıyafetlerle yerde neşeyle yuvarlandık.

2 Kasım

      Keşke bir günlüğüne bir beyefendi olabilseydim!

      Âdeta tembel bir prens gibi bir berber dükkânının rahat sandalyesine yerleşir ve berber, usturasıyla meşgulken harika bir şey hayal ederdim. (Berber dükkânı, eczane ve şekerci dükkânı sokaktaki üç güzel şey.)

      Böylesi yoğun bir saatte duş alabilen beyleri kıskanıyorum.

      Ben hiç dinlenmiyorum.

      Amerikan hanımları da öyle!

      Her biri sanki her an kapı zilinin çalmasını bekliyormuş gibi endişeli görünüyordu.

      Sanırım kadın olmanın cezası bu.

3 Kasım

      Küçük kalbim vatanseverlikle dolup taştı.

      Bugün Mikado’muzun17 doğum günü.

      “Hükümdarımızın Çağı” marşını okudum. “Bin yıl! Banzai! Ban banzai!” diye haykırdım.

      Amcamla birlikte bu büyük günü kutlamak için Japon Konsolosluğu’na koşturduk.

4 Kasım

      San СКАЧАТЬ



<p>16</p>

Japon evlerinin misafir odasında sanat eserlerinin sergilendiği ve zeminden biraz yükseltilmiş olan alan. (ç.n.)

<p>17</p>

Japonca “imparator”. (ç.n.)