RAUF VE 2125’LILER KULÜBÜ – GEÇMISTEN GELEN SÖVALYE. AYDIN ALMILA
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу RAUF VE 2125’LILER KULÜBÜ – GEÇMISTEN GELEN SÖVALYE - AYDIN ALMILA страница 7

Название: RAUF VE 2125’LILER KULÜBÜ – GEÇMISTEN GELEN SÖVALYE

Автор: AYDIN ALMILA

Издательство: Автор

Жанр:

Серия:

isbn: 9789752114050

isbn:

СКАЧАТЬ istek duydu. Ardından koltuğu tekerleklerinin üzerinde yüz seksen derece döndürüp üzerine oturarak, cam duvarın ardında, ayaklarının altında uzanan şehri seyretmeye koyuldu.

      Şehir ışıl ışıl parlıyordu. Sanki gökyüzündeki yıldızlar yere inmişlerdi. Birkaç dakika öylece oturdu. Tam artık odaya son bir kez daha göz atıp arkadaşlarının yanına dönmesi gerektiğine karar vermişti ki, cama yansıyan o görüntüyü fark etti. Korkudan buz kestiğini hissetti. Kalbi yerinden fırlayacakmış gibi atarken hızlı hızlı soludu. Görüntü tanıdık birine aitti ve Rauf’a alaylı bir tavırla gülümsüyordu. Rauf koltuğu hızla çevirip arkaya döndü. Oda boştu. Oysa yalnızca birkaç saniye önce odanın ortasında Santini’nin ayakta dikildiğine emindi. Hayal görecek değildi ya! Adamın görüntüsü cama yansımıştı. Yüzündeki o, insanı huzursuz eden alaycı gülümsemesiyle Rauf’a gözlerini dikmişti.

      Rauf kendini odadan dışarı attı. Kapıyı ardından kapatmaya gerek bile duymadı. Hızla basamakları inmeye başladı. Katları birer birer geride bırakırken nefes nefese kalmıştı. Bir yandan da sık sık dönüp izlenip izlenmediğini kontrol ediyordu. Neden sonra ayakkabıları kullanmak aklına geldi. Bu kez dengesini daha rahat sağlıyordu.

      Arkadaşlarının meraklı bakışları altında yere indiğinde artık bacaklarının yorgunluktan tutmadıklarını fark etti.

      İrene hepsinden daha sabırsızdı. “Nerede?” diye sordu. “Hologram taşıyıcı nerede?”

      Rauf, “Yok!” diye cevapladı. “Biri bizden önce davrandı sanırım.”

      Bu hiçbirinin beklemediği bir cevaptı. Kayla duyduklarına inanamıyormuş gibi, “Başka biri aldı, öyle mi?” diye sordu.

      Rauf, evet dercesine başını salladı. “Ve sanırım kimin aldığını da biliyorum.”

      Beş çift göz merakla Rauf’a dikildi. Rauf inlercesine, “Santini!” dedi. “Sanırım biz geldiğimizde de binadaydı.”

      Kayla çığlık atmamak için ağzını eliyle kapadı.

      Eris nefes almakta güçlük çekiyormuş gibi görünüyordu. “Burada mı? Sen bunu nereden biliyorsun?” diye sordu.

      Rauf, “Onu gördüm.” deyince, Kayla bu kez kendini tutamadı. Hafif bir çığlık atarak korkuyla etrafına bakındı.

      Rauf, “Sanırım artık yok, gitti.” dedi. “Biz de buradan çıksak iyi olacak.”

      Eris düşünceli bir tavırla, “Peki ya şimdi ne olacak?” diye sordu. Rauf’un omuzları çaresizce düştü. “Bilmiyorum.”

      İrene, “Ben biliyorum.” diye atıldı. Yine dünyaya meydan okuyan bir tavır takınmıştı. “Mektup açacağını alıp, biraz da yiyecek yüklenerek Hurdacı’nın yanına gidiyoruz.”

      “Hurdacı, geri dönüp eksikleri tamamlama fırsatımız olmayabilir, diye yazmış.” Rauf mektubu cebinden çıkarıp İrene’ye uzattı.

      Oysa inatçı kız hiç de kuzenini umursuyormuş gibi görünmüyordu. Ellerini beline koydu. Neredeyse parmaklarının ucunda yükselmişti. “Yani Hurdacı’nın yanına gitmiyor muyuz?”

      Rauf kaşlarını çattı. “Böyle bir şey demedim ben! Sadece mektupta yazılanları hatırlattım.”

      İrene tam karşılık verecekti ki, Kayla araya girdi. “Gidip olanları Hurdacı’ya anlatmak en doğrusu olacak. Santini’nin elinde hologram taşıyıcı olduğunu bilmeli.”

      Rauf arkadaşının gözlerinin içine baktı. Başını sallayarak, “Haklısın, hem de en kısa zamanda bilmeli.” diye mırıldandı. Ardından diğerlerine döndü. Sesi eski gücünü kazanmıştı. “Evlere dağılıp ihtiyacımız olacak birkaç parça eşyayı yanımıza alalım. Sonra da barakada buluşalım.” Bakışları Jak’a kaydı. “Jak bize yolu gösterecektir.”

      Jak, Rauf’u başıyla onaylamakla yetindi. Evine dönmek için sabırsızlanıyordu.

      Çocukların binadan çıktıklarını gören Sedna karanlık bir yere sindi. Takip yeniden başlıyor, diye düşündü. Ancak hiç beklemediği bir şey oldu. Çocukların her biri başka bir yöne dağıldı. Birbirleriyle vedalaşmamışlardı bile. Adam bir an kararsız kaldı, ama hemen ardından çocuklardan birinin peşine düştü. Eris yapacaklarını aklından geçirmekle öylesine meşguldu ki, bu kez izlendiğini hissetmedi bile.

      5. BÖLÜM

      YOLCULUK

      2139 / 1904

      Rauf, Jak’a, evin girişinde beklemesini söyleyip sessizce kendisiyle aynı adı taşıyan nesiller önceki büyükbabasının çalışma odasına indi. Oda uzun bir süredir mahzen olarak kullanılıyordu. Eşya yığınlarının arasından büyükbabasının çalışma masasına doğru yürüdü. Çekmeceleri karıştırıp mektup açacağını bulunca rahat bir nefes aldı. Gümüş sapına incecik bir el yazısıyla birkaç kelime kazınmıştı. Rauf mahzenin soluk ışığı altında gözlerini kısarak yazıyı okumaya çalışıyordu ki, duyduğu sesle irkildi. Jak kapıda dikiliyordu. Gözleri ışıl ışıl parıldıyordu.

      “Burası nasıl bir yer böyle?” diye sordu. O sırada içeri girmiş, eşyaların arasında dolaşmaya başlamıştı.

      Rauf, “Buldum.” dedi. “Mektup açacağını buldum. Artık gidebiliriz.” Oysa Jak’ın onu duyduğu bile yoktu. Kutuların içine göz atmaya başlamıştı. Birden sevinçle haykırdı. “Bu bir hazine!”

      Rauf merakla çocuğa yaklaştı. Mahzenlerinde bir hazine olduğundan hiç haberi yoktu.

      Jak, boyaları yer yer dökülse de, hâlâ oldukça iyi durumdaki teneke treni eline almış, hayranlıkla bakıyordu. “Bu modelini görmemiştim.” diye mırıldandı.

      Rauf, “Senin trenlerle oynama yaşın geçmedi mi?” diye sordu.

      Jak, Rauf’u duymuyordu. Treni evirip çevirmekle meşguldu. Sonra aradığını bulmuş gibi, “Tabii ki görmem mümkün değil.” diye mırıldandı. “Bu model benim yaşadığım zamanda henüz üretilmemişti.”

      Rauf çocuğun yeniden kutuya el attığını görünce sabırsızlıkla söylendi. “Jak, gitmeliyiz. Tren sende kalabilir.”

      Jak kulaklarına inanamıyormuş gibi Rauf’a baktı. Sanki kararını değiştirmesinden korkarmış gibi treni kucakladı ve, “Öyleyse gidelim.” dedi.

      Rauf, sırt çantasına gerekli olacağını düşündüğü birkaç eşya sıkıştırdı. Ardından mutfağa girdi. Jak da peşindeydi. Kalan keki de alıp çıktılar.

      Kayla eve girer girmez ilk iş olarak Bayan Saçak’ı aradı. Kadının, Kayla’nın odasında beliren üç boyutlu görüntüsü darmadağındı. Üzerinde bol ve upuzun el örgüsü bir sabahlık vardı ve uyku sersemiydi.

      Kayla özür dilercesine, “Sizi uyandırdım, ama gerçekten acil bir durum var.” dedi.

      Bayan СКАЧАТЬ