RAUF VE 2125’LILER KULÜBÜ – GEÇMISTEN GELEN SÖVALYE. AYDIN ALMILA
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу RAUF VE 2125’LILER KULÜBÜ – GEÇMISTEN GELEN SÖVALYE - AYDIN ALMILA страница 5

Название: RAUF VE 2125’LILER KULÜBÜ – GEÇMISTEN GELEN SÖVALYE

Автор: AYDIN ALMILA

Издательство: Автор

Жанр:

Серия:

isbn: 9789752114050

isbn:

СКАЧАТЬ hemen atıldı. “Saçmalama Eris, Hurdacı’dan söz ediyoruz. Böylesine bir hata yapması mümkün değil.” Bir yandan da odanın içinde yürümeye başlamıştı. Tam birkaç adım atmıştı ki, “Ahhh!” diye bağırdı. Bacağını sehpaya çarpmıştı. Diğerleri ne olduğunu anlamak için İrene’ye döndüler. Konuşurken kızın sesi titriyordu. “Çocuklar, bu hologram değil! Gerçek bir oda!”

      Kimse ne söyleyeceğini bilmiyordu. En sonunda Rauf, “Biri dükkâna yerleşmiş!” dedi. Bir yandan da rahat görünen koltuğa kendini bıraktı.

      İrene panik içindeydi. “Yani artık laboratuvar yok mu?” diye soran sesi bu kez ağlamaklı çıkıyordu. “Öyleyse Hurdacı’ya ait eşyalar nerede?”

      Çocuklar çaresizlik içinde birbirlerine bakarlarken, odanın dip tarafından, “Hepsini dükkânın arka tarafına yığdım.” diyen bir ses duyuldu. Üstüne birkaç beden küçük gelen bir kazakla ve kısa bir etekle karşılarında dikilen kızı gören Rauf, “Sen de kimsin?” diye sordu.

      Kız kendinden emin adımlarla çocuklara yaklaştı. Kısacık siyah saçları ve cesur tavrı, Rauf’a kuzininin eski hâlini hatırlatmıştı. Üstündeki o zevksiz ve küçücük giysilerle odadaki eşyaların görüntüsü öylesine zıttı ki! Siyah gözlerini kocaman açarak, “Adım Yasemin.” dedi.

      İrene, az önceki çaresiz hâlinden sıyrılmıştı; kıza sanki onu parçalayacakmış gibi bakıyordu. Hışımla, “Sana ait olmayan bir mülke yerleşmişsin!” diye atıldı. “İzin almadan başkalarının eşyalarını karıştırmaya hiç hakkın yoktu!”

      Yasemin bir an sessiz kaldı. Ama hemen ardından gözlerini kısarak İrene’ye baktı. “Bu dükkân uzun zaman önce terk edildi. Üstelik ben kimsenin eşyasını karıştırmadım. Yalnızca arkadaki odaya taşıdım. Hepsi orada duruyor. Gidip bakın!”

      İrene dişlerinin arasından hırlayarak atıldı. “Elbette bakacağız!”

      Rauf, İrene’ye sakinleşmesini işaret etti. Ardından kıza doğru birkaç adım atıp, “Peki bu eşyalar nereden çıktı?” diye sordu. “Onları buraya nasıl soktun? Kapının kilidi paslıydı. Uzun zamandır kullanılmadığı belli.”

      Kız omuzlarını silkti. “Eşyalar aileme aitti. Şimdi de hepsi bana kaldı. İçeriye sokmak pek kolay olmadı. Dükkânın arka tarafındaki büyük kapıyı kullandım. Eşyaların çoğunu parçalarına ayırıp tekrar monte etmek zorunda kaldım. Örneğin, yatağı düzinelerce parçaya ayırdım. En çok da şilteyi içeri sokarken zorlandım. Neyse ki hurdaların arasında eşyaları taşımama yardımcı olacak tekerlekli küçük bir araba vardı…”

      İrene dayanamayıp hırçın bir tavırla, “Taşınmanın detaylarını dinlemek istediğimizi de kim söyledi?” dedi. “Burası özel bir mülk. Şimdi de mülkün sahipleri geldi, yani biz! Hemen çık buradan!”

      Yasemin gözlerini iyice kıstı. Şimdi birer çizgiye dönüşmüşlerdi. “Dükkânın tapusunu göremiyorum.” diye tısladı. “Beni korkutup kaçıracağınızı ve sonra da eşyalarıma sahip olacağınızı sanıyorsanız, çok yanılıyorsunuz. Kalabalıksınız diye kendinize güvenmeyin! Ben sizin gibilerle nasıl başa çıkılacağını iyi bilirim.”

      İrene kollarını iki yana sarkıtmış, yumruklarını sıkmıştı.

      İşlerin iyice içinden çıkılmaz bir hâle geleceğini fark eden Kayla, arkadaşlarının önüne geçti. Hurdacı’nın mektubunda yazdıklarını hatırlayarak, “Hologramın davetsiz bir misafire engel olamadığı ortada.” dedi. “Hem belki de işlevini çok önceden yitirmişti. Gereksiz yere durumu olduğundan zor bir hâle sokmayalım.”

      Ardından Yasemin’e döndü. Kararlı bir sesle, “Eşyalarını sahiplenmek ya da gecenin bu saatinde seni sokağa atmak gibi bir niyetimiz yok.” diye devam etti. “Ama içeride biriyle karşılaşmayı beklemiyorduk. Bu yüzden çok şaşırdık. O taşıdığın eşyaların arasından almamız gereken bir şey var ve şimdi onu alıp buradan gideceğiz. Yine de sana ait olmayan bir yere izinsiz girip yerleşmen kesinlikle yanlış. Kendine yaşayacak daha uygun bir yer bulup kısa sürede buradan gitmen en doğrusu olacak.”

      Kayla’nın sözleri etkisini göstermiş olacak ki, Yasemin sakinleşmiş görünüyordu. Omuzları çöktü, kolları iki yana sarktı. Zor duyulur bir sesle, “Gidecek başka bir yerim yok…” diye mırıldandı. “Ailemi bir süre önce kaybettim ve artık yalnızım. Burayı gözüme kestirmiştim. Boş olduğunu görünce de yerleşmekte bir sakınca görmedim.”

      O ana kadar sessiz kalmış ve portakallı kek sayesinde az da olsa gücünü yeniden kazanmış olan Jak hafifçe öksürerek dikkati üstüne topladı. “Hurdacı’nın bu konuyu dert edeceğini sanmıyorum.” dedi. “İstediği şeyi alıp buradan gitmeliyiz. Boş yere vakit kaybediyoruz.”

      Kayla, “Jak haklı!” diye atıldı. “Gidip şu not defterini bulalım.”

      İrene bu duruma biraz bozulmuştu. “Defteri hep birlikte aramamız gerekecek.” dedi. “Artık bu kızın onu nereye tıktığını bile bilmiyoruz.”

      Rauf, “O hâlde elimizi çabuk tutalım.” diye atıldı. Ardından Yasemin’e döndü. “Bu karışıklığı yaratan sen olduğuna göre, bize yardım etmek zorundasın. Kahverengi kapaklı küçük bir not defteri arıyoruz ve fazla zamanımız yok.”

      Yasemin’in gözlerinin içi güldü. Uzun zamandır yalnız yaşayan bu kızın arkadaşlara ihtiyacı olduğu belliydi. Tamam dercesine başını salladı.

      Hep birlikte dükkânın arka tarafındaki depo benzeri odaya daldıklarında, bu işin hiç de öyle kolay olmadığını anladılar.

      Yasemin laboratuvardaki eşyaları gelişigüzel yığmıştı. İrene, Hurdacı’ya ait eşyaların bir kısmını orada göremeyince adamın onları yanında götürmüş olmasını umut etti. Yasemin nasıl bir bilim adamının laboratuvarını dağıttığının farkında bile değildi.

      Rauf, “Hurdacı mektubunda, defterin bir çekmecede olduğunu yazmış.” dedi. “Önce çekmeceleri karıştıralım.”

      Eris, “Etrafta çekmece gören var mı?” diye sordu. Bir yandan da ne olduğunu kestiremediği bir yığının üstünden atlıyordu.

      O sırada Çağla’nın heyecan dolu sesi duyuldu. “Çocuklar şuraya bakın!” İrene hepsinden önce arkadaşının yanına gitti. Çağla sevinçle, “Çalışma masasının çekmecelerini karıştırmakla işe başlayabiliriz.” dedi. Büyük bir keşif yapmış gibiydi.

      Üstü ve çevresi tıklım tıklım dolu olan çalışma masası neredeyse görünmüyordu. İki kız hemen masanın çevresini boşaltmaya giriştiler. Diğerleri de onlara katıldı. Yasemin de kollarını sıvayıp işe koyuldu. Ama çekmeceleri boşalttıklarında hayal kırıklığına uğradılar. Defter benzeri bir şeye rastlamamışlardı.

      İrene oflayarak bir kitap yığınının üstüne oturdu. Oturmasıyla da yeri boylaması bir oldu. Üst üste karmakarışık dizilmiş kitaplar kızın altından kayıvermişlerdi.

      İrene kıpkırmızı kesilmiş bir СКАЧАТЬ