RAUF VE 2125’LILER KULÜBÜ – GEÇMISTEN GELEN SÖVALYE. AYDIN ALMILA
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу RAUF VE 2125’LILER KULÜBÜ – GEÇMISTEN GELEN SÖVALYE - AYDIN ALMILA страница 3

Название: RAUF VE 2125’LILER KULÜBÜ – GEÇMISTEN GELEN SÖVALYE

Автор: AYDIN ALMILA

Издательство: Автор

Жанр:

Серия:

isbn: 9789752114050

isbn:

СКАЧАТЬ karışık bir sevince bıraktı. Pencereyi Rauf’un yüzüne kapatıp hızla hazırlanmaya başladı. Kalbi yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu. Demek Hurdacı iyiydi. Kim bilir şimdi neredeydi? Çocukları neden bu kadar zamandır habersiz bırakmıştı?.. Nasıl olsa bu soruların cevaplarını birazdan öğrenecekti.

      Kendini evden dışarı atmak üzereyken annesiyle burun buruna geldi. Delturude kızının telaşlı hâlini görünce hiç şaşırmadı. İrene’nin sıra dışı davranışlarına alışmıştı. Gerçi bu davranışlar arasında gecenin bir yarısı evden fırlamak yoktu. Tam ağzını açıp söylenmek üzereyken, İrene, “Rauf’la yapmamız gereken bir ödev var. Dışarıda beni bekliyor.” dedi. “Yıldızlarla ilgili bir araştırma!”

      Delturude kafasını uzatıp bir tek yıldız bile görünmeyen gökyüzüne baktı. “Doğru bir gece seçmişsiniz!” dedi alaylı bir şekilde. Ancak Rauf’a güveni tam olduğundan başka bir şey söylemedi. Çılgın kızı bisikletini alıp, yeğeni ve yanlarındaki o ufak tefek çocuk aceleyle uzaklaşırken arkalarından bakmakla yetindi.

      Jak, “Şimdi nereye gidiyoruz?” diye sordu. Oldukça bitkindi. Yüzündeki sıyrıklar canını daha da fazla yakmaya başlamıştı.

      Rauf, “Diğerlerine haber vermeye…” dedi.

      Jak, “İşinize burnumu sokmak istemem ama daha hızlı bir iletişim sisteminiz yok mu? Böyle ev ev dolaşmak…” diye mırıldandı.

      İrene’nin Rauf’a olan kızgınlığı geçmemişti. Işık saçarak yükselen ayakkabıların sahibi Jak olduğundan, sinirini ondan çıkarmakta bir sakınca görmedi. “Ne yazık ki bizim ışık saçarak uçan ayakkabılarımız yok.” diye söylendi. “Yalnızca yerden iki karış yükselen bisikletlerimiz var!” O sırada bisikletinden gelen seslerle irkildi. “Üstelik benimki şu anda enerji sorunu yaşıyor.”

      Rauf kuzinine ters ters baktı. İrene’nin bu vurdumduymazlığı bir gün başlarına iş açacaktı. Yine de susmayı tercih etti. Kızı daha fazla kızdırmaya niyeti yoktu. “İşte geldik!” diye fısıldadı. Erislerin yaşadığı evin önüne varmışlardı. Ancak bu kez Rauf cebindeki telefonu çıkarıp arkadaşına mesaj göndermeyi yeğledi. Evdekileri ışık hüzmeleriyle ayağa fırlatmanın bir anlamı yoktu.

      Eris onlara katılırken, Rauf çoktan Kayla’ya da mesaj göndermişti. Hurdacı’dan haber geldiğini, acil bir durum olduğunu ve barakaya gelmesini tembihlemişti.

      Barakaya vardıklarında Kayla’yı kendilerini beklerken buldular. Üstelik çiçekli pijamalarıyla Çağla’yı da yanında sürüklemişti. Arkadaşlarının yanında tanımadığı bir çocuk olduğunu gören Çağla, biraz da utanarak montunun fermuarını çekiştirdi. “Üstümü değiştirecek zaman bulamadım…” diye mırıldandı. O sırada gözü Kayla’ya kaydı. Arkadaşının bakışlarını fark eden Kayla, “Hurdacı ve acil bir durum kelimeleri aynı cümlede kullanılıyorsa pantolona uygun çorap seçmekle zaman kaybedilmez.” dedi.

      Çağla tam, “Ama…” diyerek söze girmişti ki Jak, “Gerçekten kaybedecek zamanımız yok.” diye atıldı. Hemen ardından cebinden mühürlü bir zarf çıkarıp Rauf’a uzattı.

      Zarfın üstündeki mührü gören çocuklar şaşkınlıkla birbirlerine baktılar. Birbirine geçmiş iki G ve bir Ş harfi heyecanlarını iyice arttırmıştı. Bir ağızdan, “Geçmişten Gelen Şövalye!” diye mırıldandılar.

      İçlerinde en sabırsız görünen Eris’ti. Rauf’a, “Hemen aç!” dedi. Barakanın orta yerindeki, kütüklerden yapılma toplantı masasının çevresine yerleştiler. Rauf kısa kütükten yapılma başkanlık koltuğuna oturdu. 2125’liler Kulübünün başkanı hâlâ oydu. Bordo renkli mührü kırıp içinde ki kâğıdı zarftan çıkarırken hepsi nefeslerini tutmuştu. Barakanın içinde çıt çıkmıyordu. Tek duyulan rüzgârın uğultusuydu.

      Rauf dörde katlanmış mektubu açıp masaya koydu. Arkadaşlarının bakışları üstündeydi. Hepsi sabırsızlık içindeydiler, ama o anın büyüsünü bozmaktan korkarmışçasına sessizce bekliyorlardı.

      Rauf önce Hurdacı’nın siyah tüy kalemle yazdığını tahmin ettiği mektuba baktı. Hurdacı’nın eskiye olan düşkünlüğünü hepsi biliyordu. Gözüne ilk takılan mektubun sağ üst kısmındaki tarihti ve Rauf’un irkilmesine neden olmuştu. Ekim 1904 yazıyordu.

      Rauf okumaya başlamadan önce yutkundu ve tarihi arkadaşlarının da görebilmesi için mektubu onlara doğru uzattı. Hepsi nefeslerini tutarak Rauf’un işaret ettiği noktaya baktılar. Heyecanlarını bastırmakta zorluk çekiyorlardı. Hurdacı’nın mektubu çok uzaklardan geliyordu, tam 235 yıl öncesinden!

      Rauf heyecanını yenip okumaya başladı.

      “Sevgili arkadaşlarım,

      Bu satırları okuduğunuza göre Jak görevini başarıyla tamamladı demektir. Aslında görevinin ilk aşamasını gerçekleştirdi demek daha doğru olacak. Çünkü görevi sizi bana getirdiğinde tamamlanacak.”

      Rauf mektuba ara verip başını kaldırdı. Sanki mektubu okuyan ses ona ait değildi. Kendi ağzından dökülen son cümleye inanamıyordu. Hurdacı’nın yanına, 1904 yılına mı gideceklerdi? Diğerleri de hayretle bakıyorlardı. Konuşmak yerine mektubun kalanını duymayı yeğlediklerinden hiçbiri ağzını açmadı.

      “Sizi bunca zamandır habersiz bıraktığım için üzgünüm. İnanın, sizin beni merak ettiğiniz kadar ben de sizi merak ettim. Ancak henüz geçmişten geleceğe mektup gönderen bir posta sistemi kurmanın yolunu bulamadım. Üzerinde çalışmam gereken daha önemli işler vardı. Neredeyse hiç uyumadan günlerdir çalışıyorum. Yakındığımı sanmayın, bilim fedakârlık gerektirir! Yalnızca hatırınızı sormak için ise Jak’a böylesine zorlu bir yolculuk yaptıramazdım. Işık enerjisine dönüşmek gerçekten yorucu. Üstelik bu sırada başka bir zamana akmak insanı bitkinleştiriyor. Ama zaten bunu siz de anlayacaksınız.

      Yakında görüşecek olmamız elbette sevindirici. Fakat bu zorunlu bir görüşme olacak, çünkü çözümlenmesi gereken önemli bir sorunla karşı karşıyayım. Sizin yardımınıza ihtiyacım var.

      Yazdıklarımı dikkatlice okumanızı istiyorum, geri dönüp eksikleri tamamlayacak fırsatımız olmayacak.

      Hurdacı dükkânında bulunan laboratuvarımdaki çekmecelerden birinde, kahverengi kapaklı küçük bir not defteri var. Oradan ayrılırken yanıma almayı unutmuşum ve СКАЧАТЬ