Название: Grimm Masalları
Автор: Братья Гримм
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6862-83-8
isbn:
Hizmetçi, şafakla beraber inekleri beslemek için kalkmış. İlk iş olarak ahıra gitmiş, bir kucak dolusu saman almış ve nasıl olduysa Tom’un içinde uyuduğu yığına denk gelmiş. Ancak Tom’un uykusu öylesine derinmiş ki hiçbir şey fark etmemiş ve kendisini saman yemekte olan bir ineğin ağzında bulana kadar da uyanmamış.
Tom uyandığında: “Aman Allah’ım, ben bu değirmene nasıl geldim?” demiş ama çok geçmeden bir ineğin ağzında olduğunu ve ineğin dişleri arasında ezilmemek için çok dikkatli olması gerektiğini fark etmiş. En sonunda da ineğin midesine inmek zorunda kalmış.
Karanlık mideye indiğinde: “Bu küçük oda yapılırken pencereleri unutulmuş, bu yüzden de içeri güneş ışığı girmiyor olmalı.” diye düşünmüş.
Bulunduğu yer, her anlamda çok rahatsızmış. En kötüsü de yukarıdan sürekli yeni saman geldikçe boşluğun daralmasıymış. Sonunda dayanamamış ve bütün gücüyle: “Daha saman istemiyorum! Daha saman istemiyorum!” diye bağırmış.
İneği sağan hizmetçi, gece duyduğu sesin aynısını duyup da yine kimseyi göremeyince öyle korkmuş ki oturduğu tabureden düşerek sütü dökmüş. Aceleyle efendisinin yanına koşmuş ve: “Sevgili efendim, inek konuştu!” diye haykırmış.
Efendisi: “Sen delirmiş olmalısın.” diye cevap vererek durumun ne olduğunu anlamak için ahıra gitmiş. Çok geçmeden adam daha kapıdan ayağını atar atmaz Tom’un sesi tekrar duyulmuş: “Daha saman istemiyorum! Daha saman istemiyorum!”
Adam da çok korkmuş ve ineğin içine kötü ruhların girdiğini sanarak ineğin öldürülmesini emretmiş. İnek öldürülmüş, içinde Tom’un bulunduğu midesi de gübreliğe atılmış. Tom, mideden çıkabilmek için çok çaba sarf etmiş ancak kafasını çıkartabileceği bir boşluk bulup da kendisini dışarıya atacağı anda yeni bir belayla karşılaşmış. Aç bir kurt, birden bütün mideyi bir çırpıda yutuvermiş.
Tom, yine de cesaretini kaybetmemiş. “Belki kurt beni dinler.” diyerek kurdun midesinden dışarı seslenmiş: “Sevgili kurt, beni dinlersen sana nereden lezzetli yiyecekler bulabileceğini söyleyebilirim!” demiş. Kurt da ona: “Nereden bulacakmışım?” diye sormuş.
“Falanca evden bulabilirsin, oraya lağımdan girebilirsin; orada istemediğin kadar pasta, pastırma, et suyu bulacaksın.” diyerek ona kendi evini tarif etmiş.
Kurt, gece olduğunda lağımdan çıkarak eve girmiş ve evin kilerinde gönlünce karnını doyurmuş. En sonunda karnı doyunca geri dönmek istemiş ama öylesine şişmiş ki tekrar aynı yoldan dönmesi imkânsız hâle gelmiş. Bu durumu beklemekte olan Tom; kurdun midesinde korkunç bir gürültü yapmış, olabildiğince yüksek sesle bağırıp çağırmış.
Kurt: “Sessiz olur musun? Ev halkını uyandıracaksın!” diyerek Tom’u susturmaya çalışmış.
Küçük adam da ona: “Bana bak, sen yeterince eğlendin, şimdi de kendim için bir şeyler yapacağım.” diyerek yine aynı korkunç gürültüyü çıkarmaya devam etmiş.
En sonunda Tom’un anne ve babası uyanmışlar, anahtar deliğinden bakıp da kurdu görünce koşup silahlarını almışlar. Adam odaya girer girmez karısına: “Sen geride dur, ben ona vurduğumda ölmezse sen de tırpanla vurursun.” demiş.
Tom, babasının sesini duyunca: “Sevgili babacığım, ben buradayım, kurdun midesindeyim!” diye bağırmış.
Babası neşe içinde: “Çok şükür, sevgili yavrumuzu bulduk!” diyerek Tom’un canı yanmasın diye karısına tırpanı uzak tutmasını söylemiş ve bir vuruşta kurdun kafasını keserek öldürmüş. Sonra da bıçak ve makas yardımıyla kurdun midesinden oğlunu çıkartmış.
Babası Tom’u görünce: “Senin için öyle endişelendik ki!” demiş. Tom da: “Evet babacığım, çok kötü yerler gördüm ve tekrar temiz hava soluyabildiğim için çok mutluyum.” demiş.
Babası: “Peki bunca zamandır nerelerdeydin?” diye sorunca Tom: “Önce bir fare deliğinde, sonra salyangoz kabuğunda, sonra bir ineğin midesinde ve bir kurdun içindeydim; sonunda artık evimdeyim.” diye anlatmış.
Annesiyle babası: “Dünyanın bütün zenginliklerini verseler yine de bir daha senden ayrılmayacağız.” demişler, küçük oğulları Tom’u öpüp ona sarılırken. Sonra, oğullarına yiyecek bir şeyler getirmiş ve maceralı seyahatinde kirlenen eski kıyafetlerinin yerine yeni bir takım elbise vermişler.
Parmak Çocuğun Gezileri
Bir terzinin parmak kadar boyu olan bir oğlu varmış. Bu yüzden ona Parmak Çocuk derlermiş. Ancak çocuk, küçücük boyuna rağmen çok cesurmuş. Bir gün babasına: “Baba, ben dünyayı gezip tanımak istiyorum.” demiş. Babası da: “Elbette oğlum.” diyerek uzun bir dikiş iğnesi alıp iğnenin deliğini bal mumuyla kapatmış. Ardından: “Al sana bir kılıç, yolculuğunda lazım olur.” diyerek oğluna vermiş.
Parmak Çocuk gitmeden önce son kez ailesiyle birlikte evde yemek yemek istemiş. Annesinin ona ne yemek pişirdiğini görmek için mutfağa fırlamış. Masa hazırmış ve tencere ocaktaymış. “Anneciğim, bugün yemekte ne var?” diye sormuş.
Annesi: “Gelip kendin bak.” demiş. Parmak Çocuk da ocağa sıçrayarak tencerenin içine bakmış. Ancak boynunu çok fazla uzattığından yemekten çıkan buhar onu bacaya itelemiş. Bir süre buharla boğuştuktan sonra kendisini dışarı atmış ve bütün dünyayı dolaşmaya başlamış. Önce bir aşçının yanında çalışmaya başlamış ama kendisine verilen yemeklerden hoşlanmamış.
Parmak Çocuk, aşçıya: “Bize daha iyi yemekler vermezsen sabah erkenden çeker, giderim. Gitmeden önce de kapıya: ‘Hep patates yedirdin, bize hiç et vermedin! O yüzden hoşça kal Bay Patates!’ diye yazarım, ona göre!” demiş. Aşçı: “Senin derdin ne be, çekirge!” diyerek öfkeyle eline geçirdiği bir çaputla onu dövmek istemiş. Ama Parmak Çocuk kendisini bir yüksüğün içine atarak ona dil çıkarmış. Kadın, yüksüğü eline alarak Parmak Çocuk’u yakalamak istemiş ancak ufaklık çaputun içine sıçrayıvermiş. Kadın, çaputun altını üstüne getirmiş ama Parmak Çocuk bu sefer de masanın üstündeki bir yarığın içine saklanmış.
Çocuk: “Hey, aşçı kadın, ben buradayım!” diyerek olduğu yerden başını çıkarınca kadın ona tam vuracağı sırada Parmak Çocuk masanın çekmecesine sıçramış. Sonunda kadın onu yakaladığı gibi kapı dışarı etmiş.
Parmak Çocuk dolaşa dolaşa koskoca bir ormana gelmiş. Orada kralın hazinesini soyma niyetinde olan bir sürü haydutla karşılaşmış. Minik terziyi gördüklerinde: “Bu ufacık çocuk anahtar deliğinden geçebilir, onu maymuncuk olarak kullanalım.” demişler. İçlerinden biri: “Hey, dev adam! Sen de bizimle hazine dairesine gelir misin? Oraya rahatça girer, sonra da paraları bize birer birer atarsın.” diye seslenmiş.
Parmak Çocuk biraz düşündükten sonra onlarla birlikte hazine dairesine gitmeye razı gelmiş. Bir yerinde bir yarık var mı diye kapının her yerine bakmış ve çok geçmeden de kendi geçebileceği genişlikte СКАЧАТЬ