Название: Grimm Masalları
Автор: Братья Гримм
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6862-83-8
isbn:
Çoban: “Senin buzağı hâlâ çayırda otluyor, çağrıma kulak asmadı ve diğerleriyle gelmedi.” diye açıklamış.
Fakir Çiftçi de: “Ben buzağımı geri istiyorum!” diye tutturmuş.
Bunun üzerine birlikte çayıra, buzağıyı aramaya gitmişler ancak buzağı yokmuş; birileri onu çalmış. Çoban, Fakir Çiftçi’ye: “Sanırım senin buzağın kaçmış.” demiş.
Bunun üzerine Fakir Çiftçi, çobandan şikâyetçi olmuş ve onu mahkemeye, hâkimin önüne çıkartmış. Hâkim de çobanı, dikkatsizliği yüzünden kaybettiği buzağının yerine Fakir Çiftçi’ye yeni bir inek vermekle cezalandırmış.
Ve böylece Fakir Çiftçi ve karısı, çok uzun zamandır diledikleri ineğe kavuşmuşlar. İlk başta çok sevinmişlerse de bu ineğe verecek hiç yemleri yokmuş. Ona yiyecek hiçbir şey veremedikleri için çok geçmeden onu öldürmek zorunda kalmışlar. Etini tuzlamışlar; derisini de karşılığında yeni bir inek alabilmek için kasabaya, satmaya götürmüşler.
Fakir Çiftçi kasabaya giderken bir değirmenin önünde, kanatları kırık hâlde yerde yatan bir kargaya rastlamış. Acıyarak kargayı olduğu yerden almış ve elindeki deriye sarmış. Sonra da hava fırtınalı olduğu ve şiddetli yağmur yağdığı için değirmene girip sığınmak istemiş.
Değirmencinin karısı evde yalnızmış, Fakir Çiftçi’yi içeri alıp: “Yerdeki sazların üzerinde uyuyabilirsin.” demiş. Ona bir parça ekmek ve peynir vermiş. Fakir Çiftçi karnını doyurduktan sonra, içinde karga olan deriyi de yanına alıp yatmış. Değirmencinin karısı onun, yorgunluktan uyuduğunu sanmış. Bir süre sonra kapıya başka bir adam gelmiş. Değirmencinin karısı: “Kocam dışarıda, bu gece çok eğleneceğiz.” diyerek adamı coşkuyla karşılamış.
Fakir Çiftçi, onların konuşmalarını dinlemiş ve eğlenceden bahsedildiğini duyup da kadının yeni misafirine rosto, salata, pasta ve biraz da içecek ikram ettiğini görünce kendisinin sadece peynir ve ekmekle geçiştirildiğini düşünerek sinirlenmiş. Adamla kadın ziyafete otururlarken kapı çalmış.
Kadın: “Aman Allah’ım, bu kocam!” diye haykırmış. Derhâl eti fırına kaldırmış; içecekleri yastığın arkasına, salatayı yatağın içine, pastayı yatağın altına, adamı da dolaba saklayıvermiş.
Sonra da kapıyı açarak: “Şükürler olsun geldin! Bu ne biçim bir hava, dünyanın sonu mu geldi ne!” diyerek kocasını karşılamış.
Değirmenci, sazlıkların üzerinde yatan Fakir Çiftçi’yi gördüğünde: “Bu adam burada ne arıyor?” demiş. Kadın da: “Bu zavallı adam fırtınaya yakalanmış, gelip sığınmak istedi. Ben de ona biraz peynir ve ekmek verdim, üzerine yatsın diye de yere birkaç sazlık serdim.” diye cevap vermiş.
Kocası: “İyi tamam, buna itirazım yok da sen bir an önce gidip bana yiyecek bir şeyler getir.” demiş.
Kadın: “Ekmek ve peynir dışında yiyecek hiçbir şey yok.” diye karşılık vermiş.
Adam: “Peki, ne varsa onu yerim ben de!” dedikten sonra yerde yatan Fakir Çiftçi’ye bakmış. Sonra ona: “Gel şöyle de bana eşlik et!” demiş.
Fakir Çiftçi, adamın ikinci kez sormasına izin vermeden oturmuş masaya. Bir süre sonra değirmenci; yerde duran, içinde karga sarılı deriyi fark etmiş ve: “Bu da ne böyle?” diye sormuş.
Fakir çiftçi: “Bunun içinde bir kâhin var.” diye cevap vermiş.
Değirmenci: “Peki benim geleceğimi söyleyebilir mi?” diye sorduğunda Fakir Çiftçi bunun mümkün olduğunu söyleyerek şöyle demiş:
“Kâhin sana dört şey söyleyecek ama beşinciyi kendisine saklayacak.”
İyice meraklanan değirmenci: “Tamam, söylesin bakalım hadi.” demiş.
Fakir Çiftçi kargaya bir çimdik atmış, karga: “Gak!” demiş.
“Ne dedi peki?” diye sormuş hemen değirmenci. Çiftçi de: “Şu yastığın arkasında içeceklerin olduğunu söylüyor.” diye cevaplamış.
Değirmenci: “Keşke olsa! Ne güzel olur.” demiş ve yastığın altına bakmaya gitmiş, içecekleri bulunca çok sevinmiş. Hevesle: “Eee, peki başka?” diye sormuş.
Fakir Çiftçi, kargayı tekrar çimdikleyip “Gak!” dedirtmiş. “Bu sefer de fırında bir rosto olduğunu söylüyor.”
Değirmenci yine: “Keşke olsa! Ne güzel olur.” demiş ve gidip fırındaki eti bulmuş.
Fakir Çiftçi, kargayı tekrar konuşturunca: “Şimdi de yatağın içinde salata olduğunu söylüyor.” demiş.
Değirmenci: “Keşke olsa! Ne güzel olur.” demiş ve gidip yatağa baktığında salatayı da bulmuş.
Fakir Çiftçi bir kere daha kargayı çimdikleyip öttürdükten sonra: “Dördüncü ve son olarak da yatağın altında pasta olduğunu söylüyor.” demiş.
Değirmenci yine: “Keşke olsa! Ne güzel olur.” diyerek gidip pastayı da bulmuş. Sonra ikisi birden masaya oturmuşlar.
Değirmencinin karısı öyle endişelenmiş ki dolabın anahtarını da yanına alıp, gidip yatmış.
Değirmenci beşinci kehanetin ne olduğu konusunda çok meraklanınca Fakir Çiftçi: “Önce afiyetle bulduklarımızı yiyelim de sonra beşinci kehanetle ilgili konuşuruz.” demiş.
Böylece oturup yemeklerini yemişler ve yerken de değirmencinin beşinci kehaneti öğrenmesi karşılığında ne kadar vereceği üzerine konuşmuşlar. Sonunda üç yüz lirada anlaşmışlar.
Çiftçi, kargayı bir kez daha çimdiklemiş. Karga yüksek sesle: “Gak!” diye ötmüş. Değirmenci ne dediğini sorunca da Fakir Çiftçi bu sefer: “Giysi dolabında şeytan varmış. Onu söylüyor.” demiş.
Değirmenci: “O şeytan, o dolaptan çıkmalı.” diyerek dolaba yöneldiği sırada Fakir Çiftçi de değirmencinin karısının elinden anahtarları alıp dolabı açmış. Dolapta saklanmakta olan adam, bir hışımla fırlayarak evden kaçmış.
Bunun üzerine değirmenci: “O düzenbazı kendi gözlerimle gördüm, hele şükür!” diye haykırmış.
Fakir Çiftçi ertesi sabah değirmenciden aldığı üç yüz lirasıyla beraber oradan ayrılmış. O günden sonra Fakir Çiftçi’nin hayatı gitgide düzelmeye başlamış. Kendisine güzel bir ev yapmış. Köydeki diğer çiftçiler de bu durum karşısında: “Fakir Çiftçi gökten altın liraların yağdığı bir yerlere gitmiş ve oradan çuvalla altın getirmiş olmalı.” diye arkasından konuşuyorlarmış.
Sonunda Fakir Çiftçi bu ani zenginliğinin nereden geldiğini açıklamak üzere mahkemeye çıkartılmış. СКАЧАТЬ