Название: Grimm Masalları
Автор: Братья Гримм
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6862-83-8
isbn:
Acele işe şeytan karışır.
Parmak Tom
Bir zamanlar fakir bir köylü varmış. Karısı bütün akşam çıkrığının başında oturup ip eğirirken kendisi de bacanın kenarında oturup ateşi karıştırırmış.
Yine bir gün otururlarken adam: “Hayatımız çocuk olmadan ne kadar da sıkıcı; başka evlerden cıvıl cıvıl, neşeli sesler gelirken bizim evimiz ne kadar da sessiz!” diyerek iç geçirmiş.
Karısı da: “Evet, şu başparmağım kadar ufak bir çocuğumuz bile olsa ne kadar da mutlu olurduk. Bütün dileklerimiz gerçekleşirdi.” demiş.
Gelgelelim bir süre sonra, kadının gerçekten tamamen sağlıklı ama başparmağından büyük olmayan bir çocuğu olmuş. Kocasıyla birlikte: “Tam da dilediğimiz gibi.” diyerek şükrediyorlarmış. Ona tam da görünüşüne uygun bir isim vermişler: Parmak Tom.
Çok iyi beslemelerine rağmen çocuk hiç büyümemiş; aynı doğduğu günkü gibi ufacık, parmak kadar kalmış. Ancak çok yetenekli ve akıllıymış. Elinden her iş geliyormuş.
Bir gün babası, odun kesmek için ormana gitmeye hazırlanırken kendi kendine: “Ah, keşke bana at arabasını getirecek biri olsa.” demiş. Parmak Tom da: “Babacığım, arabayı ben getiririm, hem de ne zaman istersen!” demiş.
Babası gülerek: “Nasıl yapacaksın ki? Dizginleri bile tutamayacak kadar ufaksın.” diye cevap vermiş.
Parmak Tom da: “O şekilde yapmayacağım zaten; annem beni atın kulağına oturtacak, ben de ata nereye gideceğini söyleyeceğim.” demiş. Babası da: “Tamam, en azından bir kerelik deneyelim bakalım.” diyerek kabul etmiş.
Hareket zamanı geldiğinde annesi, Parmak Tom’u atın kulağına yerleştirdikten sonra çıkrığında ip eğirmeye devam etmiş. Tom da: “Deh, deeh!” diye bağıra bağıra at arabasını yürütmeye başlamış.
At, sanki sahibi üzerinde kendisini sürüyormuş gibi koşmaya ve arabayı ormana doğru çekmeye başlamış.
Köşeyi döndüklerinde Parmak Tom: “Deh, deeh!” diye bağırarak atı yönlendirmeye devam ederken yanlarından iki adam geçmekteymiş.
Adamlardan biri at arabasını işaret ederek: “Şuna bak, nasıl oluyor da sürücünün sesi geldiği hâlde araba ilerlerken görünürde kimseler yok?”
Diğeri: “Bu çok tuhaf! Arabayı takip edelim, bakalım kime aitmiş.” demiş. Araba doğruca ormana, odunların kesildiği yere girmiş. Tom, babasını gördüğünde: “Bak baba, işte at arabasını getirdim, şimdi beni aşağıya indir.” demiş.
Babası sol eliyle atı tutup sağ eliyle de oğlunu atın kulağından almış. Parmak Tom, mutlu ve huzurlu bir şekilde bir ağaç kütüğüne oturmuş. Onu gören iki yabancı şaşkınlıktan kalakalmış. Sonunda bir tanesi, diğerini yanına alarak: “Bak dostum; bu ufaklığı götürüp de şehirde, insanlara para karşılığında gösterirsek çok para kazanabiliriz. Şu adama para verip çocuğu ondan alalım.” demiş.
Oduncuya gidip: “Bize bu küçük adamı sat, hiçbir zarar vermeden geri getireceğimize söz veririz.” demişler. Baba: “Hayır, o benim gözümün bebeği; dünyadaki bütün paraları verseniz de onu size satmam.” diye karşılık vermiş.
Konuşulanları duyan Parmak Tom, babasının ceketine tırmanarak omuzuna oturmuş ve kulağına: “Baba, gitmeme izin ver; merak etme, en yakın zamanda geri dönerim.” diye fısıldamış.
Bunun üzerine babası, onu çok miktarda para karşılığında bu iki adama vermiş. Adamlar, Tom’a nereye oturmak istediğini sormuşlar. O da: “Beni şapkanızın kenarına koyun ki düşme tehlikesi olmadan üzerinde yürüyüp etrafı görebileyim.” demiş.
Dediğini yapmışlar ve Tom, babasıyla vedalaştıktan sonra hep birlikte yola koyulmuşlar. Şafak sökene kadar yolculuk yapmışlar. Ufaklık biraz değişiklik için bir süreliğine yere inmek istemiş. Biraz tereddüt ettikten sonra adam, onu şapkasından alıp yol kenarında bir yere koymuş. Tom yere iner inmez kaçmaya başlamış. Yoldaki kanalizasyon oluklarının arasından yürürken aniden tam da aradığı gibi bir fare deliğine düşüvermiş.
“Güle güle baylar, artık yolunuza bensiz devam edeceksiniz!” diye arkalarından seslenmiş gülerek. Adamlar koşup ellerindeki sopalarla fare deliğini kurcalamışlarsa da nafile! Parmak Tom çoktan içerilere doğru ilerlemiş. Hava da kararmak üzere olduğundan adamlar öfkeyle ve beş kuruşsuz hâlde evlerine geri dönmek zorunda kalmışlar.
Tom, adamların gittiklerini fark edince: “Bu deliklerin içinde, karanlıklarda gezinmek tehlikeli olabilir; düşüp boynumu kırabilirim.” diye düşünerek hemen saklandığı delikten çıkıvermiş.
Şans eseri bir salyangoz kabuğu görmüş ve: “Tamam, şimdi geceyi güvende geçirebilirim.” diyerek içine yerleşmiş.
Tam uyuyacakken yoldan iki adamın konuşarak geçtiğini duymuş. Biri diğerine: “Şu zengin papazın altın ve gümüşlerini nasıl ele geçiririz?” diyormuş. Bunu duyan Tom: “Nasıl olacağını ben biliyorum.” diye seslenmiş olduğu yerden. Hırsızlardan biri korkarak: “Bu da nesi? Birinin konuştuğunu duydum.” demiş.
Oldukları yerde kalıp Tom’un konuşmasını dinlemişler. Tom onlara: “Beni de yanınızda götürün, size nasıl yapılacağını söyleyeyim.” demiş.
Adamlar: “Peki neredesin?” diye sorunca Tom: “Yere bakın ve sesin nereden geldiğini takip edin.” diye cevaplamış.
Sonunda onu bulmuşlar ve ellerine alarak: “Seni küçük cin! Sen bize nasıl yardım edebilirsin ki?” diye sormuşlar.
“Şuraya bakın, papazın odasının demir parmaklıkları arasından kolayca geçip size içeriden istediğiniz her şeyi getirebilirim.” demiş. Adamlar bu teklif üzerine: “Çok iyi; görelim bakalım ne yapabileceksin.” demişler.
Papazın evine vardıklarında Parmak Tom odaya süzülmüş ve yüksek sesle: “Buradakilerin hepsini mi istiyorsunuz?” diye seslenmiş. Hırsızlar korkarak: “Biraz alçak sesle konuş da kimse uyanmasın.” diye uyarmışlar onu. Ancak Tom, onları duymamış gibi yaparak tekrar bağırmış: “Ne istiyorsunuz? Buradakilerin hepsini mi alayım?”
Sonunda odada uyumakta olan aşçı uyanmış ve yatağından doğrulup sesleri dinlemeye başlamış. Ancak hırsızlar yakalanma korkusuyla yolun arka tarafına kaçmışlar. Kısa bir süre sonra adamlar cesaretlerini tekrar topladıklarında Tom’un yaptığının bir şaka olduğunu düşünerek geri gelmişler. Tom’a ciddi olmasını ve içeriden bir şeyler alıp getirmesini fısıldamışlar.
Tom bir СКАЧАТЬ